Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Acephale

Acephale
@Acephale
11 okur puanı
Mayıs 2021 tarihinde katıldı
Benzer şekilde, büyük bir içsel güce sahip tek bir kişi de çevresindeki paniğe kapılan insanları sakinleştirebilir. Toplumumuzun ihtiyacı olan da budur: Her ne kadar önemli olsalar da yeni fikirler ve buluşlar ya da dahiler ve süper kahramanlar değil de var olabilen, yani kendi içlerinde bir güç merkezine sahip olan insanlar...
Reklam
Kaygı üzerine: Heidegger'e göre insan varlığının temel özelliği ''kaygı''dır (sorge). Heidegger bu tezine ''kanıt'' ya da belge olarak eski bir masaldan (fabl) alıntı yapar: ''Zamanın birinde 'kaygı' bir nehirden geçerken, yerdeki kil yığınını görür: Derin bir şekilde düşünürken bir parça alıp şekillendirmeye başlar. Ne yarattığını düşünürken Jüpiter de ona katılır. 'Kaygı', Jüpiter'den şekillendirilmiş kil parçasına ruh vermesini ister. Jüpiter bunu yapmaktan mutluluk duyar. Ancak 'kaygı', eserine bir isim vermek istediğinde, Jüpiter bunu yasaklar ve esere kendi adının verilmesini ister. 'Kaygı' ve Jüpiter isim konusunda tartışırken, 'toprak' (telus) da ayağa kalkar ve kendi bedeninden bir parça verdiği için kendi isminin verilmesini ister. Tartışanlar, yargıç olarak Satürn'ü seçerler ve Satürn onlara görünüşte adil olan şu kararı açıklar: 'Sen Jüpiter, ruhu sen verdiğin için, onun ölümünde ruhu; sen 'toprak', bedeni sunduğun için onun ölümünde bedeni geri alacaksın. Ancak bu varlığı ilk yaratan 'kaygı' olduğu için, yaşadığı sürece ona 'kaygı' sahip olacaktır.
Gülmek üzerine: ''Kavi gülüşler'', özgür olmanın dışavurumudur ve ruhun bağlarından kurtulduğuna işaret eder: ''Usta Yüe-shan'ın bir gece bir dağa tırmandığı, aya bakıp yüksek sesle (güçlü bir şekilde) güldüğü ve kahkahasının otuz kilometre uzaktan duyulduğu söylenir.'' Yüe-shan her arzuya, her çabaya, her bağa, her katılığa ve her kasılmaya gülüp geçer. Kendini engelsiz, hiçlik tarafından kısıtlanmayan ya da engellenmeyen bir açıklığa doğru özgür bırakır. Kalbini kahkahayla (gülerek) boşaltır. Güçlü kahkaha, sınırları kaldırılmış (ent-grenzten), boşaltılmış (ent-leerten) ve içeriksizleştirilmiş (ent-innerlichten) bir ruhtan ortaya çıkar.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Eğer böyle ifade edebilirsem; bilinçdışı tam da bilinçli düşüncemizle en katı nereye yapışmışsak orada delip geçmekten -bozup dağıtmaktan- haz alıyor.
376 syf.
8/10 puan verdi
Reklam
Mutluluk felâkete dayanmakta, felâket ise mutluluğun altında pusuya yatmış beklemektedir. (Şu hâlde ikisi de birinden diğerine dönüşüp durmaktadır, öyle ki) bu sürecin nerede bir sona erişeceğini kimse bilmez. (Benzer şekilde gözükmektedir ki (mutlak) ''doğru'' da yoktur; zirâ ''doğru'', ''yanlış''a rücû etmek (dönüşmek) eğilimindedir. ''İyi'' bile ''kötü''ye rücû etmek (dönüşmek) eğilimindedir. (Varlık âleminin bu temel kuralını bilmediklerinden dolayı) insanlar uzun zamandır hayal kırıklığı içindedirler.
''... kaçan bir zihin kendisini korkudan ayırır. Korkuyla doğrudan temas olduğundaysa ortada bir gözlemci, ''korkuyorum'' diyen bir varlık yoktur. Onun için de hayatla, herhangi bir şeyle doğrudan temasta olduğunuzda ayrım yoktur. Rekabete, hırs ve korkuya yol açan da bu ayrımdır.''
''İnsan yalnızca düzenli bir dünyaya ait değildir, aynı zamanda ruhunun mucize-dünyasına aittir. Sonuçta düzenli dünyanızı rezil etmeniz gerekir ki çok fazla kendinizin dışında olmaktan kurtulasınız.''
Düşünce bir şey üzerine düşünebiliyorsa, o şey düşüncenin kapsamındadır ve dolayısıyla kalıcı olamaz çünkü düşüncenin kapsamı dahilinde kalıcı olan hiçbir şey yoktur. Hiçbir şeyin kalıcı olmadığını anlamak çok önemlidir çünkü ancak o zaman zihin özgür kalabilir, ancak o zaman bakabilirsiniz, bu da büyük bir sevinç verir.
Ve ne yaparsan yap öleceksin. Kurmayı becerdiğin her şey yeniden yıkılacak, hatta bazen sen hâlâ ortalardayken. Tüm yaşam boyu yaptığın işin son düğümüne kadar çözüldüğü gün gelecek.
Reklam
'Yürümek' üzerine
Yürümek, özellikle mistik yürüyüşler veya hacıların seyahatlerinde amaçladıkları gibi ''birikimleri dağıtmanın'' muhtemel bir yoludur. Hacılar yeryüzünü adımlayarak, dünyevi bir eylemin içinden kutsal vazifelerini icra ederler. Yürüyüş onlar için yerin kutsanması demektir. Benlikte biriken ruhsal fazlalıklar da yol boyu boşalır; onunla bağlantılı, dünyayı belli şekillerde anlamaya hizmet eden adlar, sıfatlar, simgeler, basit bir fiil olarak yürümek eylemi sırasında geçersizleşir. Yavaşça yürüyene açılan bir manzarayı tasvir etmek için yeni dil unsurları gereklidir.
Sahip olduğu istisnai öğrenme yeteneği sayesinde insan bir yandan dünyaya bir anlam, bir değer ve bir gerçeklik kazandırmaya çalışırken, diğer yandan bunlara koşut bir şekilde eriyip gitmelerini hızlandıracak bir süreç başlatmıştır (''çözümlemek'', sözcüğün gerçek anlamında ''eritmek'' demektir.) Hiç kuşkusuz daha önceki dönemlere giderek kavram ve dilyetisi sözcüklerinin de ne zaman ortaya çıkmış olduklarına bir bakmak gerekir. Çünkü insan şeyleri kafasında canlandırıp, isimlendirip kavramsallaştırarak var ederken aynı zamanda da onları ait oldukları ham gerçekliğin içinden kurnazca çekip alarak yok olmalarına neden olmaktadır.