Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

kuir düşün

kuir düşün
@AyiKardes
Feminizm sınır tanımaz Beyan tanır
Bir gün dünyaya sımsıkı tutunacağım.Şimdi bir parmağım üstünde; bu bir başlangıç.
Reklam
“Ama nasıl bir aptallık bu! Hangi tanrı? Babam tanrının küçük çocuklar için bir masal olduğunu söyler!”
.. insanın kendisini dengede tutabilmek, dünyanın onu çılgına döndürmesini önlemek için kendisine acı veren şeylere gülmesi gerektiğini biliyor da ondan"

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sizden korkuyor mu? Hepimiz korkuyoruz. Hailsham’dayken neredeyse her gün size duyduğum korkuyu yenmeye çalıştım. Çalışma odamın penceresinden size baktığım bazı zamanlarda öyle tiksinirdim ki...” Durdu, sonra gözleri yeniden parladı. “Ama bu tür hislerin doğru bildiğim şeyleri yapmamı engellemesine izin vermedim. Bu hislerime karşı savaştım ve kazandım.
"Merak etme," dedi Şevket'e. "Yatmıyoruz. Benim cinsel hayatım yok zaten, bu dünyaya düşünce balonu olarak geldim. Aynı zamanda arkadaşın tavşan bakıcısıyım."
Reklam
Şule, "Merhaba," dedi tersten gördüğü Şevket'e. "Ben Hegelci'yim de, bir Marksist'in gelip beni ayaklarımın üstüne oturtmasını bekliyorum."
"Burası bizim değil, bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi. T.Ö."
Sağlam kaya nasıl sarsılmıyorsa rüzgârda, bilge olan da öyle sarsılmaz; ne övgüden, ne yergiden etkilenmez.
Hep suçlanan ya da hep övülen hiç olmamıştır, olmayacak, bugün de yok.
Eski bir deyiştir, ey Atula [40], bugünün deyişi değil: “Susanı suçlarlar; çok konuşanı suçlarlar; az konuşanı da suçlarlar; dünyada suçlanmayan yoktur”
Reklam
Kim ki tekbaşına oturur, tekbaşına dinlenir, tembelliğe düşmeden tekbaşına iş görür, kendini tekbaşına denetler, orman kıyısında bile sevinç bulacaktır.
Aşktan keder çıkar; aşktan korku çıkar; aşktan uzak duransa, ne keder bilir, ne korku.
Sevgili okurum, bütün bu değişikler arasında Edward Rochester’ı unutmuş olduğumu sanıyorsunuz belki de. Bir an bile unutmamıştım. O hep aklımdaydı; çünkü ona olan sevgim gün ışığında dağılıverecek bir sis ya da yağmur yağınca yıkılıverecek bir kumdan kale değil, mermer üzerine yontulmuş bir yazıydı ki mermer var olduğu sürece silinmezdi.
Bence yaşam çok kısa. Günlerimizi kin gütmekle, bize yapılan kötülüklerin çetelesini tutmakla geçirirsek çok yazık!
” “Hayır, kendi kendini sen çekip ayıracaksın, kimse sana yardım etmeyecek. Kendi elinle sağ gözünü oyacaksın. Kendi elinle sağ elini keseceksin. Kendi yüreğini kendin deşeceksin.”
İşlenen suçtan nefret bile etsem suçluyu yürekten bağışlayabilirim. Bu inanç sayesinde öç alma isteği duyup da tedirgin olmam.
Reklam
Aynı hayvanat bahçesinde, bonobolara kereviz verildiğinde ve hepsine de dişiler el koyduğunda çok manidar bir hadise yaşanmış. Amy fotoğraf çekiyor ve fotoğraf için maymunlar baksın diye hareketler yapıyormuş. Ama yiyeceğin çoğunu kapmış olan Loretta herhalde Amy'nin ondan dilendiğini düşünmüş. On dakika kadar onu görmezden gelmiş. Sonra aniden ayağa kalkmış, kerevizi ikiye bölmüş ve yarısını, hendeğin karşı tarafında cansiperane ilgisini çekmeye çalışan bu kadına fırlatmış. Bu da dişilerin Amy'yi nasıl kendilerinden biri olarak kucakladıklarını gösteriyor. Bunu bana hiç yapmadılar çünkü maymunlar insanlar arasında da cinsiyet ay­rımı yapar. Amy, gebelik izninden dönüşte bonobo dostlarını tekrar ziyarete gitmiş. Maymunlara bebeğini göstermek istemiş. En yaşlı dişi insan bebeğine şöyle bir bakış fırlattıktan sonra yakındaki bir kafese girmiş. Amy, dişinin rahatsız olduğunu düşünmüş ama me­ğer kendi yeni doğmuş bebeğini almak için içeri girmiş. Hemen ge­ri dönüp maymun bebeği cama doğru kaldırmış, iki yavru birbirle­rinin gözlerine bakabilsinler diye.
Altın şebekler el sıkarak yapar bunu, şempanzeler dudaktan öpüşerek, bonobolar cinsellikle, tonkea makakları da kucaklaşıp dudaklarını şaplatarak. Her tür kendi barışma protokolünü uygular.
Nolite te bastardes carborundorum Anlamı şuydu: 'O piçlerin seni unufak etmesine izin verme.'
Bunu Psikolojiye Giriş dersinde okumuştum; bunu ve bir iş yapmaları için kendilerine elektrik şoku verilen kafesteki fereler hakkındaki bölümü. Ve bir mısır tanesi ortaya çıkaran bir düğmeyi gagalamak için eğitilen güvercinler hakkındakini de. Bu güvercinler üç gruba ayrılıyorlardı: birinci grup her gagalama için, ikincisi iki gagalamada bir alıyordu mısır tanesini, üçüncüsü ise rasgele. Olayı denetleyen adam mısır akışını kestiğinde, ilk grup kısa sürede, ikinci grup da biraz daha sonra vazgeçiyordu. Üçüncü grup asla vazgeçmiyordu. Bırakmaktansa ölene dek gagalamaya devam ediyorlardı. Neyin işe yarayacağını kim bilir ki?
Cahil olmayı isterdim. Böylece ne kadar cahil olduğumu bilmezdim.