Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ebru ACAR

Ebru ACAR
@EbruAcr
Okumak iptiladır, müptelalara selam olsun.
"Hırs, Serçe Hatun hırs... Alevin odunu yiyip bitirdiği gibi insanı yiyip bitirir. Hırs, üç köşeli bir dikendir, cebine nasıl koyarsan koy, sana batar!"
Reklam
"Tüketen insanın üreten insandan daha değerli olduğu bu yanlış ve ahlaksız döneme tahammülüm kalmamıştı artık. Değişmiştim, Mardin beni değiştirmişti. İnsanlar bunca acı çekerken, İstanbul'da en iyi suşinin nerde yenilebileceğini konuşanlara dayanamıyordum..."
Sayfa 134Kitabı okudu
"Bu dünya bir penceredir, her gelen baktı geçti."
Sayfa 109Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Deyrulzafaran Manastırı
"... Bu yapılardaki mistik hava başımı döndürüyor, zaman ve mekân duygusunun kaybolduğu bu loş mahzende ben de, eskiden olduğum şey ne idiyse, ondan daha farklı bir varlığa dönüştüğümü duyumsuyorum. Dünyanın ömrü ile kendi ömrüm arasındaki orantısızlığın verdiği rahatsızlık, güneş çarpması gibi sersemletici bir etki yapıyor üzerimde."
"Harese nedir, bilir misin oğlum? Arapça eski bir kelimedir. Bildiğin o hırs, haris, ihtiras, muhteris sözleri buradan türemiştir. Harese şudur evladım: Develere çölleri gemileri derler bilirsin, bu mübarek hayvan üç hafta yemeden içmeden, aç susuz çölde yürür de yürür; o kadar dayanıklı yani. Ama bunların çölde çok sevdikleri bir diken vardır. Gördükleri yerde o dikeni koparır çiğnemeye başlarlar. Keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar. Tuzlu kanın tadı dikeninkiyle karışınca bu, devenin daha çok hoşuna gider. Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir tür kendi kanına doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından ölür deve. Bunun adı haresedir. Demin de söyledim, rekabet, ihtiras, haris gibi kelimeler buradan gelir. Bütün Ortadoğu'nun âdeti budur oğlum, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur."
Reklam
... Marx, din afyondur, derken asıl şeyi anlatmaktadır. Yani Hıristiyanlığın artık insanı harekete geçirici, sevk ve idare edici özünü yitirdiğini vurgulamak istiyordu. Oysa dinin hakikati, zihni bir düşüntü (düşünce birikimi) olmak değil, doğrudan doğruya insana bir hayat tarzı getirmektir. Yani yaşanacak bir şeydir din. Vehimlerle, hayallerle ilgisi yoktur. (Ne var ki Batılıların din derken kendi dinlerini, yani Hristiyanlığı kastettiğini fark etmeyen diğer kültür mensupları, kullanılan ''din'' kelimesini kendi dinleri için de geçerli sanmışlardır.)
Sayfa 169Kitabı okudu
"Oysa Müslüman çağın gözüyle İslam'a bakmaz, İslam'ın gözüyle çağa bakar."
İnsanın hayâtı, lezzet ile elemin geçitidir. İnsan ruhu elemden gocunur, lezzetten hoşlanır. Eleme sebep olan şeyler karşısında öfkelenir veya korkar. Lezzete sebep olan şeyler karşısında da ümitlenir veya hırslanır. İnsan çalışmasını düzenleyen unsur da işte içinde bulunulan andan geleceğe bu korku ile ümidin sürekli karşılaması ve çatışmasıdır. Ümit silindiği zaman ümitsizlik kaplar, faaliyet söner, korku silindiği zaman da azgınlık başlar, sonu düşünülmez, faydalı bir faaliyet yapılmaz, üretim yerine tüketim yerleşir. Ümidin içinde bir korku, korkunun içinde bir ümit yoksa vazife duygusu tembelliğe düşer. Açları çalıştıran doymak ümidi, tokları çalıştıran açlık korkusudur.
"İnsanların unutmaması gereken dört kural vardır: Yanlış söz söyleme, yanlış yatakta uyuma, yanlış eşikten girme, elini yanlış cebe atma."
Sayfa 143Kitabı okudu
6 Nisan günü İttihat ve Terakki'ye karşı yazılarıyla tanınan gazeteci Hasan Fehmi, Galata Köprüsü üzerinde öldürüldü. Sokak ortasında bir gazetecinin vurulması inanılacak şey değildi. İnsanlar şoke olmuştu. Abdülhamid döneminde bile hiç yaşanmamıştı böylesi bir cinayet. Bir çok kişi gibi Osman Hamdi'nin de kafasında soru işaretleri belirmişti. Günlerce sokaklara çıkıp kutladıkları Meşrutiyet'in getirdiği özgürlük hani, neredeydi?
Sayfa 259Kitabı okudu
Reklam
"Bazen suyun berraklaşması için önce bulanması gerekiyor."
Sayfa 165Kitabı okudu
"Bizim zamanımızda günah vardı, şimdi günahların adı hata oldu."
Sayfa 113Kitabı okudu
"... İnsanı yalana alıştıran şeyler damla damla işliyor kanına."
"Biraz sonra elindeki tepsiye yerleştirdiği incecik, zarflı fincanlarda nefis kokan, bol köpüklü iki kahveyle geldi. Birer küçük bardak su ve kahve fincanlarının yanında birer güllü lokum koymuştu. Tam eski İstanbul işte. Ne Starbucks'ta bulunurdu bu, ne de House Cafe'de. İnsanlar niye bu güzel âdetleri bırakır da karton bardaklarda kahve içerler diye bir kez daha merak ettim. Hem de tadı yabancı bir kahve. Aslında nedeni belliydi. Dünyanın değişik yerlerinde yaşayan, birbirinden farklı özellikteki milyarlarca insan, aynı tür yiyecek ve içecekleri sevmeli, aynı tarz giysileri almalı, bunun için de aynı tarz bir hayat yaşamalıydı. Böylece uluslarüstü büyük firmalar, ürünlerini dünyanın her yerinde satabilirdi.."
Sayfa 336Kitabı okudu
Dante'nin İlahi Komedya'sındaki Cennet: 17. Kanto'dan alıntıdır:
"Başkalarının ekmeğinin ne kadar tuzlu, başkalarının merdivenlerinden çıkmanın ne kadar zor olduğunu göreceksin."
Sayfa 241Kitabı okudu
"Ne kadar saf ve naif bir biçimde yetiştirildiğimizi düşündüm. Bırakın yakın tarihimizi doğru dürüst öğrenmeyi, kendi aile hikâyelerimizi bile bilmeden yetiştirilmiştik."
Sayfa 201Kitabı okudu
Reklam
"Hakikati seviniz, o da sizi sever; hakikati arayınız, o da sizi arar ve üstüne yalan Çin setleri gibi kalın duvarlar örsün, altında kalan hakikat bir ince iniltiyle, bir hafif rüzgar dalgasıyla, herhangi bir küçük işaretle mevcudiyetini bildirir:"Buradayım!" der."