Herkesi sevdikleri için iyi insan sayılırlar ; oysa kimseyi sevmezler ve kötü olmadıkları için iyidirler. Böyle bir adamın önünde bir fakire sadaka verirseniz o da verir; ama küfredin, alay edin, o da aynı şeyi yapar.
Tembel, işten kaçan ve işsizlikte mutluluğu bulan adamdır. Oblomov'sa hiçbir zaman işe giremeyen, işsizlikten de zevk alamayan bir adamdır. Zaman zaman kendi durumunu açıkça gören Oblomov üstüne çöken, hayatını bir bataklığa çeviren bu durgunluğa acı acı isyan bile eder:"Yarım kalmış bir adam olduğunu, ruh güçlerinin gelişmeden kaldığını, hayatına bir ağırlığın çöktüğünü düşündükçe içi parçalanıyordu. Başkalarının zengin vr harketli hayatını kıskanıyor; kendi hayatının yolunu ağır bir kaya parçasıyla tıkanmış, daracık zavallı bir patika gibi görüyordu. İçinde hiç uyanmadan kalmış, biraz kurcalamış, fakat hiçbiri sonuna kadar işlenmemiş bir çok imkanlar olduğunu acı acı seziyordu.
Gerçekten ihtiyarlık bu bakımdan kurtuluş sayılır. İstekler, hırslar gevşeyince insan rahatlar, Sophokles'in dediği gibi zırdeli bir zorbanın elinden yakasını sıyırmış olur.
Bununla beraber namuslu bir adamın bahsetmekten en çok zevk aldığı konu nedir bilir misiniz?
Cevap: Bizzat kendisi.
Şu halde ben de kendimden söz açacağım
Doğduğu an günahkar ümmeti için cenab-ı Hak'tan af dileyen ve "kamu düşmüşlere destgir" diye selamlanan peygamberimizin ümmeti nasıl, günahkarlara ve düşmüşlere hakaretle bakabilirlerdi.
Gülsüm Hala'nın kolunu çekti, yavaşça: "Peygamberimiz doğduğu gece günahkar ümmeti için Allah'a yalvarmış. Siz, peygamberden de mi büyüksünüz?" dedi.