Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kitap Okumak, Hayatı Okumaktır… Tanrım bana kitap dolu bir evle çiçek dolu bir bahçe ver. (Konfüçyüs) İyi kitaplar en gerçek dostlarımızdır. (Francis Bacon)
384 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
TUĞRA (BEHEMEHÂL AŞK)/TARİHİ ROMAN Behemehâl; Farsça-Arapça zarf, her hâlde, ne olursa olsun, ne yapıp yapıp, mutlaka. Şebnem Pişkin’in romanı, Tuğra; 2.Abdülhamit dönemini, bazı tarihi olaylara yer vererek, tasavvufi bilgilerle süslenerek, içerisinde ilginç bir aşk hikâyesinin de olduğu, tarihi bir roman. Roman antikacı Turan beyin dükkânın da
Tuğra
TuğraŞebnem Pişkin · Kent Kitap · 201413 okunma
Reklam
Okuduğunuz eser sizi fikren yükseltir, içinizi iyi ve mert duygularla doldurursa, onun hakkında karar vermek için bu duygu yeterlidir. Alexander Pope Asıl iktidarın kitapta olduğunu gördükten sonra, hükümdarlar da kaleme sarılıp kitap yazmaya başladılar. Alfred de Vigny Kitaplar benim sevgili dostlarım, gerçek yol gösterenlerimdir; çünkü iki
BÜYÜK DOĞU MARŞI Allahın seçtiği kurtulmuş millet! Güneşten başını göklere yükselt! Avlanır, kim sana atarsa kement, Ezel kuşatılmaz, çevrilmez ebet. Allahın seçtiği kurtulmuş millet! Güneşten başını göklere yükselt! Yürü altın nesli, o tunç Oğuz’un! Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun. Nur yolu izinden git, KILAVUZ’un! Fethine çık, doğru, güzel, sonsuzun! Yürü altın nesli, o tunç Oğuz’un! Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun. Aynası ufkumun, ateşten bayrak! Babamın külleri, sen, kara toprak! Şahit ol, ey kılıç, kalem ve orak! Doğsun BÜYÜK DOĞU, benden doğarak! Aynası ufkumun, ateşten bayrak! Babamın külleri, sen, kara toprak!.. Necip Fazıl KISAKÜREK
556 syf.
10/10 puan verdi
Bazen kelimeler kifayetsiz kalabiliyor. Açıklamak istediklerini tam manasıyla anlatamıyor olabiliyor insan. Bu nedenle arkadaşlarımdan şimdiden özür diliyorum, eksiklerim için. Okuduğum ve etkisinde kaldığım kitaplardan biri daha. Germinal. O köstebek yuvası dehlizlerde ki mücadele. Bir tarafta siyah diğer tarafta beyaz gibi duran gerçekler. İki yüzlü hayat ve kişileri nereye koymalı? Nerede aramalı düş kırıklarını? Kime sormalı payandaların mukavemetini? Dilenmek daha mı zordur alın terinden? Kimden ve neden? Onurlu yaşamak değil midir tüm çaba? Öyleyse herkesin hakkı değil midir bu? Okunması gereken kitaplardan. Sıkılmadan okunacağını düşünüyorum. Kitabın bitiminde, eminim ki bir çok okuyan arkadaşımın hayata bakışı, değer yargıları ve hayallerinde de yenilikler, değişiklikler olacak. Stalin' den sonraki Sovyet Rusya lideri Kruscev' in, Türkiye' de 1971 yılında yayınlanan anılarında s.44 " Emile Zola' nın «Germinal»ini okurken onun Fransa'yı değil de babamla benim çalıştığım madeni anlattığını sandım. Fransa’da da, Rusya'da da işçinin kaderi aynıydı" diye bahsettiği yaşamın, dönemin koşullarında ki bir nevi aynası gibi. Not: Kruscev, 1917 devrim öncesi koşulları kastediyor. İyi okumalar, hoşça zaman geçirmeniz dileğimle.
Germinal
GerminalEmile Zola · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201910,8bin okunma
Barış TUT ''Futbol size yaşamınızla ilgili ne öğretti?'' Aykut KOCAMAN ''Sadece futbol için değil her iş için söylenebilir. Biz futbolun içinde futbolun çevresiyle beraber yaşadığımız için, yaşamın tam bir aynası futbol. Her şeyi öğretiyor size insanları tanıtıyor. Belki de hayatta en zor şey insanları tanımaktır, bundan daha zor bişeyin olduğunu sanmıyorum. Her zaman her şeyi yapabileceklerini düşünüyorum insanların. Futbolun öğrettiği şey, en yakınınızdan kazık yeme durumu, sürekli kulislerin olması, hiç beklemediğiniz insanların beklemediğiniz davranışları göstermesi, işte bu yıl (2002-2003 İstanbulspor dönemi) yaşadığım takım içindeki olaylar, kısaca söylemek gerekirse hayatın tüm gerçeklerini çok net biçimde gösteren bir ayna olarak görüyorum ben futbolu.'' Barış TUT ''Dolayısıyla bu oyundan fazlasıyla hayat dersleri çıkaran futbol emekçilerinden biri olduğunuzu söyleyebiliriz. Aykut KOCAMAN ''Net olarak böyle. Ben hayatı tam anlamıyla futbolun içinde öğrendim.'' Dar alanda kısa paslaşmalar filminden bir replikle bitireyim. ''Hayat futbola fena halde benzer;4 doğru pas %90 goldür.''
Reklam
AYNA Başkalarının gözlerinde, ilkin kendi yansımamızı ararız. Önce ebeveynlerimizin bakışında. Sonra dostlarımızınkinde. Sonra eşsiz bir referans aynası arayışına girişiriz. Bu bir aşk arayışına girmek anlamına gelse de daha ziyade kişinin kendi kimliğinin peşindeki arayışıdır. İlk görüşte aşk genellikle "iyi bir ayna"nın bulunmasıdır; bize kendimizin tatmin edici bir görüntüsünü yansıtır. Böylece kendimizi diğerinin bakışında sevmeye çalışırız. İki paralel aynanın karşılıklı olarak hoş görüntüler yansıtması ne büyülü bir andır. Zaten görüntüyü yüzlerce defa sonsuz tek bir perspektifte yansıttıklarını görmek için iki aynayı karşı karşıya koymak yeterlidir. Böylece "doğru ayna"nın bulunması bizi çoğaltır ve sonsuz ufuklar açar. Bu çok büyük bir güç ve ebediyet hissidir. Ama bu iki ayna sabit değildir, hareket ederler. İki aşık büyür, olgunlaşır, gelişir ve değişirler. Başlangıçta birbirlerinin tam karşısında yer almış olsalar da, belirli bir süre birbirine paralel yolları takip etseler de, mutlaka aynı hızda ve aynı yönde ilerleyecekler diye bir şey yoktur. Ayrıca her zaman kendilerini aynı şekilde görme arayışında değillerdir. İşte o zaman, diğer ayna tam karşıda olmayınca, kopuş başlar. Bu, yalnızca aşk hikayesinin sonu değil, aynı zamanda kişinin kendi aksini de yitirmesidir. Kendimizi artık ötekinin gözlerinde göremeyiz. Kim olduğumuzu artık bilemeyiz.
"Eğer bir aslan konuşabilseydi, onu anlayamazdık," demişti Ludwig Wittgenstein bir zamanlar. Kumarbaz ve doğal kaynakları koruma yanlısı John Aspinall da bu sözleri, "Wittgenstein'ın aslanlarla pek zaman geçirmediği belli," diye yorumlamıştı. Heidegger gibi, Wittgenstein da saygı uyandıran Avrupa geleneğinde bir hümanistti. Platon'dan Hegel'e kadar filozoflar dünyayı insan düşüncesinin aynası olarak yorumlamışlardır. Heidegger ile Wittgenstein gibi sonraki filozoflarsa daha da ileri giderek dünyanın insan düşüncesinin yorumu olduğunu savundular. Bütün bu felsefelerde dünya, insanların onun içinde göründüğü gerçeğinden bir anlam kazanır. Aslında insan gelene kadar dünya diye bir şey pek olmamıştır.
Sayfa 55
Her yere yetişir Hiçbir şeye geç kalınmaz ama Çocuğum beni bağışla Ahmet Abi sen de bağışla. Boynu bükük duruyorsam eğer içimden böyle geldiği için değil
Çünkü onu hissedebilmenin hakikati, sevginin derinleşmesinden sonradır. Sevgi aşka dönüşürse o vakit hissediş başlar. Öyle ki güzelin gözü kendi cemaline kapalıdır; sevenin aşk aynası olmayınca kendi güzelliğinin mükemmelliğini temaşa edemez. İşte bu yüzden sevgili için her zaman bir seven gerekir ki sevgili kendi güzelliğini görebilsin, farkına varabilsin.”
Sayfa 301 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.