Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Kim özürsüz olarak üç cumayı terkederse, Allah c.c. kalbini mühürler.” (İmam Ahmed, 3/424; Ebu Davud, 1052; Nesai, 3/88; Tirmizi, 500; İbn Mâce, 1125; İbn Huzeyme, 3/176 ile İbn Hıbban, 258 Sahihlerinde rivayet etmişlerdir.)
Sayfa 43 - 2. Cilt
Tut-enkh-Amun'un mezarına ölümünden on-on beş yıl sonra soyguncular girmişti. IV. Thutmosis'in mezarına, yine onun ölümünden birkaç yıl sonra giren soyguncular üstelik kartlarını da bırakmışlardı: Duvar karalamaları, çağımızdaki dilenci ve hırsızların işaretleri gibi şekiller, ilkçağın parolaları! Mezara da öyle zarar vermişlerdi ki, yüzyıl sonra, anılara saygılı Haremheb, egemenliğinin sekizinci yılında, Katip Kej'e, "Merhum Kral Thutmosis'in mezarını Batı Teb'in değerli yurtlarında yeniden yaptırmasını" buyurmuştu. Fakat mezar soygunculuğu XX. sülale döneminde en yüksek noktasına erişti. Birinci ve İkinci Ramseslerin, Birinci ve İkinci Sethosların güçlü saltanat dönemleri sona ermişti. Bunlardan sonra gelen Ramses adlı dokuz kralın adlarından başka büyük yanları yoktu. Egemenlikleri zayıftı ve hep tehdit altındaydı. Rüşvet ve yiyicilik, yeni ve karşı konamaz bir güç haline gelmişti. Mezarlık bekçileri papazlarla, denetmenler bölge yöneticileriyle birlik olmuşlardı. Hatta Batı Teb'in şefi, mezarlığın korunmasına bakan bu en yüksek memur bile bir gün mezar soyguncularıyla elbirliği etmişti. Bugün IX. Ramses (i. ö. 1125- 1107) döneminin bazı papirüsleri sayesinde, üç bin yıl önce geçen ve o zamanlar büyük ilgi uyandıran bir mezar soygunculuğu davasına tanık olduğumuz ve o zamana değin hırsızların adları bilinmezken bu kez birdenbire adlarını da öğrendiğimizde bu, üzerimizde ürperti veren bir etki bırakmaktadır
Sayfa 118
Reklam
Bir ay kadar sonra, 26 Nisan'da Aldrec Ames, ABD başkentinin 16. Cadde Kuzeybatı 1125 adresindeki binanın kapısından girdi, resepsiyona yürüdü, çantasından sarı zarf çıkardı ve "Bunu Bau Çuvahin'e teslim edin" dedi. Resepsiyondaki memur Çuvahini telefonla aradı. Kusa bir görüşmeden sonra Aldrich binadan ayrıldı.
Karahitaylar (1125-1211) 924 yılında Kırgız Devleti'ni yıkarak Ötüken havzasını işgal eden Moğol boyu Kitanların, Liao hanedanlığından sonra kurduğu ikinci devlet idi.
Türk tarihindeki iki hicretten birisi 10.asırda, diğeri 12. asırda 1125 sularındaki muhacerettir. Her ikisi de, Türklerin Ön Asya'ya ve Doğu Avrupa'ya hicretlerine sebep olmuştur
Sayfa 31 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Çin sülalesi, MÖ 256-206 arasında Çine hâkim oldu. Çin adı da, bu sülaleden geliyor. Eski Türkler, şimdiki Ruslar gibi, Çin'e Hıtay da demişlerdir. Hıtay ileride bahsi geçecek Liao sülalesini (916- 1125) kurmuş olan Hıtayların hüküm sürdükleri Kuzey Çin sahasının adı olmuştur. Bundan sonra, Önceki Han sülalesi (MO 202-MS 9) gelir. Bu sülale, Çinlilerin ilk milli sülalesidir ve devlet hayatında gayet faal olmuşlardır.
Sayfa 13 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Vahhabilik
... İslâmiyyeti yok etmek için, misyoner cem'iyyetleri kurdular. Bu işte en ileri giden, ingilizler oldu. Londrada -Müstemlekeler (sömürge) nezareti kuruldu. Akla, hayâle gelmeyen yahûdî hileleri ile ve askerî ve siyasi kuvvetler ile islâmiyyete saldırdılar. Müstemlekeler nezaretinin idare ettiği ve her memlekete gönderilen binlerce câsûsdan biri olan "Hempher" , 1125 [m. 1713] senesinde, Basrada avladığı 14 yaşındaki Necidli Muhammed'i, senelerce aldatarak, (Vehhabi) firkasını kurdular ve Ingilteredeki (Müstemlekeler nezâreti)nin emri ile, 1150 [m. 1737] senesinde ilân ettiler
Türk göçünü tetikleyen olay
Divan-ı Lugat-ı Türk'te Tangut Han'dan bahseden şiirler vardır. Bu şiirler herhalde Türkler ile Tangutların savaşlarına ait olup, bu savaşlarda Türkler mağlup edilmiştir. Barthold'a göre bu Türkler kun veya kıpçaklardır. Bu Türklerin Etsin göl kenarında Katun-sını (Hatun mezarı) isimli bir şehirleri olmuştur. Sonraki devirde, Karahoto adını alan Bu şehirde, Rus arkeoloğu kozlov harfiyat yapmıştı. işte bu şehri Tangut hükümdarı almış; bu olay da büyük hicrete sebep olmuştur. Türk tarihinde iki hicretten birisi 10. asırda, diğeri 12. asırda 1125 sularında muhacerettir. Her ikisi de, Türklerin Ön Asya ve Doğu Avrupa'yı hicretlerine sebep olmuştur. Tangutların dilleri Tibetçe olmakla beraber hükümdar sülalesi Türk olmuştur.
Peçenekler, Kral Aziz Stefan (Macarca Istvan 1000-1038) zamanında da Macaristan'a gelmeye devam ettiler. Macar kaynakları Stefan'ın Peçeneklere karşı üç savaş yaptığını yazarak bu savaşların yapıldığı yer olarak Transilvanya'yı göstermektedirler. Bu sırada 60 kişilik bir Peçenek topluluğu barışçıl yollardan Macaristan'a
1036 yenilgisinin bir sonucu da Peçeneklerin bir kısmının Ruslar arasında, bir kısmının da kendilerini daha batı'ya gitmeye zorlayan Uzlar arasında kalmayı tercih etmelerine sebep olmasıdır. Bu yüzdendir ki bundan sonra Rus yıllıkları Peçenekleri hep Uzlar (Torki) ile beraber zikretmişler ve Rus topraklarında kalan Peçeneklere dair bilgileri
Reklam
Rus Knez âilesine mensup bir kadınının- Knez Vladimir Monomakh'ın (1113-1125) torunu Kuman Hanı Başkord (Başkurt) ile evlenmek için Kiyef'ten kaçması, herhalde Başkord'un yakışıklılığından ötürü olmuştu. Bütün bu kayıtlar, Kumanlar'ın sarışın ve çok güzel kimseler olduğuna delâlet eder.
Sarıklı Bir Direnişçi
“İbnü’l Haşeb, Halep mahallerinin en çok dinlenen adamıdır. Şii kadısı olarak büyük bir dini ve ruhani otoriteye sahiptir ve Halep’teki en büyük cemaat olan Şii cemaatinin üyelerine ve mallarına ilişkin ihtilafları çözümlemekle görevlidir. Ayrıca şehirin reisidir; dolayısıyla hem esnaf kethüdası hem ahalinin çıkarlarının sultan nezdindeki temsilcisi hem de şehir milisinin komutanıdır… İbnü’l Haşeb’in kararlılığı ve şaşırtıcı azmiyle sadece şehri(Halep)işgalden kurtarmakla kalmayıp, istilacı Frenk ordusuna karşı yürüyecek büyük Cihat komutanlarının yolunu herkesten çok hazırladığı bilinmektedir. Ama o bunları göremeyecekti. 1125 yılının bir yaz günü, öğle namazından sonra Halep Ulu Camii’nden çıkarken, derviş kılığına girmiş bir adam üzerine atılır ve göğsüne bir hançer saplar. Haşşaşinler intikamlarını almıştır. İbnü’l Haşeb en amansız düşmanı olduğu bu tarikatın müritlerinin çok kanını dökmüş ve bu konuda hiç pişmanlık göstermemiş, nedamet getirmemişti. Dolayısıyla bu yaptığını er veya geç hayatıyla ödeyeceğini bilememesine imkan yoktu. Otuz yıldır Haşşaşinlerin hiçbir düşmanı ellerinden kurtulamamıştı.”
45 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.