Ama artık niye hiç kimse kitapları ciddiye almıyor? Demek istiyorum ki, akademisyenler dışında, zaten onlar da neye yararlar ki- yazılarını yüz yıl gecikmeyle ortaya koyan kitap tanıtımcılar onlar sadece.
Ve açtı. Kutunun içinde bir oda vardı, buzdan bir oda. Odada bir kadın. Kadının önünde bir kutu. Kutunun içinde bir oda, odanın içinde bir kadın, kadının önünde bir kutu, kutunun içinde bir oda, odanın içinde bir kadın…
Kutudan kendisi çıkmıştı.
Kendi gerçekliği içinde tutarlı kalmalı tutunarak. Bir kez dağılırsa, hakikat parçalanırsa… Tutunmadan yaşayamayan varlıklarız biz. Yer çekimi yokmuş gibi mutlaka bir şeylere tutunmak zorundayız. İnkar aile geleneğimiz. Tutunduğumuz elimizden gidince inkar ediyoruz hakikatı.
Çünkü nerede olursam olayım- bir gemi güvertesinde, Paris’te bir sokak kafesinde ya da Bangkok’ta- hap aynı sırça fanusun içinde kendi ekşimiş havamda bunalıyor olacaktım.