"Özgür insan" demek beklentisiz yaşamak demekti, ihtiyaçlarını kendi çabası ve aklıyla yerine getirmekti, kalabalakların sahte senaryolarına inanmamaktı.
Sor kendine, yüksek sesle, belki içinden.
Özgür müsün?
Doğru yaşamak onun için şu anlama geliyordu: Güçlü yaşamak ve her şeyi yaşamak, iyiyi ve kötüyü, her ikisini birden yaşamak ve her ikisini de en güçlü, en sarhoş edici biçiminde yaşamak. Bu yüzden Dostoyevski hiçbir zaman bir norm aramadı, o her zaman sadece bolluğun peşindeydi. Yanı başında Tolstoy eserinin orta yerinde tedirgin bir şekilde ayağa kalkıyor, duruyor, sanatı bırakıyor ve ne iyi, ne kötü, doğru mu yaşıyorum yanlış mı diye hayat boyu kendine acı çektiriyordu. Bundan ötürü Tolstoy’un hayatı didaktiktir, bir okul kitabı, bir risaledir; Dostoyevski’ninki ise bir sanat eseri, bir trajedi, bir kaderdir. O amaca yönelik, bilinçli eylem yapmaz, kendi kendine sınamaz, sadece güçlendirir. Tolstoy bütün ölümcül günahlarından ötürü kendini suçlamıştır, yüksek sesle ve bütün toplumun önünde. Dostoyevski ise susar, ama onun suskunluğu Tolstoy’un bütün suçlamalarından daha fazla Sodom’u anlatır. Dostoyevski kendini yargılamak, değiştirmek, iyileştirmek istemiyor, tek bir şey istiyor: Kendini güçlendirmek.
Sayfa 123 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, e-kitapKitabı okudu