Cenab-ı Hakk'ın bir güzel emaneti ve hediyesi olan çocukların eğitimi oldukça önemlidir.
Çocukların öncelikli hedef olarak hem dünya hem de ahiret hayatlarını tehlikelerden korumak ve çocukların maddi ve manevi ihtiyaçlarını gidermek anne ve babaların en önemli vazifelerindendir.
Büyük İslam Alimi Bediüzzaman Said Nursi'nin ''Bir çocuk,
Derim ki: Daima dua edeceksin… Çünkü her şeyden evvel sen bir kulsun. Allah'ın emirlerine uymaktasın. Allahü Teala: - Bana dua edin, kabul ederim. buyuruyor. Duan her zaman duyulur ama, ihtiyacın kadar verilir. Sonrası öteki aleme kalır. İhtimal ki her arzunun bu alemde yerine gelmeyişi bir hikmet icabı ve senin hayrına olmaktadır. Sonra, her olan şey, Allah'ın kaza ve kaderine uygundur. Arzun yerine gelmeyince Hakk'ı itham etme!.. Kabul olmadı diye ümitsizliğe düşme!..
Daima dua et. Kârın olmasa bile zarar da etmezsin. Hemen olmasa bile, bir zaman sonra olur. Bir Hadis-i Şerifte şöyle buyruluyor: - Kıyamet günü hesap defterinde insan, yaptığı ibadet haricinde bir çok iyilik bulur. Bunları bilemez, sorar, ona şöyle denir: Bunlar dünyada kabul olmayan dualarının karşılığıdır. Kader-i İlahi icabı orada yerine getirilmedi fakat sana mükafat olarak burada veriliyor.
En azından halin, zikir olmalı. İhtiyacını O'na aç!. Başkasına bir şey deme!.. O'nu tevhid ederek, her derdini arzet… Duanın kabul edilmesi işini Allah'a bırak…
"Bu da geçer ya hu!"
Ah evet! Bu sahiden benim için önemliydi. Bu da geçer ya hu!
Kendi kendime defalarca kez tekrarladığım bir zikir haline gelmişti.
Bu da geçer. Bu da geçecek. Bu da geçmeli. Bu da geçsin ya hu!
Bu da geçsin lütfen...
Ebü. Hüreyre (ra) anlatıyor: Resulullah (sav), herhangi birimiz yatağına
yattığında şöyle dua etmesini bize emrederdi. ''Allah'ım! Göklerin ve yerlerin
Rabbi! Rabbimiz, her şeyin Rabbi! Tane ve çekirdeği çatlatıp yaran! Tevrat, İncil
ve Kur'an'ı indiren! Her türlü kötülük sahibinin şerrinden sana sığınırım. Onu
perçeminden tutan (kudreti altında bulunduran) sensin. Sen Evvel'sin, senden
önce hiçbir şey yoktur. Sen Ahir'sin, senden sonra da hiçbir şey olmayacaktır.
Zahir (varlığı delillerle apaçık olan) sensin, varlığı seninkinden daha aşikar hiçbir
şey yoktur. Batın (mahiyeti idrak edilemeyen, zatı insanlar için gizli olan) sensin.
Senin mahiyetinden daha gizli olan hiçbir şey yoktur."
Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre, Resülullah (sav) şöyle
buyurmuştur: "Yüce Allah buyuruyor ki: Kulum beni nasıl düşünüyorsa
ben öyleyim. O beni anarken ben onunla beraberim. O beni kendi başına
anarsa, ben de onu kendim anarım. O beni bir topluluk içinde anarsa, ben
onu daha hayırlı bir topluluk içinde anarım. O bana bir karış yaklaşırsa,
ben ona bir arşın yaklaşırım. O bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir
kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak giderim."
Rasûlullah ﷺ şöyle duâ ederdi:
"Allahım! Beni bağışla, bana merhamet et, bana hidayet nasip eyle, bana âfiyet ve (hayırlı) rızık ver."
(Müslim, Zikir, 35)
Aşk,bir cenin gibi bedenin karanlıklarında acıyla dönüp durmaktan kurtulduğu, nefes ve dudak aracılığıyla kendini zikir ve itiraf edebildiği zaman gerçek aşktı.
Bu zamanımızda, insanlar günahlar içindedir. Ne kadar bu günahları işlemese de, devamlı olarak gıybet yapmak, dünyadan konuşmak suretiyle kişi kendisini o günahın içine sürüklüyor. Yapılan günahların kefareti, günahlardan sakınmanın çaresi, salihlerin sohbetlerine, zikir meclislerine devam etmektir.
İnsan, zikir yapan kimselerle oturmalıdır. Çünkü onlar daima ALLAH'u Zülcelal ile beraberdirler. Zikir yapanlarla oturduğumuz zaman, onların üzerine gelen ALLAH'u Zülcelal'in rahmetinden bizde istifade ederiz. Rahmet bizim üzerimize de gelir.