Senin yüzündü terkedilmiş iskelede
yağmurun altında, unutmadım
Görüşe hasret bir yıldızın yüzü
Senin ellerindi otobüs durağında
yağmurun altında, unutmadım
Suyun yarasını sarmaya hükümlü
Senin gözlerindi gidilmez istasyonda
yağmurun altında, unutmadım
Yerin ve göğün ve suyun yüzüne, ki
hep senin baktığın gibi bakmıştım
— Niye, niçin, ne zaman mı bakmıştım?
Unutmam unutmam bir daha hiç unutmadım
şimdi yoksun
seni düşünebilirim artık
tutar ellerini öperim uzun uzun
kimseler ayıplayamaz beni
yokluğunda seni nasıl sevdiğimi anlayamazlar
işte gözlerin işte dudakların
senin olan ne varsa karşımda duruyor
ayaklarını dilediğim yere götürebiliyorum artık
sevdiğim şarkıları söyletiyorum dudaklarına
ve hoyrat ellerimle seni
her gün biraz daha
Burası — burası, kiraz çiçeğinin daha siyah olmak istediği yer demek oraya göre.
Burası — bu el demek, ona yardım eden, olsun diye
böyle.
Burası — o gemi demek, kum nehrinden geçtiğim:
palamar tutmuş
senin serptiğin uykuda yatan
Burası — benim tanıdığım bir erkek demek:
şakağı beyaz,
söndürdüğü kor gibi.
Alnıma çaldı kadehini
ve geldi,
yaklaşık bir yıl sonra,
öpmek için 'o yaranın izini'
Hem dua etti ve hem beddua
ve hiçbir şey konuşmadı bir daha.
Burası — bu kent demektir,
senin ve bulutun egemenlik kurduğu,
onun akşamlarından bizlere doğru.
...
ben seni düşünüyorum, seni
hani tıpkı o ilk günlerdeki gibi
“kalbim” diyorum, kalbim
daha dün tezgahtan çıkmış bir su sayacı gibi
aşkı anılar besliyor, düşler kadar
bu yüzden diyorum ki “aşk, eskidikçe aşktır”
sevgi, eskidikçe sevgi.
...
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce.
Sevgilim sabahın erkenini seviyor,
ben geceyi ve esmerliğini onun,
o dorukları seviyor, korkuyor bundan
ben rüzgarla buluşan tepeyi, tuhaflığı,
ona bir yeşil gülümsüyor,
ben, hayatı delice sevdiysem nasıl,
diyorum, seni de öyle.
O kendi boşluğunda oyalanan günlerde
canı sıkılan bir çocuk gibi uyuyor,
ben göğe bakıyorum geceden,
kendi çukurunu
Kut, onsuz edemeyeceğini duyduğundur —
şimdi, seni 'meşgul' eden ne kadar çok şey olsa da, asıl,temel yönelimini belirleyen : onsuz edemeyeceğini bildiğin -
Kut, ancak onunla varolabildiğindir.
Kut, ancak varolabildiğindir.
Kut, varolabildiğindir.