Benim bir etkinlik önerim var, yeterli katılım olursa ve gerçekleştirmeyi başarırsam uygulama içindeki ilk etkinliğim olacak.
Üç buçuk yıldır uygulamayı kullanıyorum, ortaya atacağım etkinlik önerisinin bu zamana kadar düşünüldüğünü, uygulandığını hiç görmedim, onun için lütfen duyarlı olalım.
Önerim şu: Malumunuz İstanbul'da gettolaşmış yerleşkeler var. Ve bu yerleşkelerde yaşayan binlerce yitik, itilmiş, aşağılanmış insan ve hayatlar...
Gençler uyuşturucu, alkol, gasp, hırsızlık vb. birçok kötü alışkanlığın pençesinde.
Devletin, toplumun önemsemediği, küçümsediği insanlar, biz farkına varmadan yok olup yitip gidiyorlar.
Kim benimle birlikte İstanbul'un terk edilmiş mahallelerine girip kitaplar dağıtmak ister?
Çocuklara, gençlere, yaşlılara, ulaşabildiğimiz kadar çok yitik ömre kim dokunmak ister?
Belki de yeşerecekler.
Kim bu umut kırıntısının peşine takılır benimle?
SAVAŞ — DEVRİM — AŞK
20.Yüzyıl'ın henüz başları, çarlık emperyalizmi savaşta, halk isyanda. Çarlığın gözü uzakdoğuda, kulağı Petrograd'ta. Kazan fokurdamaya başladı. İşçiler başkaldırdı. Yitik bir devrim, bitik bir çarlık, ortalık karışık, bir de dünya savaşı. Şu gelen örgütlü bir hareketin ayak sesleri, senelerden bin dokuz yüz on yedi*, kızıla
Herkesin büyük bir ustalıkla gülerek geri çekildiği bir dünyaydı. Her yeni başlangıç yeni bir pişmanlık demekti. gittiği yerlerden yüklenip geliyordu insan yalnızlığını. Umutsuzluk öyle bir yılgınlık yaratmıştı ki herkes her söze inanır olmuştu. Çifte sürgülü kapılar aralandıkça buz gibi bir suskunluk sızıyordu eşiklerden. Herkes yaşadığı oyuğun
"Kaos'un Kutsal Kitabı" bugüne kadar yazdığım en zor incelemelerden 1i olsa gerek zira bazı durumlarda yüzleşmek zor geldiği için...
Türkiye’de yaşayan Sefarad 1ailenin oğlu olan "Albert Caraco" İstanbul da doğup 2.Dunya Savaşı döneminde önce Avrupa ya ordan da Güney Amerika'ya göç eden ailesiyle hayatını mutlak anlamda
..Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı... ve
Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı ve yüzüm
ÖMÜR HANIMLA GÜZ KONUŞMALARI
...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin
Sanılanın aksine, anılar, hüzünler, müzikler filmler, tamamen unutulabilir.
Yeni insanlar ve pırıl pırıl niyetlerle eskisinden yüzlerce kez güzelini inşa edebilir insan.
Kimse kendini, bir kokuya bir anıya bir şarkıya bir filme hapsetmesin.
Yitirilmişlik duygusuna yer olmamalı. Yitik olan zaten atiye ulaşamaz.
Bizim işimiz istikbal ile. Kim ister soluk takvim yapraklarında ve kokuşmuş anılarda huzuru aramayı?
Araya da bilirsin ama pek bir sonuç elde edemezsin.
M.P
"Bütün insanlar dünyaya en azından bir kitap yazabilmek için gelmiştir, başka bir şey için değil. İster sıradan ister çok özel olsun, önemi yok, yazmayan kişi yitik insandır, iz bırakamadan gelip geçer..."