Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
387 syf.
·
Puan vermedi
Gerçek tamamen yüzümüzdedir.
Paul Ekman kimdir? California Üniversitesi, Psikiyatri Bölümü öğretim üyesidir. Bugüne kadar, aralarında Amerikan Psikoloji Birliği'nin Seçkin Bilimsel Katkı Ödülü ile Chicago Üniversitesi Beşeri Bilimler Fahri Doktora ünvanının da bulunduğu birçok ödüle layık görülmüştür. Ekman, yakın dönemde yapılan çalışmalar bazında, 20.yy'ın en etkili
Yalan Söylediğimi Nasıl Anladın?!
Yalan Söylediğimi Nasıl Anladın?!Paul Ekman · Okuyan Us Yayınları · 2016258 okunma
948 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
20 günde okudu
Hukuk ve siyaset bilimi alanlarında, aydınlanma çağının en önemli yazarlarından biri olan Montesquieu'nün bu eseri, tam yirmi yıllık bir çalışmanın ürünü. 1748'de yayımlanan eser, özellikle dini otorite tarafından eleştirilmiş ve yasaklamalara maruz kalmış. Fakat hiç bir eleştiri ve yasaklama, Montesquieu'nün, düşünceleriyle Fransız İhtilali'ne
Kanunların  Ruhu Üzerine
Kanunların Ruhu ÜzerineMontesquieu · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2017511 okunma
Reklam
Yirmi Altıncı Mektup - Üçüncü Mebhas - Dördüncü Mesele
Türk milleti anâsır-ı İslâmiye içinde en kesretli olduğu halde, dünyânın her tarafında olan Türkler ise Müslüman'dır. Sâir unsurlar gibi müslim ve gayr-ı müslim olarak iki kısma inkısâm etmemiştir. Nerede Türk taifesi varsa Müslüman'dır. Müslümanlıktan çıkan veya Müslüman olmayan Türkler, Türklükten dahi çıkmışlardır (Macarlar gibi). Hâlbuki küçük unsurlarda dahî hem müslim ve hem de gayr-ı müslim var.
Sayfa 355 - Envâr NeşriyatKitabı okudu
Yirmi Dördüncü Mektup - Birinci Zeyli - Beşinci Nükte
Duâ, ubûdiyetin rûhudur ve hâlis bir îmânın netîcesidir. Çünkü duâ eden adam, duâsı ile gösteriyor ki: Bütün kâinâta hükmeden birisi var ki en küçük işlerime ıttılâı var ve bilir, en uzak maksatlarımı yapabilir, benim her hâlimi görür, sesimi işitir. Öyle ise bütün mevcudâtın bütün seslerini işitiyor ki benim sesimi de işitiyor. Bütün o şeyleri o yapıyor ki en küçük işlerimi de ondan bekliyorum, ondan istiyorum.
Sayfa 331 - Envâr NeşriyatKitabı okudu
Yirmi Dördüncü Mektup - Birinci Zeyli - Dördüncü Nükte
Duânın en güzel en latîf en leziz en hazır meyvesi, netîcesi şudur ki: Duâ eden adam, bilir ki birisi var ki onun sesini dinler, derdine derman yetiştirir, ona merhamet eder. Onun kudret eli her şeye yetişir. Bu büyük dünyâ hanında o yalnız değil; bir Kerîm Zât var, ona bakar, ünsiyet verir. Hem onun hadsiz ihtiyâcâtını yerine getirebilir ve onun hadsiz düşmanlarını def'edebilir bir Zât'ın huzurunda kendini tasavvur ederek, bir ferah bir inşirah duyup dünyâ kadar ağır bir yükü üzerinden atıp اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمٖينَ der.
Sayfa 331 - Envâr NeşriyatKitabı okudu
Yirmi İkinci Mektup - Birinci Mebhas - Dördüncü Vecih - Üçüncü Düstur
"Adâvet (düşmanlık) etmek istersen kalbindeki adâvete adâvet et, onun ref'ine (yok olmasına) çalış. Hem en ziyâde sana zarar veren nefs-i emmârene (kötülüğü emreden nefs) ve hevâ-i nefsine (gelip geçici arzular) adâvet et, ıslâhına çalış. O mûzır (zararlı) nefsin hatırı için mü'minlere adâvet etme. Eğer düşmanlık etmek istersen kâfirler, zındıklar çoktur; onlara adâvet et. Evet, nasıl ki muhabbet sıfatı, muhabbete lâyıktır; öyle de adâvet hasleti, her şeyden evvel kendisi adâvete lâyıktır."
Sayfa 290 - Envâr NeşriyatKitabı okudu
Reklam
Yirmi İkinci Mektup - Birinci Mebhas - Dördüncü Vecih - İkinci Düstur
"Senin üzerine haktır ki: Her söylediğin hak olsun. Fakat her hakkı söylemeye senin hakkın yoktur. Her dediğin doğru olmalı. Fakat her doğruyu demek doğru değildir. Zîrâ senin gibi niyeti hâlis olmayan bir adam, nasihati bâzen damara dokundurur, aksü'l-amel (ters tepki) yapar."
Sayfa 290 - Envâr NeşriyatKitabı okudu
Hem Kur'an merhameten, kadınların hürmetini muhafaza için hayâ perdesini takmasını emreder. Tâ hevesat-ı rezilenin ayağı altında o şefkat madenleri zillet çekmesinler. Âlet-i hevesat, ehemmiyetsiz bir meta hükmüne geçmesinler. {(Hâşiye-2): Tesettür-ü nisvan hakkında Otuz Birinci Mektup'un Yirmi Dördüncü Lem'a'sı, gayet kat'î bir surette ispat etmiştir ki: Tesettür, kadınlar için fıtrîdir. Ref'-i tesettür, fıtrata münafîdir.} Medeniyet ise kadınları yuvalarından çıkarıp, perdelerini yırtıp beşeri de baştan çıkarmıştır. Halbuki aile hayatı, kadın-erkek mabeyninde mütekabil hürmet ve muhabbetle devam eder. Halbuki açık saçıklık, samimi hürmet ve muhabbeti izale edip ailevî hayatı zehirlemiştir.
Sayfa 279Kitabı okudu
256 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Geçmişin o kozmopolit ve renkli İstanbul'unu tanımak ister misiniz?
Sıcacık bir kitap “İstanbul Anıları”. İki bölümden oluşuyor. İlk kısım 1897-1906 yılları arası İstanbul’unu Hagop Mıntzari’nin birebir tanıklığından, sanki siyah-beyaz bir filmde izliyormuşçasına canlı ve keyifli bir anlatımla seriyor önümüze. Dönem, II. Abdülhamit dönemi. Motorlu taşıtlar henüz yok. Tramvayları atlar çekiyor, boğazda iki yaka
İstanbul Anıları
İstanbul AnılarıHagop Mıntzuri · Aras Yayıncılık · 201765 okunma
Yirmici Mektup
Şu kelimedeki mertebe-i uzma-yı tevhidin bir bürhan-ı a'zamına şöyle işaret ederiz ki: - Otuz Üçüncü Mektup'un Yirmi Dördüncü Penceresi'nde beyan edildiği gibi: Şu mevcudat, irade-i İlahiye ile seyyaledir. Şu kâinat, emr-i Rabbanî ile seyyaredir.
Sayfa 229 - Sözler
Reklam
Yirmi Dördüncü Mektup
Dua-yı kavlî-i ihtiyarînin makbuliyeti, iki cihetledir: Ya ayn-ı matlubu ile makbul olur; veyahut daha evlâsı verilir. Meselâ, birisi kendine bir erkek evlât ister. Cenâb-ı Hak, Hazret-i Meryem gibi bir kız evlâdını veriyor. “Duası kabul olunmadı” denilmez. “Daha evlâ bir surette kabul edildi” denilir. Hem bazan kendi dünyasının saadeti için dua eder. Duası âhiret için kabul olunur. “Duası reddedildi” denilmez. Belki, “Daha enfâ bir surette kabul edildi” denilir, ve hâkezâ... Madem Cenâb-ı Hak Hakîmdir. Biz Ondan isteriz, O da bize cevap verir. Fakat hikmetine göre bizimle muamele eder. Hasta, tabibin hikmetini ittiham etmemeli. Hasta bal ister; tabib-i hâzık, sıtması için sulfato verir. “Tabip beni dinlemedi” denilmez. Belki âh ü fizârını dinledi, işitti, cevap da verdi, maksudun iyisini yerine getirdi.
YENİ DÜZEN Fedulevin hapishaneden bırakılması Uralların modern tarihinde kritik bir dönüm noktasıydı. Daha Fedulev Yekaterinburga geri dönmeden önce, insanlar onun serbest bırakıldığını öğrenir öğrenmez, Rossel onu defalarca kucaklamadan önce, yeni gelişen olayların öyle basit bir durumu yansıtmadığını fark ettiler. Yeni bir mülkiyet paylaşımı
195 öğeden 121 ile 130 arasındakiler gösteriliyor.