“Sonra çıkıyorsun dışarı, bakıyorsun güneş hala tepede.
Bir cigara yakıyorsun ve yıllardır kurduğun cümleyi,
Bilmem kaçıncı kez kuruyorsun;
‘Napalım, kısmet değilmiş'…"
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Göz yaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum
"Dede," dedi Kosmas elini tutarak, "koca bir çınar gibi yaşadın, ne boralar yedin, ne acılar çektin, yüz yıldır çalıştın durdun... Bu koca yüz yıl boyunca yaşam sana nasıl göründü dede?"
"Bir bardak su gibi," diye karşılık verdi kocamış.
"Peki dede, susuzluk çekiyor musun daha?"
Kocamış açıkgöz ve sert bakışlarıyla torununa dönüp kürek gibi elini havaya kaldırdı ve sanki ilenircesine bağırdı. "Susamayana yazıklar olsun!"
"Korkma," dedi Kosmas, biz kazanacağız." "Nereden biliyorsun?" dedi kız. "Biliyorum. Kuşkum yok. Bugüne dek kötülüğün güçleri kazanmış olsaydı, dünya binlerce yıldır yitip gitmiş olurdu. Korkma. Neden titriyorsun?"