ŞUBAT AYI HİKAYE ETKİNLİĞİ
#104029280
Merhaba. Mahmut Hocanız bu konuşma için beni ilk davet ettiğinde acaba insanların benim için vakitlerinden ayıracağı kadar ne başardım diye çok sorguladım kendimi. Sürekli cevap aradığım sorulara bir yenisini eklediği için öğretmeninize teşekkür ederim. Bugün 27 Mayıs 2051
“Bu dünyaya, yalnız bir hoşça vakit geçirip gülüp eğlenmek ya da gece gündüz çalışıp didinmek için gelmemiş olan insanoğlu, bu ikisi arasında muvazene temin edemediği taktirde, birinin veya giderinin ağırlığı altında ezilmeye mahkûmdur.”
Richard Sennett'in diğer kitaplarını mercek altına almışken bu kitabının içeriği dikkatimi çekti. 2 Sürgün hikâyesi yer alıyor bu kitapta biri Venedik Yahudi Gettosunu ele alıyor. Diğeri de Hayatının büyük bölümünü Britanya'da sürgünde veya Kıta Avrupası'nda şehirden şehire sürüklenerek geçiren, on dokuzuncu yüzyılın büyük Rus reformcusu
İnsanoğlu ne çok sever mucizeleri, gökyüzünde yahut yeryüzünde ansızın olağanüstü bir şeyler olsun... :) Peki hergün yanından geçip gittiğimiz mucizeler...
Holland'ın yıllar evvel okuduğum bir bilimsel makalesinde, çarpıcı ve gerçek bir hikaye vardı;
Oyuncak arabasına binen bir çocuk, evinin yakınından geçen korumasız bir demiryolu hattında
Hiçbir şey, yeryüzünde hiçbir şey çaresizliği, kendinden ümidi kesmişliği, daha hayattayken ölmüş olmayı bu hareketsizlik, şakır şakır yağan yağmurun altında bu durgun ve duygusuz duruş, ayağa kalkamayacak kadar, korunacak bir dam altı bulmak için birkaç adım atamayacak kadar yorgun olmak, kendi varlığına karşı bu olağandışı ilgisizlik kadar sarsıcı bir şekilde ifade edemezdi. Hiçbir heykeltıraş, hiçbir şair, ne Michelangelo ne de Dante, son ümitsizliğin jestlerini, kendini sağanak halinde yağan yağmura teslim etmiş, kendini korumak için parmağını bile oynatamayacak kadar kayıtsız ve yorgun olan bu yaşayan insan kadar güzel hissetmemi sağlayamazdı.
Sayfa 32 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Adam, kalabalık sokak boyunca yürüyordu. Birkaç defa sağından solundan geçen yayalarla çarpışmış; ancak onun mu insanlara, insanların mı ona çarptığı anlaşılamamıştı. Takım elbisesi içerisinde hayli karamsar görünüyordu. Elinde taşıdığı evrak çantasını, her an düşürecekmiş gibi tutuyordu. Buradan çantasının içerisinde değersiz bir materyalin