Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Nasılki âciz, zaîf bir adam, bir batmanı kaldıramadığı halde on batman yük üstüne yığılmış bulunsa; ve dostları onu çok kuvvetli bilip ona gizli za'fına yardımdan ziyade ondan yardım istedikleri halde; o bîçare de onların hüsn-ü zannını kırmamak veyahud kendini çok aşağı göstermemek için gayet ağır ve soğuk olan gösteriş ve tekellüflerle kendini yüksek ve kuvvetli göstermeğe çalışmak çok elîm ve zevksiz olması Emirdağ-1 -
Sayfa 200Kitabı okudu
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذ۪ٓى اُنْزِلَ ف۪يهِ الْقُرْاٰنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَ بَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدٰى وَ الْفُرْقَانِ Birinci Nükte: Ramazan-ı Şerifteki savm, İslâmiyetin erkân-ı hamsesinin birincilerindendir. Hem şeair-i İslâmiyenin a'zamlarındandır. İşte Ramazan-ı Şerifteki orucun çok hikmetleri;
Sedat

Sedat

@Sedat_2121
·
15 Mart 07:42
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذ۪ٓى اُنْزِلَ ف۪يهِ الْقُرْاٰنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَ بَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدٰى وَ الْفُرْقَان
Reklam
İnkilâb-ı siyasî cihetiyle dininden havf eden adam, dinden hissesi beytül-ankebut gibi zaif düşmüş cehalettir, onu korkutur; takliddir, onu telaşa düşürttürür. Zira, itimad-ı nefsin fıkdanı ve aczin vücudu cihetiyle saadetini yalnız hükümetin cebinden zannettiğinden kalbini, aklını da hükümetin kesesinden tahayyül eder, korkar.
İnkılab-ı siyasî cihetiyle dininden havf eden adam; dinden hissesi, beytü'l-ankebut gibi zaîf düşmüş cehalettir, onu korkutur.. Takliddir, onu telaşa düşürttürür. Zira itimad-ı nefsin fıkdanı ve aczin vücudu cihetiyle, saadetini yalnız hükûmetin cebinden zannettiğinden; kalbini, aklını da hükûmetin kesesinden tahayyül eder, korkar. Asar-ı Bediiyye - 309
Gıybet, ehl-i adâvet ve haset ve inadın en çok istîmâl ettikleri alçak bir silâhtır. İzzet-i nefis sahibi, bu pis silâha tenezzül edip istimâl etmez. Nasıl meşhur bir zât demiş: "Düşmanıma gıybetle ceza vermekten nefsimi yüksek tutuyorum ve tenezzül etmiyorum. Çünkü gıybet; zaîf ve zelîl ve aşağıların silâhıdır." Gıybet odur ki: Gıybet edilen adam hazır olsa idi ve işitse idi, kerâhet edip darılacaktı. Eğer doğru dese, zâten gıybettir. Eğer yalan dese; hem gıybet, hem iftiradır. İki katlı, çirkin bir günahtır.
ONİKİNCİ NOTA: Ey bu Notaları dinleyen dostlarım! Biliniz ki; ben hilaf-ı âdet olarak, gizlemesi lâzım gelen Rabbime karşı kalbimin tazarru' ve niyaz ve münacatını bazan yazdığımın sebebi; ölüm, dilimi susturduğu zamanlarda, dilime bedel kitabımın söylemesinin kabulünü rahmet-i İlahiyeden rica etmektir. Evet kısa bir ömürde, hadsiz
Reklam
Onyedinci Lem'a (Zühre'den gelmiş "Onbeş Nota"dan ibarettir.) بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ Mukaddime Oniki sene evvel inayet-i Rabbaniye ile, marifet-i İlahiyede bir hareket-i fikriye ve bir seyahat-i kalbiye ve bir inkişafat-ı ruhiyede tezahür eden bazı lemaat-ı tevhidiyeyi Arabî olarak Notalar suretinde
Siyaset değişerek Dine zarar olacak diyenler!!!
İnkilâb-ı siyasî cihetiyle dininden havf eden adam, dinden hissesi beytül-ankebut gibi zaif düşmüş cehalettir, onu korkutur; takliddir, onu telaşa düşürttürür. Zira, itimad-ı nefsin fıkdanı ve aczin vücudu cihetiyle saadetini yalnız hükümetin cebinden zannettiğinden kalbini, aklını da hükümetin kesesinden tahayyül eder, korkar.
İnkilâb-ı siyasî cihetiyle dininden havf eden adam, dinden hissesi beytül-ankebut gibi zaif düşmüş cehalettir, onu korkutur; takliddir, onu telaşa düşürttürür. Zira, itimad-ı nefsin fıkdanı ve aczin vücudu cihetiyle saadetini yalnız hükümetin cebinden zannettiğinden kalbini, aklını da hükümetin kesesinden tahayyül eder, korkar.
Yedinci Nükte: Ramazanın sıyamı, dünyada âhiret için ziraat ve ticaret etmeğe gelen nev'-i insanın kazancına baktığı cihetteki çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki: Ramazan-ı Şerifte sevab-ı a'mal, bire bindir. Kur'an-ı Hakîm'in nass-ı hadîs ile herbir harfinin on sevabı var; on hasene sayılır, on meyve-i Cennet getirir.
Reklam
Ahlaki ve Dini Değerler
Şayed kendi ahlâkî ülkülerimizin gerçeklenemediğini, yaşamadığını gördüğümüz için bir düşüklüğe inanılıyorsa, daha büyük bir yanılmaya düşülmüş olur. Zira kendi ülkülerimiz, bütün bir toplumun veya dünyanın benimsemesi gereken evrensel bir prensip değildir, böyle bir iddiada da bulunulamaz. Toplumdaki her değişme nesnel bir kuvvetle ferdi kendine itaât ettirir. Bize göre, bozulan bir ahlâk değil, değişen hayat şartları ve onun ayrılmaz bir sonucu olan inanç ve aksiyon değişmeleri vardır. Asıl ahlâk bakımından zaif olanlar, bu zorunlu değişmelere uyamayanlardır. Ahlâklı adam, içinde yaşadığı çağ ve toplumun insan aksiyonlarına vermiş olduğu yeni yönlere ayak uydurabilen ve vicdanını bu dinamik gerçekliğe göre düzenleyebilen, ilerleyene engel olmayandır. Asıl ahlâkî vazife, insanlığın, ulusun, genel olarak toplumun, kendi ilerlemeleri için bizden beklediği işleri yapmaktan ibarettir. Fakat dinî değerlerin durumu böyle değildir. Ahlâk, daha çok yaygın değerlerden örülmüştür; din ise, organlaşmış değerleri kapsamaktadır. Ahlâk, ulusların töre ve âdetlerine, ulusal ve bireysel ihtiyaç ve karakterlerin uygun olarak zaman zaman değişmek, başkalaşmak zorunda olduğu hâlde, din, asla değişmemek şartıyla bir defa kurulmuş ve bütün insanlık için kabul edilmesi zorunlu olan aşgın bir hakikat sayılmıştır. Dinlerin birbirini de hoş görmeyen bu benciliği bile, kaynagının yüceliğine rağmen sarsıntılar geçirmektedir.
Sayfa 24
144 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.