Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Değerler eğitimini, Sevgili Peygamberimiz (sav) üzerinden anlatmalıyız. Bir çocuğun bile kalbini kırmayan, alay etmeyen, küçümsemeyen, hakaret etmeyen, onlara yetişkin gibi davranan, konuşurken onların göz hizasına eğilen Peygamberimiz (sav) anlatmalıyız.
Değerler eğitimini, Sevgili Peygamberimiz (sav) üzerinden anlatmalıyız. Bir çocuğun bile kalbini kırmayan, alay etmeyen, küçümsemeyen, hakaret etmeyen, onlara yetişkin gibi davranan, konuşurken onların göz hizasına eğilen Peygamberimizi (sav) anlatmalıyız.
Sayfa 157 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Dünyaca ünlü matematikçimiz Ord. Prof. Dr. Cahit Arfin biyografisinde şöyle bir cümle dikkat çeker: "Beşinci sınıftayken tanıştığı genç bir ögretmen sayesinde matematige ilgi duydu." Basit bir cümle ama üzerine bir roman yazılabilir. Yazdığı kitaplarla, konferanslarıyla ülkemize önemli katkılar sağlayan Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu, iki yıl okuduğu Ankara Lisesindeyken ögretmeni Cahid Okurer'in kendisini psikoloji alanına yönlendirdiğini anlatır ve her röportajında o ögretmenini saygıyla anardı. Ahmet Rasim, Falaka isimli eserinde şöyle yazar: "Ben 60 yaşımı geçiyorum. 54 yıl önce, yani 6-7 yaşımda beni falakaya yatırarak ayak parmaklarımı morartıncaya kadar döven Hafiz Paşa Mektebi Hocası Hafız İsmail Efendi'ye bir Fatiha okumak aklıma bile gelmemiştir." Bunu günümüze uyarlayalım, alay ettigimiz, küçümsediğimiz, hakaret ettiğimiz bir öğrenci o güzel kalbinde bize bir santim bile yer ayırmayacak. Düşünsenize: bir eğitim-öğretim dönemi, belki 3-4 yıl öğrencinin dersine girmişsiniz, dakikalara vursak inanılmaz bir zaman geçirmişsiniz ama o öğrencinin kalbinde hiçbir yeriniz yok. Kalbe dokunmanın yolu sevgi dilinden, tatlı dilden geçer. Bir öğretmen hiçbir öğrencisini asla küçümsememelidir. Öğretmene böyle tavırlar yakışmaz. Yüzyıllar içinde eğitim değişse de dönüşse de gelişse de bir ilkenin modası hiçbir zaman geçmemiştir: yumuşak üslup. Dokunduğumuz her kalp bizim memleketimizdir. Ne kadar öğrencinin kalbinde yer alırsak o kadar memleketimiz var demektir. O yüzden her öğretmenin yüzlerce memleketi vardır.
_Benim ülkem Dünya’dır. Tüm insanlar benim kardeşimdir. İyiyi ve doğruyu yapmak benim dinimdir. _Her türlü yanlışa karşı en amansız silah Akıl’dır. Bugüne kadar başka bir silah kullanmadım, bundan sonra da kullanmayacağım. _Mantığı kullanmayı reddeden birisiyle tartışmak, ölüye ilaç vermeye çalışmak gibidir. _İktidar halktan korkarsa bu
“Nerede Müslüman bir bölge varsa, orada bir Amerikan okulunun veya bir başka Avrupa dinî cemaatinin okulunun bulunduğunu görüyoruz. Müslümanlar çocuklarını, dünyevî refah açısından yararlı olur ümidiyle buralara gönderiyorlar. Gençlik çağının heyecanlı dönemlerinde yabancı okullara giden Müslüman çocukları, bu okullarda tahsil hayatları boyunca İslâma ve temel esaslarına aykırı şeyler duyuyor veya yaşıyorlar. Kulaklar, babalarının inançlarına hakaret eden laflarla doluyor. Öğrenim çağı tamamlanmadan, kalpleri her çeşit İslâmî inançtan sıyrılıyor ve İslâm adı altında yeni bir nesil ortaya çıkıyor. Bununla da kalmayıp kendilerini kirleten şeyleri, söz ve fiilleriyle cemiyet içinde de yaymaya başlıyorlar.”
Kağnısını çeke çeke, kavalını çala çala yürüyen Türk annesi, Türklüğün büyük hanımı!.. Kan kustuğun ve hep siyahlar içinde ağladığın bütün bir tarihin, bütün bir tarihinde inleyen siyah bahtının artık susacağı saatler geliyor. Sen, her davranışında dünyalara yeni manalar yazmış bir soyun annesisin. Sen, büyük anne! Büyük hanım! Yalınayak kanadın, seni duymayanlardan hakaret gördün, aç kaldın, fakat daima hanım ruhuyla yaşadın: efendi duygusunu taşıyan, iki bin yıldır hürriyet aşkıyla yanan bir nesil yetiştirdin... Yalnız sırmalı elbiseler içinde, saray köşelerinde, yalnız rütbeler içinde senin talihine hükmedenler Türk'ün en felaketli bir gününde düşmanlarla birleşirken, bazıları da bu iş çıkmaz derken, duvarları yıkık kulübeciğinde beşiğini salladığın nesil, bu işin çıkar olduğunu, Türk'ün ve Türk tarihinin yaşayacağını gösterdi. Yaşlı gözlerini sil, ak günün sabahı açılıyor. Büyük köylü! Efendi milletim! Uzaklarda, düşman ayakları altında göklere ve senin çalıştığın yerlere bakarak titremiş elleriyle, titrek sesleriyle dualar eden milyonlarca kardeşin seni bekliyor.
Sayfa 102 - Kaynak Yayınları, 2.Basım, Nisan 2022Kitabı okudu
Reklam
Öner, medeni cesaretiyle Yücel döneminin genel eleştirisini yapmıştır. Şu tespiti çok dikkat çekicidir; "vekâletiniz hesabına yazdırılarak bastırılan kitaplar, inkılap tarihi ismi ile üniversitede okuttuğunuz dersler, resmi ve en salahiyetli ağızların irat ettiği nutuklarla memleket gençliğini Türkçülükten başlayarak ırkçılığa, Turancılığa
ATSIZ-SABAHATTİN ALİ İLİŞKİLERİ Türk edebiyatının önemli isimlerinden Sabahattin Ali, önceleri dost olduğu Atsız'dan giderek uzaklaşmış, Ankara'da DTCF'de kümelenen Marksist öğretim üyelerinin dümen suyuna girmiştir. Hep Genç Kalacağım başlığıyla neşredilen mektuplarında düşünce dünyasındaki değişmelerin ve ahlaki yapısının izlerini
Aman Allah'ım ne soğuk, ne eşekçe bir gösteri! Bulgar mezarlarına çiçek konmuş... Ööööö! Ne Reşat Nurivari bir intikam... Daha bile aşağı... Ben üniversitede olsam ya öğrenci birliği başkanını döverdim yahut da bu kahramanlığı gözüme kestiremezsem üniversiteyi terk ederdim. Bulgaristan'daki ölülere yapılan hakareti hazmedemeyen bu
Sayfa 36 - YAZAR: SABAHATTİN ALİ, [Flora Yayınevi, Yayına hazırlayan: Tunç İlkman]Kitabı okudu
İşte yıkılış böyle oluyor..
*** ...alçakça bir dinsizlik hali içindeki ulemanın Peygambere pervasızca hakaret eden imparatorun kabahatsiz olduğunu ilan etmeleri ise durumu daha da kötüye götürüyordu. Aslına bakılırsa, vakıf topraklarının geri alınma­sından kısa bir süre sonra, meşhur İslam alimleri Hint şehirlerinden kayboldu; namazı ihmal edip medreseleri ve camileri terk eden yeni bir nesil ortaya çıktı.
Reklam
Filozof Olamamın Binlerce Sebebinden Sadece Birkaçı
Çocukken eniştemin "büyünce ne olacaksın" sorusuna "filozof" diye karşılık verdiğimde, annem elindeki örgüden kafasını hiç kaldırmadan şu yorumu yapmıştı: " Ben hep diyorum size geri zekalı bu çocuk" Annem gibi elişiyle uğraşan teyzem devam etti sonra : " Benim oğlanlar da salak ama inan bunun kadar
Sayfa 43 - Ketebe Yayınları 1.baskı
Misyonerlerin açtığı okullar ve sonuçları ile ilgili olarak Mısır’ın tanınmış âlimlerinden Muhammed Abduh (1845-1905) şunları aktarmıştır: “Nerede Müslüman bir bölge varsa, orada bir Amerikan okulunun veya bir başka Avrupa dinî cemaatinin okulunun bulunduğunu görüyoruz. Müslümanlar çocuklarını, dünyevî refah açısından yararlı olur ümidiyle buralara gönderiyorlar. Gençlik çağının heyecanlı dönemlerinde yabancı okullara giden Müslüman çocukları, bu okullarda tahsil hayatları boyunca İslâma ve temel esaslarına aykırı şeyler duyuyor veya yaşıyorlar. Kulaklar, babalarının inançlarına hakaret eden laflarla doluyor. Öğrenim çağı tamamlanmadan, kalpleri her çeşit İslâmî inançtan sıyrılıyor ve İslâm adı altında yeni bir nesil ortaya çıkıyor. Bununla da kalmayıp kendilerini kirleten şeyleri, söz ve fiilleriyle cemiyet içinde de yaymaya başlıyorlar.”
18 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.