Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Mülk sahibi mülkünde istediği gibi tasarruf eder" sırrına mazhar olan o Sâni-i Zülcelâle karşı hiçbir şeyin hakkı var mıdır ki, desin: 'Bana zahmet veriyorsun, benim istirahatimi bozuyorsun.' Hâşa!" (Mektubat, Yirmi Dördüncü Mektup)
Sayfa 266Kitabı okudu
okuyucu da ağlayabilir
...gecenin karanlığına doğru bir keman üzgün tango nağmeleri çalmaya başladı. Keman ağladı, benim de bir parçam onunla beraber ağladı. Çünkü aynı gün birisinin yirmi dördüncü doğum günü vardı. O birisi, Auschwitz kampının bir başka yerinde, belki de benden sadece yüzlerce metre ileride ama ulaşamayacağım bir yerdeydi. O birisi eşimdi.
Reklam
SANAT ADAMI ATSIZ RUHLARA İŞLEYEN ŞİİR. Atsız'ın sanat hayatı şiirle başlar. Biz de onun şiiriyle başlayalım.
Yirmi Dördüncü Mektup
Gün oluyor; seni unutabilmek için bu şehirden çok uzaklara gitmek istiyorum. Sokaklar, evler, caddeler, vitrinler seni hatırlatmasın diye. Gün oluyor; anlıyorum senden ve bu şehirden kaçmanın faydasızlığını... Çünkü; biliyorum nereye gitsem benimle geleceksin ya da gittiğim her yerde senden bir şey olacak.
Sayfa 163Kitabı okudu
Yirmi Dördüncü Mektup
Ancak, bir kurşun atımı uzaktasın benden, biliyorum ve ciğerlerime saplanmış bir kurşun gibisin hala. Seni çıkarıp atmak da elimde değil, sana gelmek de... Gelebilsem ne değişecekti ki? Beni hatırlayacak mıydın? Hatırlasan da sevinecek miydin gelişimden? Gözlerinin içi gülecek miydi? Hiç konuşmadan, "Ben de seni özledim," diyebilecek miydi ellerin? Hayır, değil mi? Öyleyse hiç gelmeyeceğim sana. Böylesi daha iyi.
Sayfa 163Kitabı okudu
Yirmi Dördüncü Mektup
Sevmek bir bakıma unutamamaya mahkum olmaktır. Sevilmemişsek; bir de unutulmaya mahkum oluşumuz var en hazini. İnsan, unutabildiği kadar güçlüyse; unutamadığı ölçüde yıkık ve ezik kalıyor.
Sayfa 163Kitabı okudu
Reklam
Yirmi Dördüncü Mektup
Ne seni unutabiliyorum, ne senden kalanları. ... . Seni unutamamanın verdiği acılara dayanamıyorum artık. ... . Her yerde, her zaman benimle birliktesin, işin kötüsü her şey seni hatırlatıyor. Kalabalıkta gelişigüzel söylenmiş bir söz bile yetiyor seni düşünmeme. Yalnızlığımda ise sesin kulaklarımda çınlıyor, ... . Yaşanmış zamanlar bir film şeridi gibi geçiyor hafızamdan. Anılarımızı en küçük noktasına kadar birer birer hatırlıyorum. İşte o zaman; bu seni unutamayan başı, duvarlara vura vura parçalamak geliyor içimden.
Sayfa 162Kitabı okudu
Bugün benim doğum günüm. On dört yaşına bastım. Bugün 'On dört yaşındaki Emily'den, yirmi dört yaşındaki Emily'ye' bir mektup yazdım, mektubu mühürledim ve yirmi dördüncü yaşımda açmak üzere dolabıma koydum. Bazı tahminlerde bulundum. Mektubu açtığımda tahminlerim gerçekleşmiş olacak mı merak ediyorum.
Yirmi Dördüncü Mektup
Ne seni unutabiliyorum , ne senden kalanları. Başımın içinde bir kanser tümörü gibi büyüyor büyüyorsun. Seni unutamamanın verdiği acılara dayanamıyorum artık. Unutamamanın bu kadar kahredici, çıldırtıcı olduğunu bilmezdim. Her yerde, her zaman benimle birliktesin, işin kötüsü her şey seni hatırlatıyor. Kalabalıkta gelişigüzel söylenmiş bir söz bile yetiyor seni düşünmeme. Yalnızlığımda ise sesin kulaklarımda çınlıyor. Avuçlarının serinliğini hissediyorum alnımda. Yaşanmış zamanlar bir film şeridi gibi geçiyor hafızamdan. Anılarımızı en küçük noktasına kadar birer birer hatırlıyorum. işte o zaman; bu seni unutamayan başı, duvarlara vura vura parçalamak geliyor içimden. Renklerin, kokuların, seslerin ve ışığın bile seni hatırlattığı bir dünyada yaşamak, harikulade bir şey olurdu belki. Ama sen de unutmasaydın. Beni unutmadığını sevdiğini bilsem her şeye katlanırdım.
<<Madem şu kâinatın Hâlık'ı, her nevide bir ferd-i mümtaz ve mükemmel ve câmi' halk edip o nev'in medar-ı fahri ve kemali yapar. Elbette esmasındaki ism-i a'zam tecellisiyle, bütün kâinata nisbeten mümtaz ve mükemmel bir ferdi halk edecek. Esmasında bir ism-i a'zam olduğu gibi masnuatında da bir ferd-i ekmel bulunacak ve kâinata münteşir kemalâtı o fertte cem'edip kendine medar-ı nazar edecek. O fert her halde zîhayattan olacaktır. Çünkü enva-ı kâinatın en mükemmeli zîhayattır. Ve her halde zîhayat içinde o fert, zîşuurdan olacaktır. Çünkü zîhayatın envaı içinde en mükemmeli zîşuurdur. Ve her halde o ferd-i ferîd, insandan olacaktır. Çünkü zîşuur içinde hadsiz terakkiyata müstaid, insandır. Ve insanlar içinde her halde o fert Muhammed aleyhissalâtü vesselâm olacaktır. Çünkü zaman-ı Âdem'den şimdiye kadar hiçbir tarih, onun gibi bir ferdi gösteremiyor ve gösteremez. Zira o zat, Küre-i Arz'ın yarısını ve nev-i beşerin beşten birisini, saltanat-ı maneviyesi altına alarak bin üç yüz elli sene kemal-i haşmetle saltanat-ı maneviyesini devam ettirip bütün ehl-i kemale, bütün enva-ı hakaikte bir "Üstad-ı Küll" hükmüne geçmiş. Dost ve düşmanın ittifakıyla ahlâk-ı hasenenin en yüksek derecesine sahip olmuş. Bidayet-i emrinde, tek başıyla bütün dünyaya meydan okumuş. Her dakikada yüz milyondan ziyade insanların vird-i zebanı olan Kur'an-ı Mu'cizü'l-Beyan'ı göstermiş bir zat, elbette o ferd-i mümtazdır, ondan başkası olamaz. Bu âlemin hem çekirdeği hem meyvesi odur.>>
Sayfa 58 - rnkKitabı okudu
130 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.