Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yüsra

Yüsra
@zeytin_
12 okur puanı
Haziran 2017 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
kalabalık öylesineydi ki çocuklar neredeyse boğulacaktı; ama yine de bu kalabalık, beklediği insanın gelmemiş olmasından ötürü, bırakılmış ve kimsesi kalmamış bir yetim gibiydi.
Sayfa 139Kitabı okudu
Reklam
Yüsra
@zeytin_·Bir kitabı okumayı düşünüyor
Aşk ve Gurur
Aşk ve GururJane Austen
3.9/10 · 76bin okunma
evrene, kitaplarda rastladım ben; özümlenmiş, sınıflandırılmış, etiketlenmiş ve düşünülmüş bir evrendi bu, ama yine de korkunçtu ve ben, kitabi deneyimlerimin karmaşıklığını, gerçek olayların rastlantısal akışından ayırt etmedim. içinden sıyrılmak için otuz yıl harcadığım felsefi idealizmim buradan kaynaklanıyor.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
...tüm bir kitabın sabun ve kolonya kokan dünyevi hayatımızı dile getirmek için yazılmış olduğuna inanasım gelmiyordu.
Yüsra tekrar paylaştı.
Eski bir yara izi içinde sızladı, her eğilişinde insanlara. Dünyaya bir daha gelişinde Çocuk ve korkusuz yaşamak ister sürekli. Büyümek, yalnız tutunanlara gerekli. İkinci gelişinde çırıl çıplak dolaşacak. Kelimenin bütün anlamıyla çırıl çıplak.
Reklam
Yüsra tekrar paylaştı.
başka incirin yarasını başka incir de bilmez gibi talandır bu herkesle herkes olmak
Yüsra tekrar paylaştı.
madem dünyanın bu kadar sabahını ben uyandım ben uyudum bu kadar uykusunu diledim dünyaya fena inanmış bir yüzüm olsun
Yüsra tekrar paylaştı.
dünyaya inanmış bir yüzü üzgün üzgün anlattım sana
Yüsra tekrar paylaştı.
dedim belki de bir yere üzgün üzgün bakmaktır dünya
Yüsra tekrar paylaştı.
Bambaşka şeylerle dolup taşan çok uzak bir yere gitmek isterdim. Bunu düşlemeye bile çalışmıyorum berbat etmeyeyim diye.
Reklam
72 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
içimde konuşan küçük kuşum değildi: yüreğim olmalıydı bu.
104 syf.
·
Puan vermedi
·
3 saatte okudu
Bizi düşmanın attığı taş değil, dostun attığı gül yaralar
emir verilmiş, Hallac-ı Mansur idam edilecek. Yüzlerce âlimin karşı çıkmasına ve halk onu bu kadar sevmesine rağmen karar alınmıştır bir kere. Ancak Hallac-ı Mansur öldürülmeden evvel amansız işkencelerden geçer. Ona düşman olanlar ellerine taşlar alıp fırlatacaklardır. Taşlar üst üste atılır. Bir, iki, üç, dört, beş, altı, hiç ses yoktur. Hallac-ı Mansur susmaktadır. Bir "ah" bile işitilmez ağzından. Derken yine taşlar peş peşe atılmaya devam edilmektedir. Mansur’un yüzü kanlar içinde kalmıştır, ancak o tebessüm ediyor, hiçbir şey olmamış gibi, canı hiç yanmıyormuş gibi.Tıpkı sohbet ederken tebessüm ettiği gibi. Sanki makamına oturmuş etrafındaki kalabalığa bir şeyler anlatıyor gibi. O sırada kalabalığın arasından bir gül fırlatılır, Hallac-ı Mansur’a, gülü atanda dostunun biridir. Ardından öyle bir çığlık yükseliyor ki Mansur’dan yeri göğü inleten bir çığlık. Onca taşa rağmen kılı bile kıpırdamayan Mansur’u bu denli yaralayan çığlıklar attıran nedir? Mansur’un başında dikilen cellât dayanamaz ve taş yağmuru dindikten sonra sorar; “Ey Hallac! O kadar taş atıldı, kılın bile kıpırdamadı senin, sesin bile çıkmadı, atılan bir güle karşı neden çığlık attın?” Mansur sessizdir. Konuşmaya mecali bile yoktur. Yinede zorlar kendini başını kaldırıp cellâdın yüzüne bakar. “Taş atanlar bizim halimizi bilmez, bizi anlamaz ki, o yüzden atılan taşlar bizi incitmez. Ancak halden anlayanlar, dostumuz olanlar, onlar değil taş, gül bile atsalar o atılan gül bizi incitir” der.
Yüsra tekrar paylaştı.
Kalabalığız hem de çok. Büyük şehirlerde neredeyse yollarda yürüyemeyeceğiz. Kalabalıklar olarak dünyada sömürmediğimiz şey kaldı mı acaba? Yer altını, yer üstünü, esen rüzgarı bile sömürdük. Her şey bizim için. Her şey insanlar için belledik. Yerdeki yılanın derisini ayağımıza geçirdik, kuzunun postunu sırtımıza. Önümüze çıkan ağacın meyvesini
107 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.