Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ellilerin ortalarına kadar bütün bayram ve Noel yemeklerinde o dönem, döne döne hep bir ağızdan bir efsane gibi anlatılır, 1942 kışına ait korku, açlık, dondurucu soğuk temalan durmadan tekrarlanırdı. Her şeye rağ­men, hayatta kalmak gerekiyordu.
Hekaton savaşlarının meta-analizi
Psikiyatr Carl G. Jung'un 2. Dünya Savaşı ve Hitler üzerine ilginç bir psiko-analitik yorumu vardır. Hitler, Jung'a göre, Alman halkının bilinçdışında uyanmış mitolojik Cermen savaş tanrısı Wotan'ın adeta ete kemiğe bürünmüş halidir.
Sayfa 209
Reklam
“ciğerleri çıkarılmış, gözler­ine sivri kazıklar sokulmuştur...”
Erzurum'daki kıtal (11) (soykırım) ve bilhassa Erzurum'a taarruzdan bir iki gün evvel bütün şiddet ve kuvvetini gösteriyor. Şimdiye kadar nefs-i Erzurum'da (merkezde) 2.127 İslam cesedi defn edilmiştir. Bunlar kamilen erkektir. Cesetler üzerinde balta, süngü, mermi yarası vardır. Bazı cesetlerin ciğerleri çıkarılmış, gözler­ine sivri kazıklar sokulmuştur. Şehrin muhtelif akşamında (kısımlarında) başkaca ecsada (cesetlere] tesadüf edilmektedir. Miktarı ayrıca peyderpey arz edilecektir.
Görgü tanığı ifadeleri,
Belge No: 2019 Askerî Tarih Belgeleri Dergisi sayı:85, s. 109. Mühür (Redif... Elli Birinci Alay İkinci Tortum Taburu) S.N. 163 Ermenilerin Öteden Beri Ahali-i İslamiye Hakkında Reva Gördükleri Melanetlerden Cüzi Bir Kısmını Müşirdir (Gösterir). Madde 1: Narman ve Tortum mıntıkalarında 307:310 Seneleri esnasında 60:70 neferden mürekkep (erden
Aslında askerî bölgedeki Ermenileri başka yerlere göç ettirme olayı, 'Tehcir Kanunu’nun çıkmasından önce başladı. Enver Paşanın daha önce bildirilen 2 Mayıs tarihli telgrafında belirtilen iki ihtimaiden birisi istişare sonucu seçildi. Dâhiliye Nezareti 23 Mayıs 1915'te Erzurum valisine şifreli bir mesaj gönderdi ve bu bölgedeki Ermenilerin Urfa, Musul, Deirezzor'a doğru göç ettirilerek bölgenin tahliye edilmesini istedi. Aynı tarihte Van ve Bitlis valilerine gönderilen şifreli telgrafta da aynı direktif vardı. Her iki telgrafta da "Ermenilerin mallarını ve canlarını korumak; yol boyunca ve konaklamaları esnasında kollamak, iaşe ve ikmallerini sağlamak valilere aittir" notu yer alıyordu. Dahiliye Nazırı Talat Paşa, bütün sorumluluğu üzerine alarak Van, Bitlis, Erzurum, Adana gibi yerlerdeki Ermenilerin askerî sebepler yüzünden, acilen tehcir ettirilmesi için daha kanun çıkmadan gereken emirleri vermiş ve aynı emri Ermenilerin iskân edileceği Musul, Urfa, Deirezzor valiliklerine de göndermişti.
Sayfa 8 - Göç ve Alınan TedbirlerKitabı okudu
Osmanlı Hükümeti de tamamen askerî güvenlik düşüncesiyle 27 Mayıs 1915'te “Tehcir Kanunu" (Göç Ettirme Kanunu) olarak bilinen bir kanun hükmünde kararname çıkardı. Buna göre: “1. Savaş hâlinde ordu, kolordu, tümen ve mevki kumandanları, yurt savunması, asayişin korunması ve hükümet emirlerine karşı halk tarafından karşı koyma, direnme veya silâhlı tecavüz vakî olursa buna karşı derhal, askerî kuvvet kullanarak hareketi bastırmaya, tecavüz ve direnmeyi yok etmeye yetkili ve mecburdur. 2. Ordu, kolordu ve tümen kumandanları askerî gerekler karşısında casusluk, hiyanet hâlinde görecekleri kasaba ve köy halkını, teker teker veya toplu halde diğer yerlere sevk ve iskân ettirebilirler." Kanun dikkatle incelenince bunun sadece Ermenilerle ilgili olmadığını, esasen kanunda hiç Ermeni adının zikredilmediğini, söz konusu edilenlerin Osmanlı Devleti'ne isyan edenler olduğunu hemen fark etmek mümkündür.
Sayfa 8 - Ermeni Meselesinin Ortaya ÇıkışıKitabı okudu
Reklam
Günümüz insanını ne bilgisizlik ne doğa ne de hastalık öldürecektir. Şimdiki muazzam ve silahlı uygarlığı yok etmekle tehdit eden tehlike yine insanın kendisidir. "O her zamankinden iyi yaşayabilir, ama nasıl yaşaması gerektiğini her zamankinden daha mı az bilmektedir?" İnsan kim olduğunu bilmeden başka bir şeyden nasıl söz edebilir?17
Sayfa 28 - Fecr Yayınları: 811 / 1. Baskı: Mart 2024
Hoşça kal Hans! Geleceğin pek parlak sayılmaz. Yakalandığın kötülük dolu dans (I. Dünya Savaşı) daha birçok kısa, günah dolu yıl sürecek ve biz senin bu işten sağ çıkacağına bahse giremeyiz. Geçirdiğin bedensel ve ruhsal deneyimler sıradanlığını yüceltti ve bedeninin dayanamayacağına ruhunun dayanmasını sağladı. 'Kralcılık' oynadığın zamanlarda, bu bedenden ve ölümden, bir aşk düşünün doğabileceğini sezinlediğin anlar oldu. Dünyadaki bu ölüm şenliğinden ve yağmurlu akşam gökyüzünü kızgın alevlere boğan bu çirkin ateşten de günün birinde sevgi doğar mı dersin? SON
Sayfa 458
Erzurum'daki kıtal (11) (soykırım) ve bilhassa Erzurum'a taarruzdan bir iki gün evvel bütün şiddet ve kuvvetini gösteriyor. Şimdiye kadar nefs-i Erzurum'da (merkezde) 2.127 İslam cesedi defn edilmiştir. Bunlar kamilen erkektir. Cesetler üzerinde balta, süngü, mermi yarası vardır. Bazı cesetlerin ciğerleri çıkarılmış, gözlerine sivri kazıklar sokulmuştur. Şehrin muhtelif akşamında (kısımlarında) başkaca ecsada (cesetlere] tesadüf edilmektedir. Miktarı ayrıca peyderpey arz edilecektir.
Daha ne istiyorsunuz lan!
Göç edenlere 14-15 gün hazırlanma süresi, eşyalarını satma, kiralama izni verilmiş, taşıya­ bilecekleri eşyalarını yanlarında taşımalarına müsaade edilmiş, arabası olmayanlara ücretsiz kağnı arabaları temin edilmiş, erkekleri amele taburlarında olan ailelerin er­keklerine izin verilmiş ve ailelerine eşlik etmeleri sağlanmış, hasta ve kimsesiz olanla­rın oldukları yerlerde kalmalarına izin verilmiştir." (2 6}
Reklam
Fransız araştırmacı Georges de Maleville 1988 yılında Paris'te yayınladığı "1915 Ermeni Trajedisi" adlı kitapta Enver Paşanın bu telgrafını şöyle yorumluyor: " ...Bu mektup son derece önemlidir. Biz, Türklerin bunu şimdiye kadar gündeme getirmediğine şaşıyoruz. Gerçekten de bu belgenin otantikiiği ne tartışılabilir ne de
2. Dünya Savaşı
Annem kalemi pek beğenmedi. Fakat babam da, bu bulduklarımın en iyisi. Avrupa’dan kan gövdeyi götürüyor. Artık iyi kalemler gelmiyor dedi.
Erzincan'a kadar yollar, dağlar ıssızdır. Hele yeni biten dünya savaşı, buralarını boşaltmış, insansız bırakmıştır. Yollarda tek tük, berbat, sefil, yorgun-argın bazı göçmen kalıntılarına rastlanır. Bunlar Birinci Dünya Savaşının Ağrı'dan, Erzurum taraflarından söküp, İç Anadolu'ya, Çukurova'ya attığı muhacirlerin artakalan döküntüleridir. Hepsi de aç, çıplak, vasıtasız ve ümitsizdirler. Mustafa Kemal bunları dikkatle süzer. Her rastladığı kafile, onu derin derin düşündürür. Dağlarına, ovalarına daldığı bu uçsuz bucaksız diyarlarda bir avuç tükenmiş insan! Halbuki tasarladığı savaşı, işte bunlarla yapmak zorundadır. Bir defasında, bir su başında bunlardan biriyle konuşur: - Nerelisin ağa? +Eleşkirt tarafından. Çukurova'dan gelirik... -Hepiniz bu kadar mı? +Çohtuk paşa can, çohtuk. Gidende dağlar, dereler göçü almazdı. Bal, lor, davar istediğin kimi. Ama şimdi at da bu, külfet de bu. İster al, ister sat paşa can... Evet, ister al, ister sat! En doğru söz buydu.
Saygın İsrailli yazar Boas Evron, "Holokost bilincinin" aslında "resmi ve propaganda amaçlı bir doktrinleştirme, bir dizi sloganı ve yanlış bir dünya görüşünü yansıttığını, gerçek hedefin geçmişin tam olarak anlaşılması değil, bugünün manipüle edilmesi olduğunu söylüyor. Kendi başına, Nazi holokostu hiçbir politik amaca hizmet etmez. İsrail politikalarına destek olabileceği gibi muhalefet etmeye de kolaylıkla kayabilir. İdeolojik bir prizmadan yansıyan "Nazi zulmünün anısı" (Evron'un sözleriyle), "İsrailli liderler ve dışarıdaki Yahudilerin ellerinde güçlü bir araca dönüşmektedir." Nazi holokostu, artık "Holokost" olmuştur. Holokost'un çerçevesini iki dogma-ayakta tutar: (1) Holokost, kayıtsız şartsız benzeri olmayan tarihsel bir olayı simgelemektedir; (2) Holokost, Yahudi olmayanların Yahudilere karşı duydukları mantıksız ve sonu gelmeyen nefretin doruk noktasını simgeler. Bu dogmalardan hiçbiri, 1967 Haziran Savaşı'ndan önce kamusal söylemlerde yer almıyordu ve Holokost edebiyatının merkezinde olmasına rağmen, Nazi holokostuyla ilgili gerçek akademik çalışmalarda hiçbir anlam ifade etmiyorlardı. Diğer yandan, bu dogmalar Yahudilik ve siyonizm için önemli yapıtaşlarıydılar.
Bu Kolordunun Dünya Savaşı içindeki esas görevi, herhangi bir düşman çıkartmasına karşı, kıyıların ve bölgenin savunmasıydı. Kolordu mer­kezi İzmir’di.
Sayfa 143Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.