Charles Baudelaire (9 Nisan 1821 – 31 Ağustos 1867)
“Hep sarhoş olmalı. Her şey bunda, tek sorun bu. Omuzlarınızı ezen, sizi toprağa doğru çeken zamanın korkunç ağırlığını duymamak için durmamacasına sarhoş olmalısınız. Ama neyle? Şarapla, şiirle ya da erdemle, nasıl isterseniz. Ama sarhoş olun.”
İşte Avrupa Kafası!
Sultan Abdülaziz Han ve beraberindekiler 1867'de Paris'te yeni imal edilmiş makinelerin görücüye çıktığı sergiyi geziyorlardı. Padişah çember şeklinde cetvel ve önünde asılı kadife kaplı toptan ibaret makine önünde durdu. Günümüz lunaparklarında da görülen, topa atılan yumrukla kol kuvvetinin ölçüldüğü ilkel makineydi bu. Sultan top darbesine göre ibrenin cetvel üstünde hareket ettiği dinamometrenin adını sordu. Fransız yetkili yutkunarak dedi: "Tête Turquie= Türk Kafası!" mevsim yazdı ama buz gibi hava esti. Fransız kaşif "Türk Kafası" adını verdiği makine önünde Osmanlı padişahının duracağını nereden bilebilirdi? Demek Avrupa için Türklerin kafası yumruk atmaya yarardı. Sessizliği yine Sultan bozdu: " Halil Paşa! Göster bakalım şunlara Türk kolunun kuvvetini!" Kayserili Halil Paşa, Abdülaziz Han gibi heybetliydi. " Emriniz başım üstüne hünkarım!" dedi, ceketini çıkarıp gömleğinin kollarını sıvadı. Herkes nefesini tutmuş, olacakları bekliyordu. Halil Paşa Yaradan' a sığınıp öyle bir yumruk savurdu ki, dinamometrenin dağılan yuvarlak ibresi bir Fransız'ın, kopan topu başka bir Fransız'ın, yayları da etraftaki diğer Fransızlar'ın ayaklarının dibine savruldu. Dağılan makine karşısında Halil Paşa alaycı dille dedi: " Bu Türk Kafası değildir sultanım! Olsa olsa Avrupa kafasıdır ki, bir vuruşta darmadağın oldu!"
Reklam
Çok doğal : İngiliz sermayesinin Hint topluluklarına ekonomik destek sağlama ya da yaşamalarına yardımcı olma gibi bir amacı yoktu. Tam tersine, onları yoketmeye ve üretici güçlerinden yoksun bırakmaya çalışıyordu. Biri kimin gemlenmemiş hırsı, el koyma içgüdüsü, doğası gerekli konjonktürlerle» yaşar ve yarını düşünemez. Daha eski bir uygarlığın ekonomik anıtlarının değerini anlayabilecek kadar uzak görüşlü değildir . Son zamanlarda kapitalist girişimin ilerletilmesi için Nil'de büyük ölçekli bir baraj sistemi kurmakla görevlendirilen İngiliz mühendisleri , aptalca bir dargörüşlülüğün Hindistan'da çürümeye terkettiğine benzer bir eski sulama sisteminin izlerini harıl harıl aradılar. İngilizler ancak 1867 yılında , o yılki korkunç kıtlıkta yalnız Orissa bölgesinde bir milyon lruji ölüp, Parlamento dehşete düşüp olaym nedenlerini araştırmaya başladığında, kendi elleriyle yarattikları soylu eserin sonuçlarının biraz farkına varmaya başladılar.
Abdülaziz
21 Haziran 1867 tarihinde Avrupa seyahatine çıktı. Böylece Osmanlı tarihinde yabancı ülkelere seyahate çıkan yegane padişah ve Hristiyan dünyasına dost olarak giden ilk halife oldu. Abdülaziz'in saltanatı sonunda deniz gücü 20 zırhlı, 4 kalyon, 5 firkateyn, 7 korvet ve 43 nakliye gemisinden oluşuyordu.
12 Eylül 1867:’ Bende bir şeyler eksik, sevgi ve açık yüreklilik. Yalnızlıktan da, onunla baş başa kalmaktan da korktuğumun farkındayım… Bunların en önemlisi gene de sevmemektir. Ben bu denli çok sevmekle ne elde ettim, nereye ulaştım? Bu sevgi, bundan sonra ne işe yarayacaktır? Acı çekeceğim ve onurumun kırıldığını hissedeceğim.’
1854 yılında, Kızıldeniz ile Akdeniz'i birbirine bağlayan Süveyş Kanalı projesi, Mısır Hıdivi Sait Paşa tarafından, dönemin padişahı Sultan Abdülmecit'e sunulur. Kanalın mühendisi Ferdinand de Lesseps’le yapılan anlaşmanın bir maddesinde, kanalın Akdeniz’e açılan sahillerinde bulunan “Port Said” liman kentine, fener olarak oldukça büyük bir heykel
Reklam
432 öğeden 421 ile 430 arasındakiler gösteriliyor.