TANITIM İÇERİR!!
Böylesine, gerçek anlamda aşk denilebilir mi? Bu, her okurun tek başına cevap vermek zorunda olduğu bir soru ve kanımca hiç de kolay olmayabilir...
demiş çevirmen sonsöz'ünde!
Bir okur olarak benim cevabım; bilinmeyen bir kadının aşkı değil, aşktan ziyade hastalık derecesinde takıntısı! Çocuk yaşta, 13'ünde başlıyor adama takıntısı, hem de daha onu hiç görmeden. O yaşta mazur görülebilir fakat ileri yaşa gelip de devam etmesi hastalık belirtisidir.
Kendini alçaltabileceği kadar alçaltıp, en dip seviyeye kadar gelir ve buna da "aşk" der ve aşk'ın adını kirletir. Hatta o kadar ileri gider ki, saplantılı aşkı için Tanrı'yı suçlama gafletine dahi düşer. Adam ya da kendi suçlu değildir Tanrı suçludur onun gözünde!!
İşte bir kadının bir adam için kendini nasıl rezil bir duruma düşürdüğünü okuyoruz. Ufak bir hareketi için kendini alçaltacağı kadar alçaltmıştır, temiz bir hayat sürmek varken adam kendini tekrar çağırır diye düzenli bir hayat kurmayarak bedenini satarak geçinmiştir... en sonunda adamın bir parçasını da kaybedince sıra kendi canını vermeye gelmiştir. Adam mektubu okuduktan sonra kadın hakkında doğru dürüst bir hatıra dahi belirmemiştir zihninde. Kadın hayatını mahvettiği, kişiliğini kaybettiği ile kalmıştır!!
Biraz ağır bir yorum olduysa affola. Zira okurken sinirlerim bozuldu!