Sevgili kitap dostlarım,
D & R' daki 5 TL kampanyasını gözlerimle görmek için Forum İstanbul mağazasına gittim ve hayal kırıklığına uğradım.
dr.com.tr/Kataloglar_/Bu-...
adresindeki kitaplardan Forum İstanbul mağazasında maalesef yoktu. Öylesine indirimli gibi 3-5 kitap konulmuştu. Geçen yıllardaki gibi 5 TL
Merhaba kitapsever arkadaşlar. Guguk Kuşu romanını bir çok listede okunması gereken eserlerden diyerekten okudum. Uzun süre baskı bekledim baskıyı. Çevirisi gayet güzel ve epub olarak da bulabilirsiniz. Kitap 316 sayfa gayet hızlı okunacak türde bir eser. Çünkü çok sade bir dil ve betimlemesi harika yazarın. Benim okuma sürem biraz uzun sürdü
Önce dobra dobra bir suale cevap vermem gerekir: ( Bu kitabı beğendin mi? ) Elimdeki kitap baskısı 316 sayfa. ilk 150 den fazla sayfa da bocaladım durdum. Bu gerçekten J. London mu diye. Gerçi soğuğu macerayı anlatımlarda o idi, ama konunun, hikayenin olmayışı akışına giden bir çıkar yol arayan edası ile uzakçaydı London dan. Arta kalan
Sırf çok sevdiğim bir hocamın hediyesi olduğu için okumakta acele ettim ve sonuna kadar okudum -Yazarı tarafından adıma imzalı olması da bu hevesimde büyük etken-.
Çok fazla yazım hatası olan hiçbir kitaptan zevk alamam, çünkü hataları düzeltmekten içeriğe adapte olamıyorum. Kitabın başında "...alıntı yapılamaz..." demese alıntılarla bu rahatsızlığımı desteklerdim.
Ama kısaca şöyle söyleyeyim:
HER "ŞEY" AYRI YAZILIR!
Ayrıca kitap o kadar detaylı betimlemelere sahip ki, bence kitaptan ziyade senaryo olarak değerlendirilmeli.
Yazarın emeğine sağlık, 316 sayfalık kitabı tüm olumsuz eleştirilerime rağmen merakla okudum. İçerik ve kurgu gayet başarılı. Sadece yazım hataları ve anlatım bozuklukları giderilmeli, gereksiz ayrıntılardan ve uzun cümlelerden kaçınılmalı diye düşünüyorum.
"Mutlaka okuyun" diyemem ama her şeye rağmen okunabilir bir kitap.
Aşk' a en çok çaresizlerin mi ihtiyacı vardır?
Bu romanin bence bir donüm noktası vardı bu dönüm noktası 14. Bölüm 316. Sayfasında kendini gösteriyor. Ikinci defa okumuş olsam da bu sayfadan sonra daha çok bağlandım kitaba. Kitapta kürtlerin acıların dan tutun imkansızlasan aşklarına kevok ve baz in hikayesinde anlaşılıyor. Kitap türkçeye çevrili, bir çok anlamda kendimi kurtceye çevirmekte zorunlu hissettirdi.
Mehmet uzun biz acimasizlara öyle güzel dersleri öyle güzel anlatımı varki kevok u baz ı jir ı anlamamak ne mümkün? Kitabı sanki hiç okumamişım gibi okudum baştan iki günde öyle hüzünlü öyle acıydı hikayesi. sonu ölümle bitmesi dahada acıydı aslında bilindik ama dillendirilemeyen bir acı.
Mehmet uzun bence biz acımasız ve empatiden uzak insanlara güzel dersler serpistirmiş bu kitaba birincisi bence, savaş insanı insan olmaktan uzaklaştıran bir kötülük toplamıdır, ikincisi ise kimse düşüncelerinden dolayı suclanmamali.
Bilmiyorum, mehmed uzun üzerimde çok güzel etkiler bırakan bir yazar mehmed uzunu okurken hasan ali toptaş in kelimeleri aklıma geliyor benim kendi fikirlerim bu yönde.
Herkese tavsiye edebileceğim bir kitap aşk gibi aydınlık ölüm gibi karanlık.
“Bir toplumun tarih kitaplarına bakarak kimlere kahraman dediğini, kimleri önder gördüğünü tespit edebilir ve bundan yola çıkarak o toplumun Değerlendirme Sistemi'ni anlayabiliriz. 315-316
Tehlikeli Oyunlar...
Bir gecekondunun aslında gecekondu olmaması, yazın sıcaksındığımız için yastığın diğer tarafını çevirirken yastıktan özür dilememiz gerektiği, insanın makine olduğunu, yemekhanede bisiklet sürmenin başımıza bela açabileceği ya da açmayabileceği, askerde oyun yazmanın getirdiği rahatlığı, keşke benim de albayım olsa hissi,
"...Ne söylediğin ya da ne yaptığın önemli değil; yalnızca duygulardır önemli olan. Beni seni sevmekten caydırırlarsa, işte o zaman gerçekten ihanet etmiş olurum."
Julia, iyice düşündükten sonra, "Bunu yapamazlar," dedi. "Bunu asla yapamazlar. Sana her şeyi, ama her şeyi söyletebilirler, ama seni beni sevmediğine inandıramazlar. İçine giremezler." Sayfa 184* (...)
Ama yine de, kendi anladığı anlamda, ihanet etmemişti ona. Onu sevmekten hiç vazgeçmemişti; Ona karşı duydukları hiç değişmemişti. Sayfa 297* (...)
Ve o anda, deliler gibi, avaz çıktığı kadar bağırmaya başladı: "Julia'ya yapın! Julia'ya yapın! Beni bırakın! Julia'ya yapın! İstediğinizi yapın ona, umrunda değil. Yüzünü paralasınlar, her yerini yalayıp yutsunlar. Beni bırakın! Julia'ya yapın! Beni bırakın!
Sayfa 311* (...)
Julia, birden, "Sana ihanet ettim," deyivermişti.
"Sana ihanet ettim," demişti Winston da.
Sayfa 316*
"Ben o adamım ki ordunun memleketi, milleti muhakkak bir sonuca götürebileceği noktalarda emir veririm. Fakat bilim ve özellikle sosyal bilim alanına giren işlerde ben emir vermem. Bu alanda, isterim ki bana bilginler doğru yolu göstersinler. Onun için, siz kendi biliminize, kültürünüze güveniyorsanız, bana söyleyiniz. Sosyal bilimin güzel yönlerini gösteriniz, ben izleyeyim."
1923 (ahmet cevat emre, iki neslin tarihi, s. 316)
"Okuduğum bütün romanlar sahici bir başlangıçla bitsin istedim."
Romanın bitiş cümlesiyle başlamak istedim ben de. Bitmemiş, bitememiş bir roman.. Ve 'belki de hiç bitmeyecek hayatlar' kapılarını aralıyor bu iki kapağın arasındaki 316 sayfada bize.Kitabı okurken inceleme metni oluşturmak gibi bir düşüncem yoktu; ancak karakterlere