Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Godot'yu Beklerken...
İtiraf etmeliyiz ki birçoğumuzun, eseri okuduğunda saçma bir bekleyiş üzerinden 2 perdelik oyunda ''neyi amaçlamış?'' diye sormuştur S.Beckket için. Eser iyi okunup analiz edildiğinde her dönem insanı için geçerliliğini koruyacak 'absürd'diye tabir edilen, aslında biz insanların -genelde- farkında bile olmadığı o amaçsız
Bu kitapta aradan 14 ay geçiyor ve valinin görevden ayrılmadan yaptığı minik bir kıyakla Claire hapisten çıkıyor. Elbette valimiz o ismi bilerek ekliyor, zira onunda geçmişten gelen bir hesabı var. Claire'in avukatı Jane, gelen af dilekçesi ve içinde 100bin dolarlık çek bulunan (kendini gizleyen biri - tabii kim olduğunu kitabın ortalarındaöğreniyoruz biz.) ile hapishanenin yolunu tutup, Claire'in serbest kalmasını müthiş bir gizlilikle başlatıyor.
Haa yakalandı yakalayacak derken öğreniyoruz ki, Tony af işlemini 15 gün sonra öğreniyor. Ancak hemen kolları sıvayıp Claire’nin kaçtığı şehri, oturduğu evi, hazır kart numarasını öğreniyor.
Ancak hesaba katmadığı bir şey var. Claire. O artık, onun Claire'si değildir. Karşısındaki Claire daha cesur, daha cüretkar ve en önemlisi de eski benliğine kavuşanan Claire'dır. İntikam sırası artık Claire'de dir. Tony’nin buyurgan halleri bu kitapta da fazlasıyla mevcut. Neyse Claire ciddi bir araştırma içine girer ve sadece kendi şok olmakla kalmaz. Bu süreçte Claire'ya destek olan Amber ve Harry de müthiş bir cesurlukla olayların içindedir sürekli. Amber'i ilk kitapta hatırlarsınız; Claire'nin üniversite aşkı Simon'un nişanlısıdır.
Çok fazla Clar & Tony sahnesi yok bu kitabımızda. İşler bu sefer çok karışık. Claire’e hapisteyken gelen kutunun gizemi bu kitaba damgayı vurdu bence. Yazar çok zeki, kalemiyse merak uyandırıcı ve bizi nasıl heyecanlandıracağını çok iyi biliyor. Konuya aşina olanlarsa kitabı hemen okur diye düşünüyorum.
Ne kadar inkâr etseler, birbirlerine ne kadar aşık olsalar da ayrılık kapılarını çaldı ve Noah ile Mara’nın yolları ayrıldı.
Ancak tam her şey bitti derken Noah’nın karşısına Mara’nın anneannesi çıktı.Yüz yıllar önce ölmüş olması gereken ama hala hayatta olup, torununun Noah’ya ihtiyacını olduğunu ve onu Profesör’den kurtarmasını söyleyerek hem de.Profesör hala gizemini koruyan ve Noah’nın aklını kurcalayan bir konu.Sonuçta tüm bu yaşananlar, deneyler, yetenekler hatta dünyaya gelme nedenleri bile Profesör’ün planları yüzünden gerçekleşmiş şeyler ancak söz konusu yüzleşme olunca bir türlü ortaya çıkmıyor.İntihar olayları ise hala devam ediyor ve buna sebep olanın kim olduğu hala gizemini koruyor.
Noah, Mara’nın anneannesinin teşvikleri nedeniyle kendini yine geçmişini, özellikle de atalarının geçmişini araştırırken buluyor ve sonrasında yolu bir şekilde Cambridge Üniversitesi’ne düşüyor hem de büyük bir tuzak ve aldatmacanın kucağına düştüğünden habersiz bir şekilde.
Son 70 sayfa heyecanlıydı ve çok kritik bir noktada bitti.Hele o son neydi öyle?!?Tekrardan okumak iyi oldu, unuttuğum çok şey vardı.Yazım aşamasında olan serinin son kitabını şimdiden okumak için sabırsızlanıyorum.Tüm sırlar umarım cevap bulur artık.
Kitap resmen sizi gizemli bir orman yolculuğuna çıkartıyor. Bize bir çok bilgide sunuyor ama bunlar sizi sıkmayacak türden. Yeni bir şeyler öğrendikçe mutlu olacaksınız. Kitap tam böyle masal tadındaydı. Fantastik unsurlarla ve birazda kişisel gelişim ile beraber bence çok güzel bir kurgu ortaya çıkmış. Yeeye ve aya arasındaki arkadaşlığa bayıldım. Herkese böyle bir arkadaş lazım. Ayrıca gerçekleşen yolculukta sanki orada sizde varmışcasına o yolculuğa sizde çıkıyorsunuz. Herşey gözünüzde çok net bir şekilde şekilleniyor. açıkçası kitabın beni eğlendiren bir yanıda vardı. Bu yüzden sevdim. İkinci kitabı umarım hemen gelir. Öyle bir sonda bitti ki devamı gelsin çabuk dedirtiyor. Kitabın içerisindeki QR kodlarını çok sevdim bizi bambaşka alemlere götürdü. Ruhumuzu dinlendirdi resmen. O ses meditasyonlarına bakmalısınız kesinlikle .
Annesinin onu terketmesi yüzünden ona nefret ile büyüyen aya. Bir gün başında ki şişlik yüzünden şifacı ya gider çünkü ağrısı vardır. Bu şifacı ise sırlı ormanın sonundaki tepede yaşadığına inanılır. Bu yolculuk boyunca karşılaştığı olaylarda sihirli çanaklar büyülü sesleriyle ona yol gösterir. Her cevap ortaya çıkmak için doğru sorunun sorulmasını beklemektedir. Sırlarsa çözülmek için kendi zamanlarının gelmesini… Çanakların sesi yankılandıkça sorular cevaplara erişir, sırlar çözülür. Yolculuğun sonunda tüm hayatını değiştirecek bir yüzleşme onu beklemektedir.
Bir Son Duygusu kitap yorumu
Bir Son Duygusu, Julian Barnes'in 2011 The Man Booker ödüllü kitabı.
Ana karakter, emekli tarihçi Tony Webster'e avukatın birinden e-mail gelir. 40 yıl önceki kız arkadaşı Veronica Ford'un annesi ona bir günce ve 500 sterlin bırakmıştır. Günce ise lise yıllarındaki grubunun gözdesi Adrian Finn'e aittir.
Belli belirsiz hatırlanan, hatırlanmaya çalışılan geçmiş... beklenmedik, şaşırtıcı bir vasiyet... günce... gerçeklerle yüzleşme... 'kargaşa'!
"Anlamıyorsun işte. Hiçbir zaman anlamadın ve asla da anlamayacaksın."
Kitap iki kısımdan oluşuyor, ilk kısım: Tony Webster'in liseli yılları, dört kişilik grubu -grup karakterlerini tarih tanımlamalarından anlamak mümkün :) - Üniversite yıllarında da devam ettirilmek istenen grup üyeleri arasında iletişim... Tony'nin kız arkadaşı Veronica ve Veronica'nın ailesi ile olan ilişkisi, birlikte geçirdikleri vakit... İkinci kısım, Tony'nin yakın geçmişi, evlenip boşanması, kızı, uğraşları vs ile başlıyor, vasiyet doğrultusunda günce peşine düşme, geçmişe yönelme, olup bitenleri anlama, öğrenilen, şaşırtıcı gerçekler, pişmanlıklar, yüzleşmeler, kafa karıştırıcı durumlar sonrası... ucu açık kalan bir son gibi, çıkarıma göredeğişebilir gibi... yazar 'her yerde kargaşa' ya bağlıyor, peki biz okurlar?
Basit bir kurgu gibi gözükse de psikolojik, felsefik açıdan vermek istedikleri ile okuru yakalamayı başarıyor bence. Keyifli bir okumaydı, herkese aynı keyifi verir mi bilmiyorum ama sans verilesi!
180 sayfalık bir terapi. Müthiş bir içsel yolculuk. Okumak için tek şart gerçeklerle yüzleşme cesareti. Biraz da farkındalık. Bunlar varsa her cümlede kendinizi ve çevrenizi göreceksiniz. Bazı tespitler canınızı acıtacak kadar isabetli ve gerçek. Bu açıdan yaklaşık ilk 50 sayfa şaşkınlığa yol açabilir.
Kitap, iyileşme için ilk iki şartın yüzleşme ve yaşama isteği olduğunu gösteriyor. Bunu bol bol örnek vererek, ikna edici bir şekilde yapıyor. Ayrıca çok fazla konuya değiniyor ama düşüncelerin hep bir odağı var. Yani her şeyden her şeye dokunuyor gibi görünse de çizdiği yol bir. Bu yüzden dikkatli okunursa döngüler ve odaklanmalar keşfedilebilir. İşte kitabın sırrı bu döngü ve odaklarda.
Özellikle ama özellikle çocuk sahibi olmadan önce okunması gereken bir kitap. Kitabın en güçlü argümanları çocukluk döneminde yaratılan sorunlara dair. Belki herkesin çocuğu olmayacak ama herkes bir zamanlar çocuktu ve iyi ya da kötü bir çocukluk dönemi geçirdi. Bu dönemin sırlarına vakıf olmak isteyenler için müthiş bir kitap.
145 syf.
7/10 puan verdi
Farklı bir kişisel gelişim, bu rakamlarla yüzleşme..
Anlamlı, akıcı ve açık.
Ekonomi, teknolojisi, insan, doğa, batı, doğu...
Eleştiri ve bilgi dolu bir kitaptı.
Anlatılanlar zaman zaman etkileyiciydi.
Benim için kısa ve yalın bir kitaptı.
.
Kişisel gelişim adına değişik anlatımlara önyargılı değilseniz şans vermeniz gerektiğini düşünüyorum
360 syf.
8/10 puan verdi
Bismillahirrahmanirrahim
Her şey gibi kitaplarında zamanı olduğuna inanlardanım.Çünkü bazı kitaplar araya sıkıştırılıp hemen rafa kaldırılmayı haketmiyor ve en lazım zamanda yaraya merhem gibi gelebiliyor.Arzuhal de üzerinde düşünülmesi gereken ve benliğimize sindirilmesi gereken o kadar çok pay bırakmış ki hanelerimize.. Hâl böyle olunca elden düşürmek pek de mümkün olmuyor.Hani uzun süredir görüşmediğin ama çok muhabbet duyduğun bir sevdiğinden bir mektup gelir ve o mektubu açıp okudukça özlemin yatışır ya işte bu eser de öyle.Mubarek zatlarımızın hepsi çok kıymetli o yüzden eserlerini ve hayat hikayelerini hepimiz okumalıyız.Uzaklığın sıkıntılarıyla sınanmayan elbette yakınlığın kıymetini bilemez diyor ve kaybettiğimiz kıymetli duyguların toz tutmuş yüzünü temizlememiz için yardımcı oluyor.Okuduğum satırlar içinde en derinden etkileyen ise,
"Dile gel ey arayan gönül, aradığın senden gayrı mıdır?" ikazı oldu..Çünkü bilirim ki bedeni çekip çeviren ruhtur.. Eğer aç kalır ise içten içe hem kendini hem bedenini yer bitirir.Vahşi bir hayvan gibi her fırsatta insanın ruhaniyetini aşağılara çekmeye meyleden nefis terbiye edilmelidir.Bu kitabı okurken imam ı Rabbani Hz. Buyurduğu gibi iman ve nefs cihadı yolunda simsiyah sakalını bembeyaz edene ne mutlu!!! sözünün ne vaad ettiğini derinden kavrayacaksınız.. Okudukça az çok bir son tahminim oldu ama kitap bittiğinde sonu çok farklıydı.Ummduğunu bulamamak her zaman üzmüyor işte..Kendi benliğimizle yüzleşme zamanı..
Allah a.c. razı olsun..
.
.
.
.
.
Hamd Âlemlerin Rabb i olan Allah'a mahsustur
İyi ki okumuşum.
Baldassare'nin yaşadıklarını yazdığı dört defterden oluşan eser Mazandarani'nin kitabı "Yüzüncü ad" macerasına dayanıyor. Canavar yılı (1666) ve sözde Tanrının gizli olan yüzüncü adının gizemini çözmek için kitabın ardından yapılan uzun bir yolculuktan ve yaşanan olaylardan bahsediliyor. Kervanla İstanbul'a, deniz yoluyla İzmir'e ve Sakız adasında Marta'nın eşini bulmasıyla grubun dağılmasına varan serüven Baldassare'nin Cenovadan Londraya gidişi ile kitaba ulaşır. Marta ile yüzleşme, Canavar yılının körinanç oluşu, kitabın felaketlere neden oluşu ve ata diyarı Cenovaya tekrar dönüş ile final yapılan eser heyecanlı, sürükleyici ve kesinlikle okunmaya değer.. Amin MAALOUF muhteşem bir kalem.
'Yıkılan Dördüncü Duvar'ın Romandaki Hali
Kahramanların travmalarıyla yüzleşme biçimini hikayenin dışına taşırarak hatta belki de gerçeğin kurnazca çarpıtılmasıyla yer yer direkt kitabın kendisi olarak
kurulan bu anlatım; eseri okuyucunun defaatle 'vurulmasını' sağlayan bir yoğunluğa eriştirmekle kalmıyor, aynı zamanda açtığı alanla esere boca edilmiş çok sayıdaki trajik unsura getirilecek eleştirileri de haksız kılıp alışılmışın dışında ve görülmesi gereken bir teknikle okuyucuyu etkilemeyi başarıyor.
Modern anlamda 'romantik' kimselerin de duygulardan ziyade akıl yürütmeyle ilgilenen daha 'robotik' kimselerin de yazarın anlatım biçimine kayıtsız kalamayacağını düşündürten bu romanı, özel bir yere koymak gerekiyor.
Yine güzel bir Zweig klasiği. Yüzleşme kısımları hayli çarpıcıydı doğrusu. Kadının başta kendisiyle, sonra ailesiyle yüzleşmesi çok güzel işlenmiş. Korku denen duyguyu da satırlarda bizzat hissediyosunuz. Okunmalı :)
Iki farkli zaman diliminde benzer hayatlari yasamis olan 91 yasindaki bir kadin ile daha yolun basinda 17 yasindaki genc bir kizin birbirleriyle olan iletisimi.Bizi biz yapan gecmiste yasadiklarimizdir.Istemeden yolumuzu cizen olaylar iyi ki yasanmistir bunun neticesinde bugunku hayatimiz olusacaktir.1929 yili Amerika' sinda Oksuzler Treni adindaki tren ile yolculuk ederek guvenli bir yuva hayali icindeki oksuz cocuklardan sadece biri olan Vivian Daly ve 2011 yili Amerika'sinda Molly'in birbirlerini bulma ve gecmis ile yuzlesme hikayesi.Ben kitabi cok sevdim, dili akici ve hizli okunacak bir kitap.
Mükemmel. Azami derecede var olan kaygı düzeyim bu kitabı okurken üst düzeye çıktı. Ben neyim, kimim, bu ben icat edilmiş bir ben mi yoksa keşfedilmiş bir ben mi?... Bu ve buna benzer birçok soru kafamı kurcaladı. İşin kötüsü kendimle de yüzleştim ve bu yüzleşme beni hiç de memnun etmedi...
Hepimizin okuması gereken bir eser olduğunu düşünüyorum. Dahası okurken kendimizi sorguladığımız, kendimizin farkına vardığımız bir eser - daha doğrusu içimizdeki karaktersizi gün yüzüne çıkaran bir eser😂😢-.
Eğer benim gibi kişisel gelişime ilgi duyan bir insansanız ve kaygı düzeyiniz de benim gibi yüksekse kesinlikle önerebileceğim bir eser.
İlk kitabını çok severek okumuştum ve ikinci kitabını da sabırsızlıkla bekliyordum. Elena ve Dante'nin aşkı, tutkularını okumak keyif vericiydi. Elena yeni hayatına adapte çalışırken kendine koyduğu kuralları bir bir yıkıyordu. Dante ise bu adamı okumaya bayılıyorum ne istediğini en başından bilen ve hep öyle davranan biri. Böyle net olan erkek karakterleri okumayı seviyorum. Kitabın ilk kısmı açıkçası sıkıcıydı. Okurken çok yavaş akıyor gibiydi ama ikinci kısmı su gibi aktı gitti. Kitapta eleştirdiğim iki konu vardı birincisi ilk kısmın hiç akmaması ve daha iyi yazılmamasıydı ikincisi ise Elena'nın ailesiydi. Açıkçası ilk kitapta da ailesini sevmemiştim bu kitapta da sevmedim. Elena'nın yaptığı onca fedakarlıklara rağmen onlara bana çok bencil geliyordu ve Elena'nın ailesiyle bir yüzleşme sahnesi olsun isterdim. Genel bu seri sevdiğim bir seri oldu. Yazarın diğer kitapları da umarım ülkemizde çıkar
Kendini arayan,içe dönük ve kendiyle konuşan karakterler kendilerini bulmaya çalışıyorlar. Bu kişiler hayatın içindeki kişiler ,bizim de okur olarak hayatın içinde bir biçimde rastladığımız, belki de en yakınımız olan kişiler. Karakterler bir yön,bir yol arıyorlar.Varacakları yeri biliyorlar ama yönü tayin etmeye çalışıyorlar.
Öykülerdeki karakterlerin duyguları ortak noktalarımızdan, ortak duygularımızdan oluşuyor; özlemek, terk ediş ve terk edilişlerin tortuları, vazgeçmemek,unutma çabası, ölüm acısı,avunmak ...Yazarın aynı zamanda usta çevirmenin,öykülerin birinde belirttiği gibi “herkesin yaşama biçimi kendine.” Öykü karakterleri de bu duyguları, durumları “kendileri” gibi yaşıyorlar.
Öyküler,içlerinde birer hüzün barındırıyor.Yazar,bazen bu hüznü mizahi bir dille yumuşatıyor.
Ev öyküsü kitap içinde benim ayrı bir yere koyduğum öykü oldu.Bir evin gözünden bir adamı ve adamın hayatını yansıtıyor.
Sigara,bir bitişin ardından yıllar öncesini de içine katıp bir iç hesaplaşma,dün ile yüzleşme halini aktarırken yarına umutsuz bakan bir öykü .
