Hayat budur işte. Hep giden birileri olur. Ne yürek unutur ne özlemler ölür. Bunlar sevgimizde yaşamaya devam eder. Ama birileri, zamanı geldiğinde gitmek zorundadır.
---
" Hayatta herşey emek ister. İnanmaktan vazgeçmemek gerekir. İşte bunun için önyargının duvarlarını yıkmalıyız ve bu yürek ister. Yürek sahibi olabilmek için korkuya hakim olmak gerekir.."
Hayat budur işte. Hep giden birileri olur. Ne yürek unutur ne özlemler ölür. Bunlar sevgimizde yaşamaya devam eder. Ama birileri, zamanı geldiğinde gitmek zorundadır.
Mutlu musunuz? Tamam o zaman, her gün kederlisiniz demektir. Her günün ya büyük bir hüznü ya da küçük bir endişesi vardır. Dün sevdiğiniz birinin sağlığı için endişeleniyordunuz, bugünde kendi sağlığınız için; yarın para sıkıntısı, öbür gün bir iftiracının yergisi, ondan sonraki gün bir dostunuzun başına musallat olan bir felaket; sonra hava koşulları, ardından kırılan veya yok olan şeyler, sonrasında vicdanınızın ve omurganızın size sitem ettiği bir keyif, bir başka gün ise toplumsal çalkantılar gelir. Yürek acılarını saymıyoruz. Ve böyle sürüp gidecek. Bir bulut dağılırken diğeri yoğunlaşacak. Yüz günün birinde güneşli bir günde sevinci tadacaksınız. Ve mutluluğun tadını çıkaran azınlığın içindesiniz! Diğerlerine gelince gecenin karanlığı üzerlerinden hiç eksik olmaz.
Düşünen zihinler şu sözleri az kullanırlar; mutlular ve mutsuzlar. Hiç kuşkusuz başka bir dünyanın bekleme odası olan bu dünyada mutlu insan yoktur.
İnsanlar aslında aydınlıktakiler ve karanlıktakiler olarak ikiye ayrılır. Karanlıktakilerin sayısını azaltıp aydınlıktakilerin sayısını çoğaltmak, işte hedef budur. Bu yüzden "Bilgi!", "Bilim!" diye bağırıyoruz. Okumayı öğrenmek ışığı yakmaktır, tüm hecelemeler kıvılcımlardır.
Zaten aydınlık demek illa ki sevinç anlamına gelmez. Aydınlıkta da acı çekilir; ateşin fazlası yakar. Alev kanadın düşmanıdır. Uçmaya ara vermeden yanmak dahinin mucizesidir.
Bilgilendiğinizde ve sevdiğinizde daha fazla acı çekersiniz. Gün gözyaşlarıyla doğar. Aydınlaktiler en azından karanlıktakiler için ağlarlar
Bugün yüzünde bir başka güzellik var senin,
bugün dudağında başka bir tad var,
boyunda başka bir yücelik.
Bugün kırmızı gülün bir başka daldan.
Ayın gökyüzüne bugün sığmamış.
Göklere benzeyen göğsün bugün daha geniş.
Hangi yanından kalktın bu sabah, söyle,
bir başka kavga var dünyada senin yüzünden,
dünyada bir başka gidiş
Biz senin gözlerinden
"Her yer korku, koyu bir kasvet ve karanlığın kara, boğucu çölüyle sınırlıydı."
Poe kitaptaki ilk öykü olan ve kurgusuyla https://1000kitap.com/yazar/Ihsan-Oktay-Anar'ın
Amat isimli romanını andıran Şişedeki Mektup anlatısında böyle özetliyor dünyaya ve yaşama dair tasavvurunu. Aslında bütün büyük
İYİ ya da kötü sebeple fark etmez, şaşırmak, şok olmak güzeldir. Beklenmedik bir haber, bir olay karşısındaki şaşkınlık sırasında yaşanabilecek mutlu, mutsuz tüm duygular normalde yaşadıklarımızın 400 kat daha fazlasıdır. Tırmandığı en yüksek noktaya diktiği bayrak ise gözyaşıdır. Büyük üzüntüler de sevinçler de o gözyaşlarıyla olgunlaşır, anlam
"Hayatta her şey ölçülü olmalı, ne fazla eksik." derler ya işte bunun romanı; Acımak.
Bir basit isteğimiz nelere sebep olur? Birine merhametimiz bazen nasıl aptallık boyutuna ulaşır, ne gibi sonuçlar doğurur?
Sonuçta kahramanımız sadece kışladan biraz uzaklaşmak, hoş vakit geçirip yiyip içmek amacıyla Kekesfalvalarla tanışmak istememiş miydi?
Sabırsız YürekStefan Zweig · Can Yayınları · 20166,1bin okunma
O zamana değin, çocukken insana sonsuz gibi görünen bir yolda, yılların yavaş yavaş ve hafifçe geçtiği, böylece hiç kimsenin akıp gittiklerinin ayırdına varmadığı bir yolda, hep ilk gençliğinin kaygısızlığıyla ilerlemişti. İnsan, bu yolda sakin sakin, çevresine merakla bakarak ilerlerdi, aceleye gerçekten hiç gerek yoktu, ne arkanızda sizi