Film Deyip Geçmeyin
2. Dünya Savaşı'ndan sonra Marshall yardımları yapılırken Avrupa'daki ülkelere Hollyvood filimlerinin gösterilmesi de şart koşuluyor.
Sayfa 39
" Yazarlardan bazıları ,kitaplarını kaleme almadan önce kendini motive etmek için tatile çıkarlar ; her türlü zihni yorgunluktan kurtulmaya çalışırlar ; diğer bazıları da ilhamın gelmesi için değişik aletler geliştirirler. Örneğin Amerikalı edebiyatçı Edgar Allen Poe kitaplarını yazmadan önce kedisini omzuna koyar miyavlama sesleri eşliğinde öyle yazmaya koyulurdu. Fransız yazar Honoré de Balzac , yazarken günde otuz ile elli arasında kahve içerdi ! Üstelik bunu , her gün tekrar ederdi. Bir diğer Fransız yazar Gustave Flaubert , yazmadan önce takım elbisesini ,parlayan ayakkabısını giyer ;kravatını bağlardı. İnsanlar, evinde parti var sansınlar ya da misafirlerine büyük bir ziyafet veriyor, desinler diye evinin bütün ışıklarını açardı .Kendisine bunun sebebi sorulduğunda şöyle cevap verirdi :" Evet ,bir parti var. Tek başıma eğleniyorum; çünkü ben yazıyorum. Fransız doktor Diam's , yazmaya başlamadan önce dışarı çıkar ,ruhuna canlılık gelsin diye gezerdi . Daha sonra bir elma yer ve yazmak için evine dönerdi. Amerikalı kadın şair Emi Lowel , sigara bağımlısıydı. Sigara bulamama korkusundan olsa gerek Birinci Dünya Savaşı öncesinde on bin sigara paketi almıştı sigara olmadan şiirlerini yazamadığını kendisi de ifade ediyor."
Reklam
Alan Turing bilgisayar biliminin babası ve yapay zekanın kurucusu olarak bilinir. Fakat bu çok eksik bir tanımdır. Hiç kuşkusuz 20. yüzyılın en büyük bilimadamı olan Turing, çok yönlü bir dehaydı. Biyolojiye, neredeyse boş vaktinde diyebileceğimiz bir kolaylıkla, dev bir kuramsal katkı yapmıştı. Ulusal takıma seçilebilecek performansta başarılı bir koşucuydu (Şehirlerarası yolculuk yapacağı zaman bavullarını trenle gönderip kendisi yaya olarak giderdi). Ha, unutmadan, bir de 2. Dünya Savaşı'nı kazanmıştı!
Edebiyat büyük olaylara, yıkımlara giden yolları hisseder ve eserlerinde bunu sezdirir. Tıpkı Ömer Seyfettin'in Balkan Savaşı'nı tıpkı Kafka'nın yaklaşan 2. Dünya Savaşı'nı tıpkı İvo Andriç'in Boşnak kıyımını tıpkı Sezai Karakoç'un Ortadoğu'da yaşanacak dramı önceden haber vermesi gibi.
Birinci Dünya Savaşı, 200 milyar dolara mal oldu. 1935 yılında, Rich Man, Poor Man yapıtının yazarları bunun ne demek olduğunun ölçütünü verdiler. Ölçüt şu: "Bu para, Amerika, İngiltere, Belçika, Fransa, Avusturya, Macaristan, Almanya ve İtalya'da her aileye [enflasyon öncesi dolarla] 3.000 dolarlık bir ev ve bir bahçe yeri vermeye yeterliydi. "Ya da bu parayla, Amerika'daki bütün hastanelerin giderini 200 yıl süreyle karşılayabilirdik. Devlet okullarımızın 80 yıllık bütün giderlerini karşılayabilirdik. Ya da, eğer 2.150 işçi 40 yıl süreyle her biri yıllık 2.500 dolar ücretle çalışsaydı, toplam kazançları Dünya Savaşının ancak bir günlük giderini karşılayabilirdi!" İkinci Dünya Savaşı ise, bunun beş katına malolmuştur. Kapitalist sistemin israfçılığım, hiçbir şey, savaş kadar gözler önüne seremez.
Sayfa 32 - SOL YAYIMLARI YİRMİÜÇÜNCÜ BASKI ANKARA2016 ÇEVİREN ALAATTİN BİLGIKitabı okudu
. Özellikle İkinci Dünya Sava­şı sonrası tüm dünyada sanatın, bilhassa tüm filmlerin temelini iki unsur oluşturmaktadır. 1-Şiddet, 2-Cinsellik. Ki bunların her ikisi de savaşın insanlığa hediyesidir. Bu, birkaç yönetmenin ve senaristin tesadüf en karşılaştıkları bir mesele değildir. Aksine bu, bu güce bağlı en iyi psikolog ve sos­yologların işidir ve beşeriyetin düşüncelerini uyuşturmak için en etkili ve güçlü uluslararası propaganda aracı olan sinemadan istifade etmektedirler. Böylece tüm insani değerleri yok etmek ve bunun yerine sadece tek bir ekol oluşturmak istemektedir­ler. Tüm dinleri yok ederek yerine tek bir din koymak istemek­tedirler! Kendilerinin ürettiği din ve mektep. Bunun adı Freu­dizm'dir.
Sayfa 227Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.