Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Şimdi bana hikayenizi anlatın, lakin acele etmeyin! dedi Ağaçsakal.
"Hobbitler, Hobbitköy'den ayrılışlarından itibaren gelişen öykülerini ona anlatmaya başladılar. Herhangi bir sıra takip etmediler çünkü sürekli birbirlerinin sözünü kesip duruyorlardı; sonra Ağaçsakal da sık sık konuşmayı kesiyor, daha önce söylenmiş olan bir noktaya dönüyor veya daha sonraki olaylarla ilgili sorular sorarak ileriye
288 syf.
·
Puan vermedi
Oku, Musibeti Oku, Hayatı Oku...
Kurum içi bir organizasyon vesilesiyle tanıma imkanım oldu Mehmet Dinç Bey’i. Tarzı, konuşma üslubu fıtri, abartmadan önemli yerleri vurgulamasını bilen birisi. Kitabını da aynı gün hediye olarak aldım, yaklaşık beş ay sonra okuma fırsatım oldu ancak her şey vaktinde olur diye bir söz vardır ya gerçekten vaktiymiş öyle oldu. Kader inancına sahip
Sıkıntılarla Mücadele Rehberi
Sıkıntılarla Mücadele RehberiMehmet Dinç · Muhit Kitap · 20249 okunma
Reklam
Kendi olmamışlıklarını evlatları üzerinden tamamlamaya çalıştığı için onları başka olmamışlıklara mahkûm ettiklerini ne zaman görecekler? İnsanın eksik yanlarının maddi şeyleri tamamlanırsa değil, manevi şeyleri tamamlanırsa ancak tatmine ulaşabileceğini ne zaman anlayacaklar o kocaman yaşları ile? Şimdi durum böyleyken gençlere kızamıyorum da kıyamıyorum da... Aileler toplumun kuralları ile gençleri boğuyor, dolayısı ile de onları hayat yolunun en başında yoruyor, zorluyorlar. Aileler toplumun "olmazsa olmaz" diye ortaya koyduğu hangi kural varsa genç evlilikleri ona göre değerlendiriyorlar. Ayağını uzattı, elimi öpmedi, yan baktı, ortadan geçti, kaş kaldırdı, surat salladı derken kendi çocuklarını "elin kızı/oğluna" karşı dolduruyorlar. Çocuklarının mutlu olma ihtimallerini geleneklere kurban ediyorlar.
Bu kötü mülküne ibretle nazar kıl, ey can! Gafleti eyle heba, hali değildir meydan. Hani Sultan Süleyman, hani İskender Han? Sad-hezar ömrü sürür ile geçir sen bir an Ne güle, bülbüle baki, a gözüm bağ-ı cihan. Kime yar oldu, istediğince felek-i devr-i zaman.
Sayfa 21 - AnonimKitabı okuyor
167 syf.
·
Puan vermedi
Ashab-ı Kehf, Hz.Hızır ve Hz.Musa, Zülkarneyn kıssaları sırasıyla anlatılmıştır. Kıssada geçen balık, mağara, iki denizin birleştiği yer, denizin derinlikleri, balığın dirilmesi, olayları sembolik anlamlarıyla incelenmiştir. Jung ve Freud psikolojinin derinliklerini bize anlatmaya çalışıp durmuşlar. Şimdi bu iki değerden birinin kur’an ayetlerine
Carl Gustav Jung'un Kehf Suresi Tefsiri
Carl Gustav Jung'un Kehf Suresi TefsiriCarl Gustav Jung · Mengüceli Yayınları · 2015117 okunma
368 syf.
·
Puan vermedi
·
20 günde okudu
Altın Değerinde Tavsiyeler Veya Savaş Uçakları da Kaosun Ejderhası Sayılır Mı ? İyi bir okuyucu olduğunu düşünen insanların büyük bir kısmına sorsak kişisel gelişim kitaplarına burun kıvırırlar. Bunların kitap satışını arttırmak için okuyucuyu pozitif duygulara boğan, pohpohlayan kitaplar olduğunu söyleyeceklerdir. Hele o evrene mesaj göndermeli
Düzenin Ötesinde
Düzenin ÖtesindeJordan B. Peterson · Butik Yayıncılık · 202251 okunma
Reklam
Olmak, cesaret ister. İçimizdeki boşluktan aşağıya bakabilme cesareti. Muhakkak ki başımız dönecektir. Sendelersek uçurumdan aşağı gideceğiz. Ama bakmazsak hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz orada ne olduğunu, bizi bekleyen, bizi biz yapan şeyi.
Hiçbir şeyin lüzumsuz olmadığı bu dünyada Güneş kaplanların, kuzuların, fillerin, sineğin, akrebin, kelebeğin, güvercinin, aslanın, çiçeğin, meşe ağacının, dilencinin, kralın üzerine eşit derecede parıldar. Hastalık iyiyi, kötüyü, güçlüyü, zayıfı, akıllıyı, aptalı aynı şekilde vurur. Ne zaman mutlu olacağımız ne zaman acılarla boğuşacağımız belli değildir. Ve yaşayan herkesi aynı son bekler; ölüm...
Toprak yağmura, yağmur toprağa aşık değildi, muhtaçtı. O olmadan nasıl çiçek açacaktı, nasıl doğa canlanacaktı? Yağmur ise yağmak zorundaydı. Bulutta duramazdı, çok basınç vardı. Her an sırtına yük biniyordu yağmurun. Belki de hem yağmur hem toprak için en iyisi buydu. Birbirlerine aşık olduklarını sandılar ama muhtaçtılar. Gündüz ve gece onların aşkını hayretle izliyorlardı. En azından toprak ve yağmur kavuşabiliyorlardı... Onların aşkı çok farklıydı. Gece, gündüze fena yanıktı. Ne zaman gece gelse gündüz kaçıyordu, çünkü gündüz Güneş'i seviyordu. Güneş gündüze hiç yüz vermedi, Güneş gittikçe gece geldi onun yerine ama bu sefer de gündüz kaçtı. Gece, gündüz onu sevsin diye ay aracılığıyla güneşin ışığını yansıtmayı bile denedi. Olmadı, asla kavuşamadılar. Bir kağıdın iki yüzü gibiydiler, yan yanalardı ama birbirlerini asla göremediler. Gece, gündüzün aydınlığına aşıktı ama gündüz onu üzdükçe karanlıklara büründü. Gündüzün onu seveceğine dair umudunu yitirdi. Ama hala Ay'ın parlıyor olması demek, gündüzün onu sevmesi için hala çabaladığı anlamına geliyor olsa gerek...
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.