Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
200 syf.
·
Puan vermedi
tam adı "keşf-i kadim: imam gazali'ye dair" olan ve 2004'te yayımlanan dücane cündioğlu denemesi. bugünlerde 8. baskısı mevcut. gazali okumaları yapmadan okudum maalesef, bir yerinden girmek istedim yine de. dücane hocayla girmek iyi oldu, iştahımı açtı. hilmi yavuz'a resmen özel bir bölüm ayırmış. diline düşmemek
Keşf-i Kadim
Keşf-i KadimDücane Cündioğlu · Kapı Yayınları · 2017195 okunma
Madem günün birinde öleceğiz ve ne zaman göçüp gideceğimiz belli değil (Belki yarın, belki bu hafta veya bir başka gün) o halde hiç müzik listesi bırakmadan gitmek olmaz, geç kalınmışlığın telafisi yok çünkü ölüm gelirken bize sormayacağından hiç umulmadık bir anda yeryüzünden silinebiliriz, o yüzden ne olur ne olmaz diye sevdiğim şarkıların
Reklam
“Sherlock Holmes gerçekliğin üzerinde olan gerçek bir karakterdir; belli bir yerde ve belli bir zamanda yaşayan bir kişidir.” Richard Lancelyn Green Yazar ve Eleştirmen (1953-2004)
Sayfa 295 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Closer / 2004 ABD Mike Nichols
-Seni bekliyorum? +Niçin? -Beni terk etmen için?
·
Puan vermedi
Ölümsüz Hastalık Kapitalizm
Birazcık bir şey olsa bu kapitalizmi çökertiyor derler. Fakat kapitalizm hala ayaktadır. Oysa Kominizm, Faşizm gibi sistemler uzun surmeden yıkılmıştı. Sebebi o sistemler üstten uygulandı toplum ile buluşmadı ama Kapitalizm toplumun cigerine kanser ilacı gibi oturdu. Hem ilaç hem hastalık. Hasta edende kendisi tedavi icin ihtiyaç duyulan da
Yeni Kapitalizmin Kültürü
Yeni Kapitalizmin KültürüRichard Sennett · Ayrıntı Yayınları · 2021119 okunma
"TEPKİLER KATOLİKVÂRÎ!.."
- " ... Bugün Türkiye’de dinî hassasiyeti bulunan kişilerin siyasî, ilmî, ahlâkî meseleler karşısında gösterdikleri "dinî" tepki pek de "İslamî" değil; kanaatimce çokça Katolikvarî; ki o da ne kadarsa... Öyle uzağa gitmeye gerek yok: Evrim kuramına yönelik iş görenlerin kaynaklarının kendi medeniyetlerinde karşılıkları yok; tersine dünya Katolik örgütlerinin ürettiklerine yaslanıyorlar. Dinî diyalog tartışmaları etrafında geliştirilen söylemlerin de muhtevası büyük oranda Katoliklik. Öyle ki, başta Türkiye olmak üzere İslâm dünyasında din tasavvuru gittikçe İslâmî muhtevasını kaybetmekte; Katolikvarî bir içerik kazanmaktadır. Bu hakikati tespit için muhtelif sahalarda telif edilen kitapların kaynakçalarına bakmak yeterli: Hangi dillere aitler; kavram örgüsünde yer alan terimlerin yaşları kaç; kökleri hangi felsefe-bilim sistemlerine yaslanıyor? O kadar ki, Kur’an-ı Kerim üzerine yazılan bir kitapta, bırakın kadim tefsir eserlerini, Kur’an-ı Kerim’in kendisi bile kaynak olarak kullanılmıyor!" (İhsan Fazlıoğlu, Anlayış dergisi, Mayıs 2004.)
Reklam
Tekrar işe yarar...
Roman yazma modundaysam, sabah dörtte kalkarım ve beş-altı saat çalışırım. Öğleden sonraları on kilometre koşarım ya da 1,5 km yüzerim (veya ikisini de yaparım), sonra biraz okurum ve müzik dinlerim. Akşam dokuzda uyurum. Bunları her gün, rutin olarak yaparım. Tekrar etmenin kendisi önemli hale gelir; bir tür hipnoz gibi. Daha derin bir ruh hali için kendimi hipnotize ederim. Ancak bunu uzun süre sürdürmek -altı aydan bir yıla kadar- sağlam bir akıl sağlığı ve fiziksel güç ister. Bu anlamda uzun bir roman yazmak, hayatta kalma eğitimi gibidir. Fiziksel güç, sanatsal duyarlık kadar elzemdir. -Haruki Murakami-(John Wray ile yaptıkları 2004 tarihli söyleşiden, The Paris Review)
2003-2004 öğretim yılında okulların açılmasından bir hafta önce, Türkiye'nin bütün camilerinde, kız çocuklarının okula gönderilmesi için hutbeler okunması, kız çocuklarının eğitilmesi konusunda dinin ikna edici atmosferinden istifade edilmeye çalışılmasına iyi bir örnektir.
Sayfa 42 - IIKitabı okudu
Duazdeh-i İmam “Bismillahir-rahmanir-rahim!” dеyib Sıdk ile çağırram Şah-ı Haydar’ı Hışma gelib, bir elinde götürdü Seksen bin batmanlık dar-ı Hayber’i Hasan El-mücteba aleme rehber
"Celal Cemal..."
- "... Bu duygu ve düşüncelerle Konya’ya vardığımda önce Sirac’ı aradım; yani Işık’ı, yani Aklı. Dediler ki Sirac kayıp! Sirac olmadan, akıl olmadan, nazar olmadan kişi yolunu nasıl bulabilir; karanlığı nasıl yarabilirdi? Kader deyip zifirî karanlıkta Sadr’a yöneldim, yani Direk’e, yani Reis’e. Tusî’nin fikir alışverişinde bulunduğu, Kutbuddin Şirazî’nin dizi dibine oturup icazet aldığı bu büyük usta, kendi adını taşıyan bir mescidin avlusunda üstü açık türbemsi bir mezarda metruktu; yani vicdan terkedilmişti; irfan-ı nazarî kendi haline bırakılmıştı. Sadrımı, yani göğsümü sıkıştıran bu manzara gözlerimin önünde, Celâl’i ziyaret ettim. Gördüm ki Celâl yani Ulu [Yüce] yapay bir mekanda müzelik haline getirtilmişti; üstelik celâli, cemale dönüşmeden..." (İhsan Fazlıoğlu, Anlayış Dergisi, Sayı 11, Nisan 2004)
Reklam
"KALİTE=EDEB..."
- “Kalite”, edeptir. Bizim dünyamızın birinci ilkesi edeptir. “Edeb Ya Hu”… Yani had bilmek. Allah’a ve Habibi’ne karşı, insanlara karşı had bilmek. Kişi haddin bilirse, kendi özün bilirse peşi sıra başka ahlâkî değerler gelir..." (Prof. Dr. Sadettin Ökten ile Mülakat, Yeni Dünya dergisi 2004)
The AKP considered education system, which has been based on the behaviourist education model, responsible for several problems, such as unskilled labor power and the low success of student in international exams. The party criticized the curricula for not teaching students critical thinking skills and pointed out the necessity for a structural reform in education system that would replace the nationalist and behaviourist education model with the liberal and constructivist model. The shift from the former model to the latter was achieved with the guidance and support of the World Bank, the IMF, and the European Union in 2004.
Benim için Irak savaşından geriye kalan unutulamayacak görüntülerden biri de, bir papazın, bombalarını boşaltmak üzere üslerinden kalkmaya hazırlanan savaş uçaklarını ve pilotlarını kutsaması oldu.... Yüzündeki anlatım bir din adamınınkine değil, kumar masasında fiş dağıtan bir kuripiyerinkine benziyordu. Bu görüntüyü ve bu anlatımı hiç
Sayfa 89-90 Bilgi Yayınevi, 5.Basım, Nisan 2010Kitabı okudu
·
Puan vermedi
Rahmetli Bekir Coşkun'un (1945-2020) Hürriyet Gazetesinde Pako'ya Mektuplar başlığını kullanarak yazdığı doğa-çevre yazılarından oluşan "Pako'ya Mektuplar" kitabı ile, köpeği Pako'nun 16 Kasım 2002 ile beyin tümöründen 15 yaşında hayatını kaybettiği 10 Temmuz 2004 haftasına dek köşesinde çıkan yazılardan oluşan kitabı "Ben Pako" kitabının birleştirilmiş baskısı olan bu güzel kitabı "buruk" bir keyifle okudum; toplumun ve bilhassa yönetimlerin doğaya ve hayvanlara karşı duyarsızlığının giderek arttığı, kendi kendimizi, geleceğimizi tüketmeye, bir bakıma intihara/kıyamete giden kötü gidişatı düşünerek. Hayvanlara yapılan zulmün ifşa edilip hayvan hakları konusunda toplumumuzdaki bilincin güçlenmesine ve zor da olsa yasalarımıza yansımasına büyük katkı sunmuştur Bekir Coşkun ve Pako'su... "Sana seslenirken asıl amacım insanlara bir şeyler anlatmaktı. Belki de benim ve benim gibi, çevrenin, doğanın, ağaçların, ırmakların, ovaların, geyiklerin, turnaların, kısacası cennet dünyanın yok oluşuna tepki duyan insanların bir dilekçesi... Başarmamız için dua et Pako. Dua et..." diyor Bekir Coşkun, kitabının önsözünde. Dualar yetersiz kalıyor maalesef, ama dualarım sizinle Bekir Coşkun. Ruhunuz huzur bulsun...
Pako'ya Mektuplar
Pako'ya MektuplarBekir Coşkun · Bilgi Yayınevi · 201646 okunma
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.