Uzun zamandır okumak istediğim bir kitap.
Arkadi Kirsanov, üniversite eğitimini tamamladıktan sonra uzun zamandır görüşmediğim babasının yanına köye döner. Dönerken de yanında arkadaşı Bazarov'u da beraberinde getirir. Babası Nikolay Petroviç Kirsanov, oğluyla 4 yıldır görüşmediği için çok heyecanlı ama aynı zamanda da biraz çekimserdir.
Ahmet Hamdi Tanpınar'dan okuduğum ilk kitap.
Ana karakterimiz Hayri Irdal, dayısının ona yaş gününde saat hediye etmesiyle saatlere karşı ilgi duymaya başlar. Sonrasında yaşlı bir saatçinin yanında çırak olarak işe başlar. Burada saatlerle ilgili çok fazla şey öğrenir. 1. Dünya Savaşı’nda askere gider sonra tekrar İstanbul’a döner.Abdüsselam Efendi’nin kızı Zehra’yla evlenir ancak Zehra ölür. İspiritizma Cemiyeti’ne gidip gelir. Orada ikinci karısı olacak olan Pakize Hanım’la tanışarak evlenir.Bir gün bir arkadaşı onunla Halit Ayarcı’yı tanıştırır ve bu tanışma Hayri İrdal’ın hayatında bir dönüm noktası olur. Halit Ayarcı, Hayri İrdal’ın parasızlığına çözüm olsun diye Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı bir kurum oluşturur ve başına da Hayri İrdal’ı getirir. Ben hayatımda bu kadar üçkağıtçı bir karakter tanımadım. Halit Ayarcı önüne çıkan fırsatları asla kaçırmadan fırsata çevirmekten usta birisidir. Hayri İrdal ile birlikte o meşhur
Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nü kurarlar. Uzun bir süre be Enstitu çok fazla ilgi görür. Ama kitabı okurken Halit Ayarcı'nın devletin imkanlarını nasıl sonuna kadar hakkıymış gibi kullandığını okumak... Hiçbir vasfı olmayan bir kurumu nasıl da çok önemliymiş gibi göstermesi... Halit Ayarcı en saçma uğraşı bile süsleyerek satan bir tiptir. Yani reklam yapmasını çok iyi bilir .Pazarlama ve ikna kabiliyeti çok iyidir.
Farklı ve okuduğum en zon kitaplardan diyebilirim.
Magda Szabo'dan okuduğum ilk kitap. Son da olmayacak bu gidişle. Yazarın kalemini, olayları anlatış şeklini, kişilik analizini, duygu geçişlerini çok sevdim.
Gelelim kitabın konusuna. Bir anne ve kızının aynı çatı altında yaşadıkları kuşak çatışmasını anlatıyor.
30 yaşındaki Iza bir doktordur ve kendisi gibi doktor olan eşinden boşandıktan
''Hayatımın en güzel anıymış, bilmiyordum.'' syf.11
Her şey, Kemal Basmacı veya Kemal Bey'in bir gün nişanlısı Sibel ile birlikte Nişantaşı'nda gezerken nişanlısının Şanzelize Butik'in vitrininde bir çanta görmesiyle başlıyor. Ertesi gün butiğe çantayı almaya giden Kemal Bey akrabası olan Füsun'un orada
Fyodor Dostoyevski en sevdiğim yazar olmaya devam ediyor. Önceden okuduklarımı anlamadığım için klasiklere karşı hep ön yargılıydım. Sanırım klasikler için belirli bi bilgi birikimine sahip olup başlamak en iyisi.
Gelelim
Karamazov Kardeşler'e. Uzun zamandır okumak istediğim ama uzun olduğu için acaba okuyabilir miyim diye düşündüğüm bir kitaptı. En sonunda sömestr
Ahmet Ümit'in en çok okumak istediğim kitaplarından biriydi. Öğrencim Hiranur'un babasının kütüphanesinden ödünç alarak okudum.
Ahmet Ümit bu kitabında fantastik, mistik olayları harmanlanmış. Polisiye biraz daha geride kalıyor. Bu tarz bi kitap okuyacağımı pek düşünmemiştim başlarken.
Ahmet Ümit her zaman sağlam kanıtlara dayalı polisiye yazdığı için okurken kitabın gerçekliğini kavrayamadım başta. Okudukça alıştım diyebilirim.
Karen Kimya Greenwood, Londra'dan Konya'ya bir otel yangınını soruşturmak için geliyor. Yangın soruşturmanı yaparken yaşadığı mistik deneyimleri okuyoruz kitapta. Ayrıca Şems ile Mevlâna'nın dostluğu, Şems'in şüpheli ölümü, Mevlevilik, sema, aşk gibi temalar da kitabı oluşturuyor. Dediğim gibi cinayet geri olanda kalmış bi kitapta. Tam istediğim hazzı alamadım gibi hissediyorum. Çok soyut kaldı her şey.
Kitap, çok akıcı değil bence. Ama kitabın sonu beni şok etti diyebilirim. Ayrıca son bölümünün ilk bölüm ile neredeyse aynı olması herhalde
Ahmet Ümit'in bilerek yaptığı bir şeydi. Gerçek ile hayali ayırt edemez oldum diyebilirim.
''Bu kitaptan tüm anlatılanlar kumdan, buhardan ve de hayalden ibarettir.'' diye küçük bir not yazmış
Ömür İklim Demir kitabın en başına. Bunu okuyunca çok değişik gelmişti açıkçası. Acaba ne okuyacağım diye iyice meraklanmıştım. Kitabı bitirince anladım ne demek istediğini. Gerçekten kitaptaki her şey kumdan ibaret. Adına yakışır bir
Agatha Christie'nin de bir Sherlock Holmes'ü var ve adı Hercule Poirot. Bu kitabın da baş karakteri kendisi. Öğrendiğime göre yazdığı çoğu kitabın baş karakteri ayrıca da. Bir de Jane Marple adında kadın karakterinin baş rolde olduğu kitapları varmış.
16.50 Treni mesela Jane Marple'ın çözdüğü bir kitap. Mutlaka okumayı düşünüyorum. Hercule Poirot mükemmel ise Jane Marple da mükemmeldir diyerek her iki karakterin de baş rolde olduğu kitapları okumak için can atıyorum.
Ölüm Sessiz Geldi ilk önce okumak istediklerimden.
Gelelim bu kitabının konusuna. Hercule Poirot, Bağdat'tan bindiği trende Istanbul'da tatil yapmak için iner ama gelen bir telgraf yüzünden o akşam kalkan Doğu Ekspresi'ne binmek durumunda kalır. Ne hikmetse kışın o zamanlarında normalde boş olan trende tüm mevkiler doludur. Kendisi zor da olsa gelmeyen bir yolcunun yerine trene biner. Başlarda her şey sakin ilerlerken gece yarısı trende işlenen bir cinayetle birlikte her şey değişir. Çok fazla detay vermek istemiyorum. Diyebileceğim tek şey kitapta geçen her karakterin bir şekilde cinayetle ilgisi olduğunu düşünmüştüm ama böyle de bir son beklemiyordum açıkçası. Ter köşeydi benim için.
Polisiye seven herkesin mutlaka bir gün
"Lanet olsun, beni bu karanlık hapishaneye kapatan ve oraya kapatıldığımı unutanlara!" syf. 848
Harika bir intikam planı!
İki ciltlik bir kitap olmasına rağmen okurken beni hiç yormadı. Çok zevk alarak okudum. Kitaptaki her karakter birbiriyle bağlantılı. Birini unutsanız da yazar size onu gizli gizli hatırlatıyor merak etmeyin.
Bu
Tefeci Gobseck'i okurken tanıştım. Okurken sürekli Goriot Baba ve kızlarından bahsediyordu belli yerlerde. Ben de çok merak uyandırdığı için aldım ve iyi ki okumuşum.
Ah Mösyö Goriot! Ah Eúgene! Kitabın isminden de anlaşıldığı üzere iki kızı olan Goriot adındaki bir baba, taşradan Paris'e hukuk okumaya gelmiş ve sosyete hayatına
Uzun zamandır ismini çok duyduğum ama hikayesini tam bilmediğim bir kitaptı
Moby Dick. O yüzden okurken çok büyük bir merakla başladım. Aslında okumanın bu kadar uzun süreceğini düşünmemiştim. Sanırım hem benden hem de kitabın anlatımından kaynaklıydı. Yine olsam yine okurum tabi ki. Bana denizcilikle ve balinalarla ilgili çok şey kattığını
Beş tane kısa öyküden oluşuyor. İlki kitaba da adını veren Mutlu Prens öyküsünde bir kırlangıç arkadaşlarının arkasında kalır ve Mısır'a göç ederken Mutlu Prens'in heykelinde dinlenmek ister. Ama bir bakar ki herkesin mutlu sandığı Prens ağlamakta. Şehrindeki yoksulluğu en tepeden izlediği için ağladığını öğrenir ve küçük kırlangıç ona ve yoksullara yardım etmek için göç etmekten vazgeçer. Mutlu Prens için kendini feda eder.
İkinci öykü Harika Fişek'te kibirli bir havai fişeğin etrafındaki herkesi küçümsemesi ve yaşadıkları anlatılmakta.
Üçüncü öykü Bencil Dev ise çocuklardan nefret eden bir dev anlatıyor. Çocuklardan nefret ettigi için bahçesini duvarlarla kapatan devin bahçesine ilkbahar bir türlü uğramaz. Sürekli kış mevsimi yaşanır bahçede. Bir gün çocukların bahçe duvarını aşıp girmesiyle bahar da onlarla birlikte gelir. Hatasını fark eden dev bahçe duvarlarını yıkar.
Diğer hikaye olan Bülbül ve Gül'de aşk için kendini feda eden bir Bülbül yer almaktadır.
Son hikaye Vefalı Dost'ta bencil ve kibirli bir değirmencinin küçük Hans'a yaptıklarını yüreğiniz burkularak okuyorsunuz.
Her hikayede
Oscar Wilde bencilliği, duyarsızlığı ve kibri çok güzel eleştirmiş. Çok beğenerek okudum. Herkesin de okuması gerek diye düşünüyorum.
Mutlu PrensOscar Wilde · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202223,1bin okunma
Kırmızı Pazartesi kitabını okumuştum ve çok beğenmiştim. O yüzden bu kitabına da merak ederek başlamıştım. Sonunda çok beğendim ya da beğenmedim diyemiyorum.
Yedi kuşak boyunca Buendia ailesi anlatılıyor kitapta. Başta ailedeki her çocuğa aynı isimleri vermelerinden dolayı okuması çok zordu diyebilirim. Ilk yüz
...
"Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı
Yüksek yerlerde açan çiçeğim.
Senin altında doğdum.
Senin altında öleceğim.
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim: