ne yazacağımı, nasıl başlayacağımı bilmiyorum ama gerçekten çok yorulmuşum ben. Bu dediğim yorgunluk fiziksel falan değil öyle uyuyunca geçsin. Öyle bir yorgunluk ki geceleri bile uyutmuyor. Yorgunum çünkü çok fazla pişmanlığım var. Yorgunum çünkü insanları çok düşünüyorum. Yorgunum çünkü herkesi kendim gibi sanıp hayal kırıklığı yaşıyorum. Yorgunum çünkü yetersiz gibi hissediyorum. Yorgunum çünkü önceliğim kendim değilim. Yorgunum çünkü suçsuz olsam bile suçlu olduğuma inandırıyorlar. Yorgunum çünkü yalnız hissediyorum. Yorgunum çünkü sevdiklerim bile sırtıma da yük gibi hissettirmeye başladı. Ben bu duygulardan kurtulamıyorum hiçbir zaman. Bazen gitmiş gibi hissettiriyorlar ama hep arkamdan geliyorlar. Gerçekten yıllardır arkamda birisi var gibi hissediyorum ama bu anlatılacak bir şey değil sanki bi nefes veya rüzgar gibi nasıl anlatılır bilmiyorum böyle otururken falan yanımdan geçiyor gibi de hissettiğim oluyor nadiren ama hep arkamda kendimi kötü hissedince de kalbimin içinde gibi hissettiriyor. Ben onu hiç sevmiyorum ama o beni bırakmıyor...
Ben bitirdim. Onun yapamadığını yaptım ve gittim. Ne garip... Önceleri asla aklımdan çıkarmayacağımı sanıyorken ne çok zaman olmuş hiç aklıma bile gelmeyeli. Kim bilir nerede ve ne yapıyor şimdi...
Reklam
“Ama yüreğini ferah tut, ne tür bir adama denk gelirsen gel, senin için her zaman olayın suyunu çıkaracak sevgi dolu bir annen var”
Ne zaman beni göremezsen Arkana döndüğünde Yalnızlığın o zaman başlayacak.
Sen burayı terk ettiğin an seni beklemeye başladım, saatleri saymadım, gidişinle gelişin arasında ne kadar zaman geçti kestiremiyorum, çünkü benden on yıl uzak kalsaydın, saatleri saymamın bir anlamı olmazdı.
Hep her şeyi istediğini, ama hiçbir şey vermediğini düşündüm. Kendini aşağıya atmak için durmadan Floridsdorf Köprüsü'ne gittiğini, ama gerçekte atamadığını, piyano virtüözü olmak için müzik okuduğunu, ama piyano virtüözü olamadığını ve sonunda, kendisinin tekrar tekrar söylediği gibi, beşeri bilimlerin ne olduğunu bilmeden beşeri bilimlere sığındığını düşündüm. Bir yandan olanaklarını abarttığını, öte yandan küçük gördüğünü düşündüm. Benden de hep, bana verdiğinden daha fazlasını istediğini düşündüm. Tıpkı başkalarında olduğu gibi, bana yönelttiği taleplerini de abarttığını, bu taleplerin hiçbir zaman yerine getirilebilir olmadığını, onun da bu yüzden gittikçe daha mutsuzlaştığını düşündüm. Wertheimer mutsuz bir insan olarak dünyaya getirilmişti, bunu biliyordu, ama tüm öteki mutsuz insanlar gibi de mutsuz olmak zorunda olduğunu kabullenmek istemiyordu, kendisinin inandığı ve başkalarının inanmadığı biçimde, bu onu depresyona sokuyor ve bir daha düş kırıklığından kurtulamıyordu.
Reklam
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.