W.W. Ziege’nin şu sözünü aklınızdan çıkarmayın; ‘Zihinsel tutumunu doğru seçmiş bir adamı hedefine ulaşmaktan hiçbir şey alıkoyamaz; yanlış zihinsel tutumla yola çıkan bir adama dünyada hiçbir şey yardım edemez.’Mutlaka bir açık verir, hiç istemese de ipuçları bırakır, yeter ki biz onları gö rmesini bilelim. Daha Tatavla'nın kapısından girer girmez, mutfakta pişen yemeklerin iştah açan kokuları karşıladı beni. Bir de rahmetli Müzeyyen Abla'nın o samimi sesi. "Bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin..." Yine buruk bir mutluluk duygusu, yine derinlerde uyanan o mahcubiyet.
Evet mahcubiyet, neden derseniz bilmiyorum. Belki de yeryüzünde bu kadar acı varken, kendini mutlu hissetmenin verdiği suçluluk duygusu.
Ayak parmaklarım arasında sıkışmış bir parça kırık sarı tebeşirle yere çizdiğim o tek harf yeni bir dünya için yolumdu, zihinsel özgürlüğümün anahtarı.
Peri, ağzındaki tattan kurtulmak için bir dilim ekmeği mideye indirdikten sonra. “Çocuğun üstünden atlama, boyu kısa kalır derler hani. Parmaklarını çıtlatma, meleklerin kanatlarını kırarsın. Karanlıkta ıslık çalma, Şeytan çağırırsın. O tür şeyler.”
Aynen, bütün o saçmalıklar. Bak, benim sevdiğim altın bir kural var; sana da tavsiye ederim. Gözünle görmediğin, kulağınla duymadığın, elinle dokunmadığın ve akla mantığa sığmayan hiçbir şeye asla inanma. Söz mü?”
Hem yaşanmış bir hikâye gibi sahici, hem de bir efsane gibi tanıdık olmalı. O zaman yalnız hâkim değil herkes anlar seni. Unutma, aslında baban da yazar olmak istemişti.”