Müslümanların hızla artan büyük nüfusuyla övünmemiz, bana şişmanlığıyla övünen ve aldığı yeni kilolardan haz duyan bir adamı hatırlatıyor. Ruhumuza, aklımıza ve başarılarımıza vurgu yapmaya ne zaman başlayacağız? Küçük ve kırılgan bir insanda bile insanlığa katkıda bulunabilecek büyük bir ruh bulunabilir. Gücümüz, bilimimiz, edebiyatımız nerede? Nerede buluşlarımız, külli iyiliğe katkılarımız? Müslümanlar olarak bilimde, sanatta, edebiyatta ve sinemada en iyi eserleri ortaya koymalıyız. Kendi medeniyetimizi yeniden inşa etmeliyiz.
Hayat inanan ve salih ameller işleyenler dışında hiç kimsenin kazanamadığı bir oyundur. Biz bu oyunu kazanmak zorundayız. Bu hayat cenneti kazanmamız için bize bahşedildi. Ödülü kazanmak için elimizden geleni yapmalıyız.
Dünya üzerinde Müslümanların halini düşündüğümde ilk sorum hep şu olur:
Acaba hak ettiğimiz kaderi mi yaşıyoruz, acaba vaziyetimiz ve mağlubiyetlerimiz konusunda daima başkaları mı suçlu? Eğer biz suçluysak -ki ben böyle olduğu kanaatindeyim.- yapmamız gereken neyi yapmadık yahut yapmamamız gereken neyi yaptık? Bana göre bunlar, bizim imrenilmeyecek vaziyetimizle ilgili iki kaçınılmaz sorudur. Bu soruların cevabı üzerinde düşünmeliyiz.