Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Aytül Duman

408 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
19 günde okudu
Auschwitz’i daha önce bir Yahudiden okudum. Bir Almandan ve bir çocuktan da. Bu defa bir Fransız’dan dinledim oradaki acımasızlığı, insanların insanlıktan çıkışını… her iki taraf için de…Kitap biraz daha şiirsel alana kayıyor. Olaylardan çok duygulara ağırlık verilmiş. Bu kısımlar beni zorladı açıkçası. Normalde de çok şiir insanı değilimdir zaten. Ancak benim en sevdiğim kısım son bölüm oldu. Çünkü kampa değil kamp sonrası insanların yeniden hayata tutunuş çabalarına odaklanılmış. Oradan dönüp hiç bir şey olmamış gibi hayata devam etmeleri mümkün mü? Geçirilen 27ay tüm hayatlarını geri dönülmez bir şekilde değiştirir mi? İyileşemez mi insan? Kitaptaki son kısımda diyor ki “Hayata yeniden başlamak diye bir deyim… Yeniden başlanamayacak bir tek şey varsa, yeniden yapılamayacak bir tek şey, o da hayat.” Anladım ki hayata yeniden başlanmıyor. Hayata yeniden tutunmaya başlayabiliyor insan. Yeni bir yaşama sevinci, yeni bir düzen… ama eskiyi tamamen silmek mümkün değil. Belki kalmalı da. Hatırlamak gerek belki…
Auschwitz'in Külleri
Auschwitz'in KülleriCharlotte Delbo · 089 okunma
Reklam
160 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Kitabı severek mi okudum? Her satırda ayrı bir keyif mi aldım? Bunlardan ziyade Victor Hugo’nun kalemini nasıl da silah olarak kullandığını yazmak istedim. Zaten kendisi de güzel okunan bir kitap yazmak istememiş. Rahatsız edici, uyuyanları dürten, böyle geldi ama böyle gitmez diyen ve bir bardak suyu başınızdan aşağı boca etmeye eşdeğer bir etki yaratmayı tasarlayarak kaleme almış bu eseri. İlk önce yazar ismi olmaksızın yayımlanan kitap beklenen etkiyi de yaratmış. 15 Mart 1832 tarihi düşülen önsözü okurken görüşünü hararetle savunduğu kısımları gördükçe “bu düzen böyle gelmiş böyle gider” diyerek değişime burun kıvıran, eskiden beri yapılagelen her şeyin doğru olduğunu koşulsuz kabul eden insanların arasında uyanık gözlerin olduğu gerçeği yüzüme patladı sanki. “Ben de böyle sürüye dahil miyim acaba?” diyerek kendimi sorguladım. Tepki göstermem gereken ama alışkanlıktan göstermediğim şeyler var mı acaba? Peki sizin? Tavsiye: önsözü kitabı okuduktan sonra okursanız daha çok keyif alabilirsiniz.
Bir İdam Mahkumunun Son Günü
Bir İdam Mahkumunun Son GünüVictor Hugo · Olimpos Yayınları · 2019121bin okunma
244 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
13 günde okudu
Hayat herkese eşit koşullar sunmaz. Kimi birkaç sevinç hüzün kızgınlık mutluluk... anı yaşar ve geldiği gibi gider. Kimi ise çok başarılı olur, tarihe adını yazar, başkalarını kendinden söz ettirir. Bu başarının kaynağı zeka mıdır? Kısmen ama tek sebep bu değil. Eğer Bill Gates'in ya da Steve Jobs'un bulundukları noktaya ulaşmalarını sadece IQlarına bağlayacak olsaydık Einstein'dan daha yüksek IQ'ya sahip olduğu söylenen Chris Langan'ın dünyaca meşhur olası gerekirdi. Ama ben bu kitabı okuyana kadar kendisinden haberdar bile değildim. Peki nedir bu insanları başarıya ulaştıran? İşte kitapta buna ve daha fazla kişinin başarısına odaklanılıyor Doğru zamanda doğru yerde bulunmak ve yılmadan çalışmak başarının anahtarı olarak tekrar tekrar ispatlanıyor. Kitabı okumak bana kesinlikle bir şeyler kattı diyebilirim. Başaramadığımızda elbette ki ama ile başlayan birçok mazeret bulabiliriz. Ama başarmanın önündeki engeller de sandığımız kadar büyük değil. Önce çalışmaya başla bi bakalım. Özetle; ben çok beğendim.
Outliers
OutliersMalcolm Gladwell · MediaCat Yayınları · 20228,1bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
303 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Ebeveyn olarak evlatlarımıza yeterli olup olmadığımız konusunda hep şüpheye düşeriz. Bir şeyler eksik mi? Yanlış mı? İyi bir örnek teşkil edebiliyor muyum? Kazandırdığımız alışkanlıkların geri dönüşü gelecekte olumlu mu olacak? Mutlu, kendine güvenen, başarılı, seven ve çokça sevilen ...vs bir evlat/evlatlar yetiştirebilecek miyim? Bu kitabı okuduğunuzda ise ayrıntılarda boğulup büyük resmi göremediğiniz için kendinize eziyet ettiğinizi fark ediyorsunuz. Doğduğu andan itibaren her konuda aşırı muhtaç olan bebeklerimizin aslında en büyük ihtiyacının sevgi, ilgi ve alaka olduğunu anlıyorsunuz. Erken bebeklik döneminde, ilerde hiç bir şeyin hatırlanmadığı bu yaş aralığında aslında kişiliğin temellerinin atıldığını görüyorsunuz. Çok beğendiğim bu kitabı tüm ebeveynlere ve ebeveyn adaylarına tavsiye ederim.
Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk
Köpek Gibi Büyütülmüş ÇocukMaia Szalavitz · Okuyan Us Yayınları · 20127,4bin okunma
544 syf.
7/10 puan verdi
·
15 günde okudu
Yazarın kendisinin de belirtiği gibi bir haftalık, bir aylık, hadi okuyayım da bitsin gibi bir kitap değil. üzerinde çalışma yapmalık, belki grupça terapi amaçlı okumalık bir kitap bu. yine yazarın dediği gibi biraz okuduktan sonra kapatıp o hikayenin sindirilmesi gerekiyor. Ben yazarın tavsiyesine uymadığım için okurken çok yoruldum. Alabildiklerim sınırlandı belki ama yine de bir şeyler alabildiğimi hissediyorum.
Kurtlarla Koşan Kadınlar
Kurtlarla Koşan KadınlarClarissa P. Estes · Ayrıntı Yayınları · 20217,8bin okunma
Reklam
318 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
Yaşar Kemal'in ne kadar büyük bir üstad olduğu tartışılmaz. Böyle büyük yazarların eserlerini okuduğumda beklentimi yüksek tuttuğum da bir gerçek. Ancak bu eserini okuduktan sonra içimden editörün ve hatta okuyucuların dahi ismin büyüklüğü arkasında sürüklendiğini düşünmedim değil. Bu satırları yazarken dahi çok düşündüm ve yorumları inceledim.
Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana
Fırat Suyu Kan Akıyor BaksanaYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 20206,5bin okunma
208 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
35 saatte okudu
Ah neresinden başlasam anlatmaya bilemediğim bir kitap bu. Öncelikle tanıtımında da okuduğum gibi bu kitabın kesinlikle bir çocuk kitabı olmadığıyla başlayabilirim sanırım. Düşünüyorum da İkinci Dünya Savaşı ve sonrası Almanya’da yaşananlar aklıselim hiç bir insanın kabul etmeyeceği cinsten. Nasıl olabilir bunca insanlık dışı eylem? Hadi Hitler bir deliydi diyelim, peki ya onu el üstünde tutan ve her dediğini emir addeden sayısını bilemediğim takipçiler? Tüm ülke toptan çıldırmış olamaz ya? Yoksa olabilir mi? Kitabı yeni bitirdiğim için henüz aklıma ve kalbime hakim olamıyorum. Sadece bunların gerçek olamayacak kadar insanlık dışı olduğunu haykırmak istiyorum. Kitabımızın baş kahramanı Bruno tam 9 yaşında. Kitap onun ağzından, onun perspektifinden ve onun tüm masumiyetiyle anlatılıyor. Dolayısıyla yukarıda veryansın ettiğim hiçbir şeyi bulmayacaksınız. Ama diyebilirim ki bir çocuğun gözünden toplama kampını okuduğumuz bu kitap sarsacak sizi. Konu çok işlenmiş bir konu gibi gelebilir. Okuyacak olanların heyecanını kaçırmamak adına fazla içerikten bahsetmek istemiyorum ama binlerce kez işlenmiş, romanlar, kitaplar yazılmış Yahudi soykırımına bir kez de Bruno’nun gözünden bakın mutlaka. Çocuklarımızı masumiyetleri hiç bozulmadan büyütebilmek dileğiyle...
Çizgili Pijamalı Çocuk
Çizgili Pijamalı ÇocukJohn Boyne · Tudem Yayınları · 202139,2bin okunma
390 syf.
7/10 puan verdi
·
6 günde okudu
*Bu inceleme kitabın içeriği ile ilgili bazı bilgiler içerebilir. Romanı okuduktan sonra bakmanız önerilir* Şah & Sultan gerçek tarihi karakterlerin baş kahraman olduğu kurgu bir roman. Kitabın içinde yer alan şiirler gerçekten çok hoştu. Atışmaları zevke okudum. Zaten İskender Pala’nın kalemimin güçlü olan kısmı bu kısım bana kalırsa. Divan
Şah ve Sultan
Şah ve Sultanİskender Pala · Kapı Yayınları · 202332,6bin okunma
68 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
27 saatte okudu
Peşpeşe çok da zevk alamadığım kitaplarla karşılaşınca “ne yapayım bari Stefan Zweig okuyayım da moralim düzelsin” dedim. O kadar güveniyorum yazdıklarına. Beni hiç hayalkırıklığına uğratmayan yazarlardan Zweig. Kendisini tek eleştirebileceğim nokta kitaplarını ince tutması olur. Yazarının kim olduğunu bilmeseniz ilettiği duygu yoğunluğundan ötürü bir kadının yazdığına emin olacağınız bir kitap bu. O kadar iyi bir duygu aktarımı. İsmi R olan bir yazarın kendi doğumgününde “Sana, beni asla tanımamış olan sana,” diye başlayan mektubu almasıyla başlıyor her şey. Merak içinde kıvranırken kitabın sonuna geliveriyorsunuz. Kızıyorsunuz,üzülüyorsunuz, bazen umutlanıyorsunuz, kadının tüm hislerini yaşıyorsunuz ve sonra karakterlerin ne kadar gerçek olduğunu farkediyorsunuz. Kitabın sonunda Ahmet Cemal’in sonsözü yer alıyor. Hayat hikayesi romanları aratmayan Zweig’ın psikoloji alanında, Freud öncesinden Freud’a ve ondan sonrasına uzanan çok geniş bir birikime sahip olduğunu öğrenmek ve kitaptaki ana karakterin kimi simgelediğini keşfetmek beni okuduğum tüm Zweig karakterlerini sorgulamaya itti. Ah bu kadar erken gitmek zorunda mıydın?!
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022225,5bin okunma
208 syf.
·
Puan vermedi
·
33 günde okudu
Önce hayatıyla ve savunduğu feminizmle sonra seçtiği ölümle dikkatimi uzun süredir çeken Virginia Woolf’a Mrs. Dalloway kitabıyla merhaba dedim. Okumaya başlamadan önce bir yazım tekniğinin öncüsü olduğunu biliyordum ama bu tekniğin ne olduğunu bilerek araştırmadım. Bakalım kendim bulabilecek miydim? Ama daha ilk paragrafta bu teknik oldukça
Mrs. Dalloway
Mrs. DallowayVirginia Woolf · Kırmızı Kedi Yayınları · 20184,610 okunma
Reklam
176 syf.
·
Puan vermedi
·
18 günde okudu
Yeraltı edebiyatına her dalışımda bana iyi gelmiyor deyip tövbe ediyorum ama bir şekilde bir yerlerden bulaşıyorum. Bukowski adını duyup da okumadım dememek için tüm olumsuz yorumlara rağmen başladığım kitap tam da beklediğim gibi çıktı aslında. Bol bol alkol, seks, çarpık Amerikan ilişkiler... yeraltı edebiyatının barındırabileceği tüm hususları içermesinin yanında gündemi takip eden yazıların da araya serpiştirilmesi sürpriz oldu benim için. Amerikan başkanları, dönemin siyasi yönelimi ve tutumuna değinilmiş ama Amerika’ya uzak, geçmiş Amerikan başkanlarını filmlerle öğrenmiş benim gibiler için o kısımlar da biraz anlaşılmaz kalıyor.
Pis Moruğun Notları
Pis Moruğun NotlarıCharles Bukowski · Parantez Yayınları · 20122,111 okunma
208 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Puanının olması gerekenin altında belirlenmesinin sebebinin Tanrıyı hristiyanlığı baz alarak anlatması olduğunu düşündüğüm bu kitabı ben çok beğendim. Farklı isimler altında ve farklı dinlerle inandığımız yaratıcıyı anlatma tarzı bana Mevlana’nın yaklaşımını hatırlattı. O da sevgiyi seçmişti inancında. Aslında belki de yaradılışımızdaki ilk ve en temel duygu sevgiyken korku nasıl bu kadar öne çıkmış acaba? Şekilcilik nasıl ibadetleri kalıplara sokup insanları inanmaktan bu kadar uzaklaştırmış... İçimizdeki garantici, korkak, ürkek mahluk olan “öteki” nasıl da bizi esareti altına almış... üzülmemek için aşık olmaktan korkan bir kadının kalbine çektiği barajın ufacık çatlağının derinleşip yıkılmasını anbean izlerken bu güne kadar yaşadığı rutin hayatını sorgulaması kendimizin hayatını da gözden geçirmemize sebep oluyor. Kitapta geçen toplumların kollektif bir bilincinin olabilmesi ve bazı olağandışı olayların, fikirlerin yavaş yavaş, sindire sindire bilince yerleşmesi düşüncesinin anlatıldığı kısım pek aklıma yatmasa da diğer kısımları okumak, altı çizilecek birçok cümleyi farketmek beni keyiflendirdi diyebilirim.
Piedra Irmağı'nın Kıyısında Oturdum Ağladım
Piedra Irmağı'nın Kıyısında Oturdum AğladımPaulo Coelho · Can Yayınları · 20158,8bin okunma
556 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 günde okudu
Kitapların beni şaşırtmasını seviyorum. Ama bu kitap şaşırtmaktan ziyade sarsıyor, hatta yerden yere vuruyor. Yazarın natüralist anlatım tarzı sayesinde kitabı okumuyor yaşıyorsunuz. Ve şunu belirtmeliyim ki bir madencinin yaşamı pek de yaşamayı tercih edeceğiniz bir hayat değil maalesef. Şu anda bile madencilerin yaşadığı sıkıntılar ortadayken bunun bir de 100 yıl önceki hatta daha da önceki halini düşünün. Emile Zola bu kitabı yazmadan önce gerçek bir madenci grevinde bulunmuş. Maden ve grev hakkında en ufak ayrıntıları bile o kadar iyi gözlemlemiş ki kitabı okurken okuyucu olduğunuzu unutup siz de o mahallede yaşıyormuş gibi hissediyorsunuz. İsimlerin alışılmadık ve birbirine benzer olması, kişilerin fazlalığı, madencilikle ilgili terimler başta biraz zor ilerlememe sebep olmuştu. Hatta o kadar anlamıyorum ki hiç gözümde canlanmıyor diyordum. Sonra acemi madencinin yavaş yavaş çalıştığı yere alışması gibi ben de tamamiyle kaptırdım kendimi. Kitabı bitirince Emile Zola hakkında daha çok şey bilmek istedim. Yazarın gerçek tarihi olayları bu şekilde anlatmasının onun tarzını oluşturduğunu öğrenmem diğer kitaplarına da ilgi duymama yol açtı. Ayrıca kitaba ismini veren Germinal’in de ne olduğunu çok merak etmiştim. Tıpkı bir tohumun çatlayıp baş vermesi, filizlenmesi gibi Madencilerin verdiği bu ilk sınavın bir güç sınama, bir kendi potansiyelini keşfedip harekete geçme başlangıcı olarak değerlendirilmesi sonucu böyle bir başlık düşünülmüş. Kısaca başlığından son cümlesine kadar ince ince örülmüş bu güzel roman tüm övgüleri hak ediyor. Okumadıysanız çekinmeden listenize ekleyin
Germinal
GerminalEmile Zola · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201910,9bin okunma
496 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 günde okudu
Her zaman klasiklerden okuyan insanların hayatta hiç riske girmek istemeyen, sürü psikolojisiyle herkesin okuduğu ve bildiği ya da en azından ismini/yazarını duyduğu kitaplardan şaşmamalarını içimde belki biraz da küçümseme hissederek farkediyorum. Doğrusu bu bana basite kaçmak gibi geliyor. Ama gel gör ki bu klasiklerden birini elime aldığımda
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202391,7bin okunma
171 syf.
·
Puan vermedi
·
13 günde okudu
Bazı kitaplar vardır. Olaylar dışarda gelişir ve kişiyi nasıl etkilediğini gözlemleriz. Böyle kitaplar genellikle akıcı olur. Kitaptaki karakter yorulurken biz adrenalin salgılar, sayfaları peşpeşe çeviririz. Bir de olayların içte geliştiği kitaplar var. Yazarın beyninin kıvrımlarındaki küçücük fikirlerden kalp atışının ritmini değiştiren anlık hislere kadar içe dönük olan, olaylardan ziyade olaylar karşısında hissedilenin önemli olduğu, her cümleyi okuduktan sonra biraz vakit geçirmeniz gereken, hızlıca akmayan kitaplar. Yüzünde Bir Yer kitabı bence ikinci grupta yer alıyor. Belki de bir süredir yerli yazar okumadığım için cümlelerin ahenkle akması, hisleri anlatırken kullanılan kelimelerin seçiminin güzelliği çok iyiydi. Yine de okurken zorlandım. Bazı yerleri hızlı geçip yeterince sindiremeden geçtiğim hissi rahatsızlık vericiydi benim için. Kitapta genel bir konu anlatılmak için minik öykülerle örülmüş bir çemberin içinde bırakılmış. Bu öykülerin anlatıldığı kısım en keyif aldığım kısımdı. Ama ana konuda çok tıkandım. Ana karakterden bana yansıyan negatif enerji, anlatıcının bende yarattığı kimlik karmaşası okurken yordu. Başvurulan simgesel yol benim yolumu fazla belirsizleştirdi belki de. Yine de yazarın ince ruhunun kalemine yansıdığını hissedebilmek güzel oldu.
Yüzünde Bir Yer
Yüzünde Bir YerSema Kaygusuz · Doğan Kitap · 2012709 okunma
348 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
19 günde okudu
Şimdiye kadar nasıl bu kitabı keşfetmedim acaba diye hayıflandığım kitaplardan oldu kendisi. En hoşuma giden noktalardan biri şu oldu: Kitapta birbirine zıt iki ayrı dünya ele alınmış. Ama ikisinden biri tutulmamış. İkisinin de güzellikleri anlatılırken kötülükleri göz aradı edilmemiş. Tüm gerçekliğiyle önümüze serilen iki farklı dünya var. İkisinde de yaşamak zorlu. Yine de seçme şansın olsa hangisini seçersin? Kitapta yer alan Bülent Somay’ın sonsözünü de keyifle okudum. Yazar hakkında ve kitap hakkında verdiği bilgiler kıymetliydi benim için. Aldığı ödülleri sonuna kadar hak etmiş bu kitabı herkes mutlaka okumalı. Kitapla hiç alakası yok ama şimdi şu satırları yazarken ve acaba hangi dünyayı seçerdim ben diye düşünürken bu sıralar sıkça hissettiğim şey yine önüme geldi. Doğduğun yer kaderin midir gerçekten?
Mülksüzler
MülksüzlerUrsula K. Le Guin · Metis Yayınları · 202112,5bin okunma
Reklam
560 syf.
7/10 puan verdi
·
9 günde okudu
Daha önce okuduğum Puşkin’in “Yüzbaşının Kızı” isimli romanına istinaden diğer kitaplarını da görmek istedim. Bu eser aslında bana pek hitap etmedi. Tam hikayenin içine girdiğim anda bitmesi bende tatminsizlik yarattı. Buna rağmen; bazı hikayelerindeki (özellikle Goryihuno Köyü Tarihi’nde) alaylı anlatım tarzı Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsünü hatırlattı. Bu da yüzde hoş bir tebessüme yol açtı. Ayrıca dönemin Rus kültürünü anlamadaki davranışlarını anlamada da yardımcı olduğu söylenebilir. Mesela bu kadar çok Fransız etkisinde olduklarını bu kitaptan önce bilmiyordum. En çok merak ettiğim kitabın sonunda yer alan “1829 Seferi Sırasında Erzurum’a Yolculuk” bu kitapta en çok merak ettiğim kısımdı. Yaptığı gözlemler ve tasvirler okunası olsa da Rus askerini yücelten ve Türk askerini yeren kısımlar pek tabii tarafsız bir duruş sergileyememiş hissi yarattı ben de. Okuyucu olarak ben de pek tarafsız olmadığım için hoşuma gitmedi belki de. Son olarak yazarın kendi kısa hayatının da gayet ilgi çekici olduğunu belirtmek isterim. Kimbilir belki daha uzun yaşasaydı ve her zaman istediği gibi yurt dışına çıkıp daha fazla gözlem yapabilseydi daha başka eserlerini de okuyor olabilirdik.
Bütün Öyküler, Bütün Romanlar
Bütün Öyküler, Bütün RomanlarAleksandr Puşkin · Aleksandr Sergeyeviç Puşkin · 2020420 okunma
854 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
17 günde okudu
Gerçekten çok güzel ve sürükleyici bir roman. Dönemin İngiltere’sini de çok güzel yansıttığını düşünüyorum. Kadın-erkek ilişkilerinin naifliği eski Yeşilçam filmleri tadında olmuş. Bazı göndermelerin perde arkasının dipnotlarla açıklığa kavuşturulması da güzel bir ayrıntı. Ancak yine de dipnotlarda ciddi bir eksikliğin olduğunu düşünmekten kendimi alamıyorum. Bazı kısımlarda ne demek istendiğini anlayamamak, bazı kısımlarda başvurulan dipnotların ayrıca soru işaretleri yaratması ve bazı kısımları pes edip tam anlayamadan geçmek zorunda kalmak biraz rahatsızlık hissi verse de kendimi kitabın akıcılığına bıraktım gitti. Yazarın diğer kitaplarını da okuyacağım kesin.
Müşterek Dostumuz
Müşterek DostumuzCharles Dickens · İthaki Yayınları · 2010302 okunma