Hakan Günday, Kinyas ve Kayra’yı yazmaya nasıl başladığını şu şekilde anlatıyordu: Bir gün okulun kapısına geldiğimde içeri girmek istemediğimi fark ettim. Uzun süredir beynimde dolaşan ve beni rahatsız eden düşüncelerden ancak yazarak kurtulabileceğimin farkındalığı o an gelmişti. Okula girmek yerine karşıdaki kırtasiyeye gidip bir top kağıt aldım, bir de kalem. Ardından kahveye gidip bir çay söyledim, çayım geldiğinde Kinyas ve Kayra’yı yazmaya başlamıştım.
Yazar, Kinyas ve Kayra’yı yazarken Türk edebiyatına eşi benzeri olmayan bir yapıt kazandıracağını hissediyor muydu bilmiyorum. Ama K&K, Türk edebiyatının yer altına girmesine ve “underground” edebiyatın ülkemizde kök salmasına öylesine güzel bir zemin hazırladı ki, bu akım K&K’yı bir kült haline getirdi.
Pesimizmin ve varoluşsal krizlerin gölgesinde, hayata dair her doyuma ulaşmış iki arkadaşın, dünyayı dolaşırken karşılaştığı olayları ve başlarından geçenleri üç ayrı bölüm halinde anlatan bu kitabı okurken yanınızda bir kalem bulundurun. Zira altını çizeceğiniz cümleler okuma hızınızı düşürecek.
Hakan Günday, ilk kitabında koyduğu kalite çıtasını uzun müddet muhafaza etti. Bu nedenle kendisini yaşarken efsaneleşen yazarlar arasında anıyorum.