"Yahut da bizim millet acıya alışmış. Biz hepimiz bahtsızlığa o kadar alışmışız ki sevinç normal geliyor. Bilmez misiniz, bizde yüksek sesle gülmek ayıpların başında sayılır. Hele çocuklar için... Sonra hocalar bize cennetin sevinçleri yerine durmadan cehennemin işkencelerini belki de bu sebeple anlatırlar... "
Biraz önce bize güzelliklerini sunan Ege Denizi, Gelibolu'da öfkeden kudurmuş, kıpkırmızı kesilmiş, sanki bizi reddediyordu.
Bizse sanki topluca intihar ediyorduk. Bizi Türkler değil, o yanlış sahile çıkarma emri verenler öldürüyorlardı.
Öğrencisini insan olarak sayan ve seven öğretmenin öğrencisinin özü gelişir. Bakın şöyle demedim:"Öğrencisini insan olarak sayan seven öğretmen, öğrencisinin özünü geliştirir."
Öğretmen çiftçi gibidir. "Çiftçi elma yetiştiriyor." Deriz, ama bu ifade gerçeği temsil etmiyor. Gerçek şudur: Çiftçi elma ağacının büyümesi ve elma vermesi için koşulları sağlıyor ve elma verme işini ağaç yapıyor. Ağacın elma vermesi gibi, gelişim işini öğrenci kendisi, yani özü CAN gerçekleştirir. Öğretmen sadece sınıfta gelişim ortamı oluşturur.
Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey
Dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey...
Fakat artık ümit yetmiyor bana
Ben artık şarkı dinlemek değil şarkı söylemek istiyorum.
"Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun...
Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun. Anlıyor musun?"