Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
Çiçek eren
Çiçek eren
@mavigri
Lisans
55 okur puanı
Şubat 2017 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
eser daha önce okuduğum Anton çehov- kabuğuna sinmiş adam eseri gibi. çeşitli kısa hikayelerden oluşuyor. "Sadık Dost" ve devin hikayesi etkileyici onun dışında "Balıkçı ve ruh" kesiti aşırı felsefe içeren bir bölüm olmuş. Yine de kendimi aşk uğruna kurban vermiş bülbül gibi hissediyorum.. Bir amaç için fedakarlık etmesine rağmen tamamen boşa yapılmış bir çaba. Hikaye tarzındaki eserlerle çok aram olmamasına rağmen bazı hikayeler kendi hayatınıza tekrardan göz atmanıza neden olur. okurken ara sıra aslında bende böyleyim ya da böyleydim diye seslendim kendime. Size yine beğendiğim bir kesit paylaşıp bitireceğim. Görüşmek üzere dostlar sevgiyle kalın.
"İyi de neden bir daha dans edemeyecek?" diye sordu infanta gülerek.
"Kalbi kırılmışta ondan." diye yanıtladı Mabeyinci.
İnfanta kaşlarını çattı ve o gün dudakları sevimli bir memnuniyetsizlikle büküldü.
"Bundan sonra benimle oynamaya gelenlerin kalbi olmasın!" diyerek bahçeden çıktı.
UNUTMAYIN
OKUYUN!
OKUTUN!
"Adolphe" benim için her zaman özel kalacak bir eser nedeni ise hediyeler her zaman özel güzel anlamlı olur ancak sevdiğiniz birisi tarafından bir kitap hediye edilmesi gerçekten daha da anlamlı oluyor.
Evet eserimize gelelim söze direk "herkes aslında biraz adolphe" diyerek başlamak istiyorum. Bu sadece aşk konusunda değil çoğu zaman arkadaşlarımıza ailemize gerçek hislerimizden bahsetmeyiz/bahsedemeyiz. Bunun sonucunun ağırlığını eserde hissedebiliyorsunuz kırgınlıklar pişmanlıklar yapacağım/edeceğim söylemleri ancak cesaret bulamayışlar. Okurken çok değişik hislere büründüm bazen Ellenore sinirlendim "gerçekten değer mi?"diye. bazen Adolphe "SEvmiyorsan söyle bitir" diye çıkıştım. Günümüzdeki ilişkileri anlamak istiyorsanız durmayın okuyun derim en azından insanların içlerinde yaşadıkları o savaşı anlayabileceğinizi düşünüyorum. Eserin en sevdiğim ve altı çizili yerini yazmadan bitiremem sanırım. :)
"Birbirini aşık iki kişi arasında saklı bir şey kalmışsa ve biri herhangi bir düşüncesini ötekine açamaz olmuşsa, beraberliğin tadı kaçar, mutlulukta yok olur. Kızgınlık, haksızlık ve hatta unutkanlık bir şey değildir. Bunlar zamanla düzelebilir. Ancak böyle birbirinden bir şeyler gizlemek söz konusu olunca sevgi yozlaşır ve iki tarafın gözünde değerini ve anlamını kaybeder."
UNUTMAYIN DOSTLAR
OKUYUN!
OKUTUN!
"Ne olursa olsun, insan yeryüzüne, düşünsel açıdan kendi kendini inşa etmek için geldiğini, içindeki 'kötülüğü' yenmesi gerektiğini, bencillikten kaynaklanan 'kötülük' dediğimiz duyguyu yenmesi gerektiğini kavramak zorundadır. Bencillik insanın kendi kendini sevmediğinin belirtisidir, kendi kendini kavrayamadığının ve sevgi kavramını yanlış
Okur Takip Önerileri
İlk defa albert camus okudum. Çok duymuştum biraz ondan dolayıda okudum sanırım. merak. eserden bahsetmek gerekirse toplumun istediklerine karşı gelen kendini soyutlandıran kitabin bas kahramani Meursault'un hayatından kesitleri aktarıyor. annesinin ölümünü normal karşılaması birliktelik yaşadığı kadını sırf arzuladığı için beraber olduğu hatta kız seviyor musun beni derken hayır diyor. Açık olmak gerekirse bana biraz Anton Çehov eserlerindeki kahramanlarıda yansıttı kabuğuna sinmiş biri olarak kaldı zihnimde. Toplum işte her zaman bize bir kişilik biçmeye çalışır.. Aramızda hala yabancılar var.. olmaya da devam edecek gibi. Belki de bende yabancıyım bilemedim. kafamı karıştıran..çok heyecanlandırmayan bir eserdi. diğer eserlerinden veba' yı daha çok merak ettim doğrusu.
unutmayın dostlar
OKUYUN!
OKUTUN!
okurken sanki kendimi okuyormuşum hissini sadece ben hissetmiş olamam her halde. bu kadar etkilemesini beklemiyordum ama elimden gelse bütün yapıtı neredeyse yazmak çizmek istiyorum delicesine..Unutmayacağım kişiler arasına girdi bile. iyi ki merak edip almışım da hayatımdan bir Tezer Özlü geçti. sen ki ne harika bir kadınsın özlü.. gerçekten de Türk edebiyatının gamlı prensesi. Normal de alıntıları yazmazdım ama öyle yapmak istedim nedensizce. hepinize iyi okumalar dostlar.
Okuyun!
Okutun!
"Her sevginin başlangıcı ve süreci, o sevginin bitişinin getireceği boşluk ve yalnızlık ile dolu. Belirsizlikler arasında belirlemeye çalıştığımız zaman gibi. Sevgi isteği., kendi kendine yaşamı kanıtlama dileği kadar büyük. Belki kendilerine yaşamı kanıtlamaya gerek duymayan insanlar, sevgileri de derinliğe duymadan, acıya dönüştürmeden yaşayıp gidiyorlar. Ya da sevgiyi sevgi, beraberliği beraberlik, ayrılığı ayrılık, yaşamı yaşam, ölümü ölüm olarak yaşıyorlar. Oysa yaşam ölümle, ölüm yaşamla tanımlı. ama sen.."
....
"Niçin bugün, yaşamın, tüm yaşamın önünden geçip gittiğini, artık ölümü beklemekten başka bir şey olmadığını, her gün gibi, bir kez daha anıyorsun. Yaşam, zamansız. yaşamın hiç bir zamanı yok. .."
gençlerle başbaşa eseri çok olmasa da kişisel gelişim için örnek bir yapıt olmuş. zaten çok ince hemen bir çırpıda okunulablir. prof. ali fuad başgil arada kendi deneyimlerinden örnekler verdiği için samimi olmuş bence mutluluk ile ilgili söylemiş olduğu çoğu şey doğru uygulanmalı ama pek kimsenin uygulayacağını sanmıyorum arada beğendiklerimi de alıntılar kısmında paylaşacağım. direk size neler yapmanız gerektiğinden çok yol göstermesi harika olmuş. özellikle de son sayfalara gelindiğinde karakter kişilik verimli çalışmayla ilgili söylediklerini uygularsak gerçekten hayaımızda büyük bir değişme olacağına inanıyorum. yazarın demokrasi üzerine yazmış olduğu eserlerde var onlara da bakmak faydalı olacaktır :)
herkese şimdiden iyi okumalar
okuyun
okutun !!
Dostoyevski' nin okuduğum ilk eseri. Bir arkadaşımın 'Kumarbaz' ya da 'yeraltından notlar' la başla demesiyle elime ulaştı diyebilirim. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki esere ilk başladığımda gece 23.00 civarıydı ve 3.kısıma geçtikten sonra bıraktım nedeni ise gerçekten o kadar değerli buldum ki 'bu saatte okunulmayacak kadar güzel' dedim. zaten
Şans eseri elime ulaşan eser çeşitli öykülerden oluşuyor. bazılarını sevdiğim gibi bazıları da okumakta sıkıcı geçti. fakat son öyküde boynumdaki nişan öyküsünde üzülmedim değil. Hayatta bir şeyler yapmak isteyip yapamayanların öyküleri vardı. çok kısa zaten sıkılacağınızı düşünmüyorum. iyi okumalar.
okuyun
okutun..
uzun zamandır okumak için can attığım bir türlü okuyamadığım ve az öncede "keşke daha önce okusaydım" dediğim eser. Kitabın son bölümüne gelindiğinde lütfen Werther yapma bunu lütfen diye kendi kendime söylendiğim ve sonunda ağladığım eser. İnsan bazen olmayacak sevdaya tutulunca neler hissedildiğini iliklerinize kadar anlatılıyor ve hissediliyor.Bende werther gibi yazdığım yazılarda tıpkı onun gibi duygular besledim. Werther odada vadide ormanda çaresizce gezip ağlarken bende ağladım. Söylenen bütün sözler sanki bana söylenmiş gibiydi.. Söylenecek söz bulamıyorum gerçekten Wertherin dediği gibi "Ah Ulu Tanrım alın yazısı" Lotte ye imkansız bir bağlılık duyduğu ve bunun karşılıksız olmasında lotteyi suçlamıyorum ama yazık oldu bunun da etkisinden çıkamayacağım sanırım.
Okuyun okutun doslar
iyi okumalar..
Genç Werther'in AcılarıJohann Wolfgang Von Goethe · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021121,4bin okunma
Beni sevdiğini bildiğim birinin bana yıllar önce müzeyyen gibisin ne gece ne gündüz.. demesiyle sürekli kim bu müzeyyen sorusuyla düşünüp durduğum karakterle birkaç ay önce tanıştım diyebilirim. Fakat müzeyyen bu derin bir tutku filmini izlemiştim kitabında olduğu gibi sonu bir bitiş gibi görünse de aslında her şey yine başlayabilir.. neyse kitabına gelirsek her okuduğumda filmdeki sahneler gözümde canlandı yine harika bir eser ah müzeyyen ah..
"Hikayeye göre adam, kadını çok seviyor, sevdikçe ruhu büyüyor, eve sığmıyor.. Bülbülün çilesi, yazarın zulası.. İnceden sarma bir sigara, inceden bir bardak.. Jak danyel isimli bir şişe, Hicran isimli bir yara, tuhaf isimli bir roman. Kafamız iyi, açmayın kapağı, biz böyle iyiyiz.."
Sarah Jio nun okuduğum ilk kitabı.. kardeşim tam bir hastası diyebiliriz bütün eserlerini defelarca okuyup inannamıyorum o mu yapmış bu mu olmuş diye diye bitiremiyordu neyse sonunda başlamak istedim ki kardeşim başta ilk eserlerini okumamı söyledi nedenii ise yazarın geçmişle gelecek arasında sürekli bir köprü kurmasıydı. başta hangi zamanda kimin hayatında desemde sonradan bi baktım ki başlıklara bakmadan penny ya da ana hayatının içinde olu verdim. yazarın başta da bahsettiği gibi..onları hç bir zaman unutmayacağım ella penny collin jim gene ana...
Kitaptan bahsetmek gerekirse gerçekten sıkıcı değil hatta 2 günde bitirdiğimi söyleyebilirim onca yoğunluğa rağmen başlarda biraz sıkıcı görsem de hep bir merakla iki kadının hayatlarının birleşeceği bölümü merak ederek okudum ve açıkça konuşmak gerekirse sonunu öğrenmeden uyumak istemedim. aşk sadece maddi açıdan iyi olmana gitmek mi bunlar yeterli mi? sorusu yetti arttı. sonlara doğru çok şaşırdım bu kadarını beklemiyordum ama hala en çok etkilendiğim kitap 1984
şimdiden iyi okumalar :)
kitabı birçok arkadaşımın oku bak çok şaşıracaksın demesiyle başladım fakat başlarda gerçekten çok sıkıcı geldi sonlara doğru cinayet mehmetin hikayesi derken sğrüklenip gidiyorsunuz. burada spoiler vermiycem fakat mehmetin hikayesini tahmin edebiliyordum en keyifli yerlerinden biri kitabın son kısımlarındaydı özellikle katili bulma çabamız çok güzeldi. iyi okumalar :)
"Gregor Samsa bir sabah huzursuz düşlerden uyandığında, kendini yatağında devasa bir haşereye dönüşmüş halde buldu."
Kafka'nın sıradan gibi gözükse de aslında yoğun bir anlamı içeren bir başyapıt daha okuyabildim. Hocalarım da olmasa kitap okuyamayacağım sanırım. Neyse ilk ismini duyduğumda değişim mi dönüşüm mü diye herkese soru sorup durdum. Fakat aldığım cevapların çoğu ya ben bir şey anlamadım zaten çok sıradan deyip durdular. Samsa ailesi için her şeyi feda ederken dönüşüm karşısında ailesinin tepkisi nasıl olacak acaba? onu kabullenecekler mi? içimi cız eden yerlerden bir tanesine kabuğundaki elma odaya kaçışları..
son olarak babasının, Kafka’ya yazdığı bir mektubunda edebiyata olan eğilimini kastederek “Sen bir böceksin, parazitsin ailenin sırtında” dediğini düşünürsek Kafka’dan bu tür bir şaheser çıkmasına şaşmamak lazım.DÖNÜŞÜM...
Sokrates in savunması adlı kitabı okurken sürekli olarak felsefik şeylerden bahsedileceğini düşünmüştüm. fakat bazen sadece okumak değil aynı zamanda o dönemde yaşıyormuş gibi yorumlamak anlamak gerekir buda böyle bir eser. Aslında hiç birşeyi bilmediğini bilen sokrates in sonucu ölüm olmuştur. Aklınızdan şu soru geçebilir? felsefe yapmasın konuşmasın ya da sürgüne yollansın.. bu gibi seçenekler bir çiçeğin su almadan yaşamasını istemek gibi bir şey sanırım biraz imkansız. Sokrates ile ilgili çoğu bilgiyi platondan alındığı aşikardır kitapta da dikkatimi çeken bir cümlede aynen şöyle diyor "Sokrates in geride bıraktığı en büyük eseri ölümüdür." gerçekten öyle bir olay yaşanmasaydı diğer gençler ki bunda platonda dahil olmak üzere en iyi devlet biçimini arar mıydı sorgular mıydı? tartışılır bir durum aslında.Eserimiz 95 sayfa zaten hemen okunup bitirilecek bir eser. umarım siz de beğenirsiniz :)
ayrıca daha fazla bilgi almak için platon un Devlet adlı eserini okumanızı tavsiye ederim
iyi okumalar
Jack London'un okuduğum ilk kitabı ve alırken açık söylemek gerekirse tamamen kurgu ya da aşk dostluk üzerine bir roman olduğunu düşünmüştüm. kendi gördüklerini öyle bir ustalıkla aktarmış ki gerçekten sıkılmıyorsunuz o dönemin doğu ve batı arasındaki farkı çok iyi ortaya koymuştur. ingiltere yi anlatan kitabında özellikle dikkatimi çeken insanların hayallerinin ya da geleceğe dönük bir planlarının olmayışı çünkü karınları aç ve yaşamlarını sürdürmek için çaba sarf ediyorlar. Düşünün bir ev 4 odalı ve her odasında 5,6,7.. kişinin kaldığını, bahçeden acıktığı için meyve çalmak zorunda kalıp mahkum edilenleri düşünün kadının erkek tarafından şiddet gördüğü ama çocukları için şikayetçi olmayan kadınları, yardım evleri ve onların rezil halleri aynı suyla birçok kişinin yıkandığını haftalarca açlık çeken ve cesedinin bakılamayacak durumda olan insanları düşünün işte o insanlar git gide dibe batan UÇURUM İNSANLARI!
iyi okumalar..
Mardin in kitaplarını uzun zamandır okumak istiyordum ki çoğu arkadaşımda tavsiyelerde bulunurdu okumam için fakat o kadar kitap okumayı sevmeme rağmen bir türlü anlayamıyordum tekrar tekrar anlamaya çalıştım kitaptan bahsetmek gerekirse öncelikle başlığı gibi türkiye de ki din ve laiklikle yaşanan olayları aşamalı olarak anlatıyor aydınların rolü üzerinde durulmuştur. Arkadaşlarımla fikir ayrılığına düştüğümüz asıl konu bedüizzaman said nursi oldu kitapta cumhuriyet kurucularını bilgisizlikle suçlayan biri olarak anlatılıyor ancak çoğu kişi bunun doğru olmadığı kanısındaydı. Laiklik sadece bir vicdan meselesi mi? Cumhuriyetin kurucuları nerede eksik kaldı? islamcılık düşüncesinin arkasında ne vardı? din iptidailiği gibi.. bir sürü sorunun cevabını bulabilirsiniz siyaset konusunda bilgi edinmek isteyenlere öneririm sadece başta da belirttiğim gibi biraz dili ağır geldi ama bu benim görüşüm yine de okumaya değer eminim ki farklı bir görüş açısı yaratır. iyi okumalar
Orhan PAMUK'un okuduğum ilk kitabı. Aslında defalarca karşıma çıkmasına rağmen bir türlü almamıştım en son mülksüzler eserini almak için giderken birden okumam gerektiğini düşündüm. Çünkü kitabın ilk cümlesinde ki Bir gün bir kitap okudum ve tüm hayatım değişti cümlesine kesinlikle inananlardanım. İlklerde okurken anlayamamıştım ve bitirmem uzun sürdüğünden dolayı buradaki incelemelere baktım çoğu okur detaylara dikkat edilmesi gerektiğini vurgulamıştı ve tekrardan okumaya karar verdim ki çok daha akıcı gittiğini fark ettim o kadar zekice işlenmiş ki kitabın sonuna geldiğinizde yavaş yavaş parçalar birleşiyor. sizi adeta içine alıyor. genç üniversiteli dostumuzun (osman) Canan'a olan aşkı ve yaptıkları gezileri meleği arama çabaları yeni hayat için her şeyi birden bırakıp yolculuklara çıkması ve birden kendini bir kumpasın içinde bulması derken uğradığı şaşkınlıklar.. ölümler kırık kalpler bayiler rıfkı amca mehmet nahit ..okudukça osman gibi düşünmeye başlıyorsunuz.. Osman ın canandan vazgeçememesi ve aşık olmasını da kıskanmadım diyemem..aslında çokta her şeyi anlatıp kitabın büyüsünü kaçırmak istemiyorum ama başta bana sıkıcı gelen yeni hayatın aslında çok şey kattığını söyleyebilirim..ayrıca okumanız gereken bir kitap olduğunu söylemeden edemeyeceğim.
DİPNOT: detaylar..detaylar
Stefan Zweig başka bir kitabını ararken karşıma çıktığından dolayı okudum.
AMOK YA DA MALEZYA DELİSİ
"yıllardan 1922, aylardan Marttı. Napoli limanında büyük bir transatlantik boşaltılırken ilginç bir kaza oldu. gazeteler bu kaza hakkında birçok bilgiler verdiler ama, baştan başa hayallerle süslediler bu bilgileri.." fakat gerçekler sadece bir kaza mıydı?
70-80 sayfalık bir yapıt çok sıkıcı değil ama çok etkileyici de diyemem. Zweig in başka bir kitabında görüşmek üzere..
george orwell 1984 kitabını okuduktan sonra çok önerilen bir diğer yapıtı olan hayvanlar çiftliğini de büyük bir merakla okudum ve inanın hiç sıkılmıyorsunuz sonu kötü biten bir hikaye. kısaca anlatmak gerekirse çiftlikte insanların boyundurluğu altında olan hayvanların ayaklanmaları ve özgürlük hürriyet savası vermeleri fakat sonradan domuzların diktatörlüğüne dönüşüyor ve verilen bütün kurallar tek tek meşruluğunu kaybediyor. benim en çok dikkatimi çeken husus ise 1984 kitabıyla hemen hemen aynı izlenimi vermesi 1984 te geçmişi silip hiç bir zaman emin olamazken(sadece aklınızda gerçekler yatıyordu fakat onları engelleyen düşünce polisi vardı) burda ise bir zamanlar yoldaş olan başka bir domuzun sürekli kötü olması ve onu çaldı değirmeni o yıktı onu o öldürdü gibi söylemlerle hayvanlar gittikçe geçmişin doğrulupğunu kaybediyorlar.
diuyecek tek şey yine orwell ve yine harika bir yapıt.
aslında kitaptaki hikayelerde gerçekten kendinizi görebiliyorsunuz bazı yerlerin altını çizmeden alamıyorsunuz kendinizi ama sonlara doğru geldikçe kelimelerden boğuldum neredeyse gereksiz bir sürü cümleleri okumaya zorladım sanki. generalin kızı hikayesi de onlardan biriydi.
Kitabı alırken gerçekten duygularını hissedebilmeyi ve onunla ölümü tatmak istedim ki gerçekten de etkileyici bir kitap. Sadece adamın neden ve niçin orada olduğunu anlamadığım da bir gerçek.
İlk okuduğumda isimleri karıştırdığımdan dolayı tekrar tekrar okuyup 1 saat sunumda anlattığım biricik kitabım :) siyaset bilimi ve kamu yönetimi okuduğumdan dolayı monarşi oligarşi demokrasi evrelerini anlattığından kesinlikle tavsiye ederim. Dİğer alanlar okuyamaz mı tabiiki de okuyabilir.kitaptan bahsetmek gerekirse; aristoteles in kabolduğu sanılan atinalıların devleti mısırdan londraki müzeye getirilmesi ile ortaya çıkmıştır.belirtmek gerekir ki kitap halen eksiktir.ayrıca okurken en beğendiğim yeri de söylemeden geçmeyeceğim Halkın hiç bir hakkı yokken kendi bedenlerini senet olarak gösterdikleri bir dönemde solon'un ellerinden tutup demokrasiyi sağlaması onlara belirli temel haklar vermeleri ve halkın hala yetinememesi ve bunun üzerine solun un atinayı terk etmesi..kitap genel olarak 2 ana bölümden oluşuyor. 1. ana bölümde;
1-12 bölümler : monarşiden oligarşiye geçişi
13-19 bölümlerde : tiranlığın gelişmesi ve devrilmesi
20-28 bölümlerde : demokratianın nasıl geliştiği
29-40 bölümlerde : oligarşik değişikliklerle bunlara karşı yapılan tepkiler
41, bölümde : baştan başlanılarak özet geçiliyor
2. ana bölümde 4 başlıkta anlatılıyor ;
42,bölüm : yurttaşlık hakları
43-46 bölümler : beşyüzler ve halk meclisinin düzenleri, yetkileri işleri
47-62 bölümler : memurların devleti yönetmeleri
63-69 bölümlerde : mahkemeler
Genellikler tiyatrocu arkadaşlarım önerdiğinden dolayı biraz açık olmak gerekirse sıkıcı olacağını düşünmüştüm. Tabii genel olarak aşk konulu olacağını düşünmemin de etkisi büyük. 5 gün önce kütüphanede kitap bakarken birden karşıma çıkıp bir şans vereyim belki severim diyerek okuduğum kitap. Bahsetmek gerekirse; Halk tarafından sevilen genç prens Hamlet'in bir gece nöbetinde ölen kral (babasının hayaleti) ile konuşmasıyla başlar serüven.. Babasının amcası tarafından öldürülmesi ve sonrasında annesiyle evlenmiş olmasına dayanamayıp intika planları kurmaya başlar fakat her defasında biir engel çıkar karşısına ve kendini delirmiş gibi gösterir. Sevdiği kızdan vazgeçer ve olaylar o kadar ilginç bir noktaya varır ki bir anda kızın babasını öldürür. Sonu trajedik biten bir yapıt. HAmlet amcası kraliçe ve leartes in ölümüyle sonuçlanır..
okunacaklar listesine girilecek bir başyapıt ..
Hayatıma girmeden önce kafamın çok karışık olduğu kendimi tanıyamıyorum dediğim bir zamanda yakın bir arkadaşımın hediye olarak vermesiyle başladı okumam.. Gerçekten insan okuduğunda herşeyin farkın varyor aslında bir şeyi istemek o kadar imkansız olmadığını çabalamak gerektiğini.. her yıl düzenli olarak tekrar tekrar okuduğum en sevdiğim yapıt..
BElki baba konusunda çok hassas olduğumdan belki de gerçekten her insana dokunabilen bir kitap daha karar veremedim ama başlarda büyük bir önyargıyla okunulan kitap sonrasında sizi şok ediyor diyebilirim. öğretmen hanımın sandığı açtıp günlüğü okumasıyla ağlamam bir oldu sanırım.
Derste bölüm hocamın okumanızı tavsiye ederim diyerek önerdi ve sonrasında kütüphanede karşıma çıkmasına rağmen okumayıp 4 ay sonra kitapevinde tekrar karşılaşınca okumaya karar verdiğim kitap. Her ne kadar ütopik olsa da bir an gerke dünyayla bağdaştırılması ve akıcılığına hayran kaldım. okumayanlara diyecebileceğim tek şey çok geç olmadan okuyun :)
