Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bu şehir yüzyıllardır erkektir ve kadınları sevmeyi bilmez. İşte bu yüzden, bu şehirde ben her gün kendimi defalarca öldürürüm. Bomba olur patlarım; kulesinden, köprüsünden aşağı atlarım. Elimde bir bıçak her yerime saplarım. Tavandaki bütün ipler kendimi asmam için sallanır. Arabalar önlerine atlamam için yol alır. Denizinde, lağımında, çöpünde kimliksiz cesedim. Kimsesizler mezarlığında daracık çukurlara sığar dev cesaretim.
Sen Git Aşk Bana Kalsın Sizin de eliniz ayağınız birbirine dolanmaz mı âşık olduğunuzda... Sabahın kör vakitlerinde ne yapacağınızı bilmez halde yatağınızda debelenip durmaz mısınız aşk varsa.... Aşk girdiği her yüreği darmadağın eder, kimi zaman bir uçurtmaya takılıp gökyüzünde uçarsınız umarsızca, kimi zaman saat tik takları arasında bir telefon sesine muhtaç, oturursunuz anlamsızca, bir ayrılık vaktinde sancılanır ruhunuz kalakalırsınız, ne yağmurlarda ıslanmak rahatlatır sizi ne de arkadaşlara sığınmak, onsuz nasıl nefes aldığınıza şaşarsınız üstelik... Yüzyıllardır ne çok şey yazılmıştır aşk üzerine, hangi ülkede ve hangi yüzyılda olduğunuz da önemli değildir aşk söz konusu olunca, insan insandır her renkte, her dinde ve her iklimde. Aşk üzerine düşünmek ve yazmak ayrı bir serüvendir, Mehmet Coşkundeniz de yıllardır aşk üzerine yazdığı yazılarla aşkı anlatmıştır durmaksızın. Bir dost sıcaklığındaki kelimeleriyle kimi zaman acılı yüreklere şifa olmuş, kimi zaman insan olmanın keyfini yaşatmıştır yazılarıyla. Âşık olanlar tanır onu, siz de âşık mısınız? İşte şimdi güzel bir dostun kelimeleriyle yenilenecek ve tadını çıkaracaksınız aşk
Reklam
Yüzyıllardır aradıkları altını hiçbir zaman bulamayacaklarını bilememeleri de simyacıların mutsuzluğu değil, varlık nedeniydi çünkü.
“Bazen dakikalalar mutluluk getirmesi beklenen yüzyıllardır.”
Ne çok düşmanla savaşmak zorundaydık: İtilaf Devletleri'nin Anadolu'yu işgal için gönderdikleri ordular, İstanbul hükümetinin milli mücadeleyi bastırmak için kurduğu Hilafet ordusu, yüzyıllardır birlikte yaşadığımız halde düşmanla el ele veren Ermeni çeteleri, kendi benliklerini milli mücadelenin üstünde görüp düzenli orduya başkaldıran çete liderleri ve İstanbul Hükümeti ile İtilaf Devletleri'nin kışkırtmaları sonucu Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde başgösteren isyanlar.
'Yol'un senaryosunun bitiş tarihi 23 Ocak 1980'di. Arkasından 'Dağ' adlı bir senaryoya başlamayı tasarlıyorduk. 'Dağ' hakkında da uzun uzun konuşmuştuk. Onda da oynamamı kararlaştırmıştık. 'Yol'daki rolüm Bingöl'deydi. Onu tamamlayınca Muş'a geçecek, 'Dağ' filmine başlayacaktık.'Dağ'ın yönetmenliğini Zeki Ökten yapacaktı. Öncelikle sansürden geçirmek gerekiyordu. Aldım senaryoyu, gene ben götürdüm Sansür Kurulu'na. Reddedildi. Daha sonra Danıştay'a başvurduk, orada da reddedildi. Gerekçe ikisinde de aynıydı: 'Dağı aşmak, emperyalizme karşı bir savaştır; burada 'dağ' bir simge olarak kullanılmakta, bilinmeyen güçlere karşı savaşmak anlamına gelmektedir' gibisinden iki sayfa dolusu yazmışlardı. Büyük bir keyif ve mutlulukla planlanan, ama hayata geçirilememiş bu hikâye, dağın ardında kurulu bir köyde başlıyordu. Yolları kardan kapandığı için kuruldu kurulalı bu köyden kışın kimse kasabaya inmemişti. Oynayacağım adamın oğlu ölüm döşeğindeydi. Dört arkadaş, yüzyıllardır kimsenin yapamadığını yapmayı göze alıp hasta oğlanı hastaneye yetiştirmek üzere, hem dağı, hem de köyün kaderini aşmaya karar veriyorlardı.Yolda önce hasta çocuk ölecekti. Ama baba,ötekilerden bunu saklayacaktı. Günler sonra iki ölü daha verilecekti. Her şeye karşın kasabaya inildiğinde baba, sadece, "Başardık," diyecekti... Bu film, 'Yol' kadar büyük bir projeydi ama onun kadar şanslı değildi...
Reklam
"Kadınlar ve erkekler yüzyıllardır yapışık ikizler gibi el ele, diz dize yaşamalarına rağmen iki bilinmeyenli bir denklem. Her iki tarafında kendilerine ait kör noktaları var."
340 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
16 günde okudu
Kitap bize "BOŞNAK" halkının yüzyıllardır süren ve toprakları, değerleri uğruna feda ettikleri insanları , umutları ve hayatları anlatmaktadır. Aslında tarihten 4 yılı anlatıyor ama siz yılların/ataların onlara- gerek hikayelerle diyin gerek genlerle diyin- aktardığı yaşanmışlıkları okuyor ve anlıyorsunuz. Kitabın diğer bölümlerinden
Sevdalinka
SevdalinkaAyşe Kulin · Everest Yayınları · 202012,9bin okunma
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.