Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
ོ S ོ
ོ S ོ
@Gokyuzundeokur3
Kedilerinin Annesi
İnst : gokyuzundekiokur3
Medresetül Mahmudiyye
hafız
İstanbul
410 okur puanı
Aralık 2019 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Kitabı okurken İslamın içinde büyüyüp hafız olduğum halde böyle islam aşkıyla yanamadığıma yandı içim.
Kabe’yi gördüğümde hissettiğim şeyleri Julia Sena İslamın her evresinde tüm zerresiyle hissetmiş ve yaşamış.. Kitabın bazı bölümlerinde utandım bazı bölümlerinde sarılmak istedim Julia’ya ..
Julia Polonyalı ve Müslüman olmayan bir ailede büyümüş. Yaşadığı aile sorunları ve anne baba ayrılığı, annesinin psikolojik sorunlarıyla küçücük yaşta tanışmasıyla başlamış aslında hayat mücadelesi ..
Bu yaşadığı travmaların Müslümanlığa geçişinde rol olduğunu anlayabilmiş olması, bunun idrakinde olması karakterin gücünü koyuyor ortaya. Ve yaşadığı hayatı okuduğunuzda aynı cennete talip olduğumuzu ve aynı cenneti hak ediyor muyuz gerçeği dönüyor insanın zihninde..
Allah yolundan ayırmasın, düştüğünde sığındığı Allah ve Rasulü her zaman elinden tutsun inşaAllah ..
Ah Martin, üzümlü kekim..
Martin Eden köylü sayılabilecek bir karakter gerek giyim tarzıyla gerek lehçesinin ve aksanının bozukluğuyla gerekse yaşadığı yer ve çevresindeki insanlar olarak alt sınıfa ait bir karakter’di. Ta ki karşısına Ruht çıkana kadar.
Bir erkek aşkı için neler yapabilir ne kadar yol kat edebilir ve ne kadar savaşabilir bunu okuyacaksınız aslında.
Fakat kitabın şöyle bir dezavantajı var, Martin’le tanıştıktan sonra sonsuza dek onun gibi bir insan arayıp ve asla bulamayacağınız için sonsuza dek bekar kalabilmeyi göze almanız gerekiyor
Çünkü böyle bir erkek yok
Bir çok konuda başarılı olmaya çalışan ve hayatına yol gösterebilecek kaliteli bir arkadaştan sonra neyi isteyip neyi istemediğini öğrenen biri Martin.
Ruht’un ait olduğu sınıfa ulaşamayacağını bildiği halde gece gündüz kitaplardan kafasını kaldırmadan okul yüzü görmeyen bir insan için başarıya ulaşmış mükemmel bir karakter.
Ruht ise anladığım fakat fazlasıyla kızdığım bir karakter olmakla birlikte Martin’i hak etmediğine sizler de şahit olacaksınız :))
Spoider vermemek için zor tutuyorum kendimi fakat şunu da söylemeden edemeyeceğim, kendi gözünde zirveye ulaşmış bir insan için diğer insanların hepsi ve geride kalan her şey anlamını yitiriyor ve siz yalnızlaşıyorsunuz..
Diyeceklerim bu kadar
“Bu kitabı okumalısın” baskıları kesinlikle yersiz değil bu kitap fazlasıyla övgüyü hak ediyor bence..
Okuyun, hayatınızdaki erkeğe okutun
10/10
Bol bol alıntı yapmak istediğim bir kitap olmadı, daha önce hiç öykü okumadım ilk öykü kitabı deneyimimdi. Akıcı fakat konular kısa olunca zevk alamadım pek, sadece bu kitapla öykü sevmiyorum dememek için bir şans daha vereceğim öykü kitaplarına :)
Güzeldi ama çok tatmin etmedi beni
Okur Takip Önerileri
Kitabı iki gün önce bitirdim fakat ancak inceleme yapma fırsatı bulabildim. Kitabın etkisinden çıkmak pek mümkün olmadı.
Bu kadar kısa, süssüz , sade ama bir o kadar da edebi bir roman yoktur sanırım.
Bahsi geçen yakışıklı Talat ve güzeller güzeli Fitnat'ın imkansız aşkı ise yürek burkan cinsten..
Aşk ile ilgili hitaplar o kadar özenle seçilmiş gibiydi. Kitabın sonuna kadar soluksuz okudum. Kitabın içine girip o iki genci ben evlendirmek istedim
Kitabın sonunda şok edici bir olay oluyor ben çok şaşırmıştım.
Peki sizce bu iki sevdalı genç kavuşabilecek mi? Kavuşacaksa nasıl kavuşacak?
Şemsettin Sami’nin okuduğum ilk kitabıydı ve zirveden başlamak beni oldukça tatmin etti..
Mutlaka okuyun
10/10
Kitabımız iki hikayeden oluşmakta ve ilk hikaye ismini kapağından alan Kitapçı Mendel.
Mendel Nazi Almanya'sının insanlarda yüzyıllarca sürecek bir sosyo-psikolojik etkileri mevcuttur. Uzun süre insanlar kitaplardan korkar olmuştur. Kitapçı Mendel'de de savaş döneminin etkileri anlatılmaktadır.
Kitapçı Mendel, eski kitaplardan başka bir şey bilmeyen küçücük veya kocaman dünyasında kitapların arasında kaybolmuş bir karakter; ve yürüyen kütüphane adıyla tanınmakta.
Ölümü ise kalbinizi kıracak türde.
İkinci hikaye ise Kızıl, ben bu hikayeyi başka bir yayınevinden okumuştum. Ama tekrar okumakta fayda var çünkü Stefan Zweig ayrılacalığı
Kızıl adı altında bir gencin kendi ruhunu, sosyalleşmenin, insan ruhuna etkileri ve iç çekişmeleri ile geçen sancılı günleri anlatmaktadır.
Stefan Zweig her zaman okunmaya değer bir yazar ve okurken bazen “Allah’ını seven şu adamın üzerine biri antidepresan atsın” diyesim geliyor :))
Tavsiye Kitap
Not : Spoiler içerir
Zengin varlıklı yakışıklı evin büyük oğluna gönlünü kaptıran İstanbul’lu Süreyya’nın eşi hapse girdikten sonra kızı Ala’nın başına gelen olaylar hiç istenmeyen hiç sevilmeyen aşağılanan vs vs peki ya Ala’yı kimse sevmedi mi? Evet kimse sevmedi elinden kimse tutmadı taa ki yazarımızla yolları kesişene kadar elinden kimse tutmadı.
Ala’nın ölesiye yediği dayaklara rağmen derslerini birincilikle ve dereceyle bitirmiş olması. Hiç arkadaşı olmamasına rağmen başarılı ve çok bilgili bir avukat oluşu.
Hayatla mücadele etmeyi bilmeyen fakat tüm gücünü başarıya yönlendirmiş kız Ala..
Anne Baba Esma Sultan (babaanne) Prenses kuzen dahil bir çok kişiden hem fiziki hem psikolojik şiddet görmüş.
Annesinin nefret ettiği o kız iyileşmek için önce sevilmeye çalışarak çıkıyor yazarımızın karşısına ve olanlar oluyor.
Onun bu zorlu sürecini birlikte aşıyorsunuz kitabı okudukça, ve benimki de dert mi diye düşünüyorsunuz.
Not: Gülseren Budayıcıoğlunun okuduğum 5. Kitabı. Yazarımız çok fazla kendi hayatından kesitler anlatıyor, bu kısmı biraz sıkıcı olsa da kitap ve Ala kesinlikle okunmaya değer
9/10
Erhan Keklik’i uzun bir süredir sosyal medyadan takip ediyorum. Okuduğu şiirlerle, kitap alıntılarıyla, paylaştığı videolarda ettiği sohbetlerle sesine vurgularına hayran olduğum bir karakter. İlk kitabını çıkartması ve kitabın her videosunda hemen hemen Hasılı demesiyle kitabına Hasılı adını vermesi benim çok naif bulduğum bir olaydı.
Deprem bölgesine gittiğinde ateşin duman kokusunu çok sevdiğini fakat o bölgede dumana karışan acı kokuyu tasvir edişi kalbime daha çok dokundu diyebilirim.
Kitabından bahsedecek olursam, satırları kendi sesiyle okuyabileceğiniz çok samimi sohbetvari bir kitap olmuş.
Hemen hemen her bölümde ayet paylaşması benim için kitabı daha da değerli kılıyor.
Dinine bağlı olması, eşinin tesettürlü oluşu, ve bir çok şeyi samimi geliyor bana şahsım adına.
Kitabın bir bölümü “Umreye Giden Yol” 17 yaşlarında yazdığı bir kompozisyonmuş. Efendimizi o yaşlarda böylesine hissederek anlatması beni çok etkiledi.
Ve 17 yaşında yazdığı bir yazıya ilk kitabında yer vermesi yine karakterindeki naifliği ortaya koyuyor.
Taze yazarların gün geçtikçe paylaşımları meditasyon, verimlilik farkındalık adı altında saçma sapan sapmalarına şahit olduk. Fesleğen kitabının kapağındaki kızın tesettürsüzleşmesi gibi. Kimden bahsettiğimi tahmin etmişsinizdir.
Ve bu cümlelerim size Sayın Erhan Keklik, İnşaAllah yürüdüğünüz yoldaki taşlara takılmadan devam edersiniz. Bir pergel gibi ayağınızın biri sabit islam üzerine olur ve diğeriyle güzel işler başarırsınız.
Başarılarınızın hayırlı şekilde devamını diliyorum.
Rabbim size hayırlı kapılar açsın Amin
10/10
Kitap eşinden ayrılmış bir kadının üniversitede çalışıp Türkiye’ye gelen profesörlerle ilgilenen Maya adında bir kadınla başlıyor.
Max adında bir profesörün hayatını okuyorsunuz aslında. Ve yaşadığı kaderi ..
Kendimce yorumum,
Osmanlı’yı küçümsemesi, Müslümanlığı hafife alması, bazı dini değerlerimizi basitleştirmesi ve daha bir çok paragrafta soru işareti koyduğum bir kitap oldu.
Livaneli’nin genel bakış açısı ve tavrı böyle. Diğer kitaplarında da yine bu tarz beni rahatsız eden yerler olmuştu. Bana kalırsa Müslüman bir yazarın dini konulara değinmeden yada bu tarz rahatsız edici bakış açısını kullanmadan kitap yazması. Fakat Mehmet Rauf ve sayamadığım bir çok yazar dini değerlere saygısızlık yaparak kitap yazmayı tercih ediyor..
Adı Müslüman denebilir bir yazar olduğu için bu kısma takılmadan okuduğunuzda hikaye güzel.
Okuması keyifli.
Okuyup okumamak size kalmış
Yeni kitap yorumuyla geldim
Kadın olmayı hatırlamak ..
Ne kadar kadınız ve ne kadar kadın gibi davranıyoruz?
Beklediğimden çok daha başarılı bir kitaptı.
Kitap her başlık altında farklı konular farklı farkındalıklar oluşturan bir deneyimdi.
İçerisinde kadın enerjisi erkek enerjisi yaymak, Atalarımızdan gelen yazgı, Evlilikte yapılması ve şifalandırılması gereken konular, telepatik iletişim tekniği ve daha buraya ekleyemediğim bir sürü konu içeriyor.
Satırlarla birlikte tekrar edip nefes egzersizi yapıp olumlama tarzında dualar da yazıyor mutlaka yapılsın
Her kadının, (erkeklerin de okumasını tavsiye ederim) mutlaka baş ucunda bulunması gereken türden bir kitap.
Son olarak kitabın son 64 sayfası soru cevap olarak geçiyor kesinlikle cevaplanmalı
Samim, Besim, Selmin, ay n’oluyo n’oluyo
İlk başlarda tamam güzelleşecek kitap dedim devam edeyim. Kitabın başlarında Selminin annesi selmini kendi aağabeysinden yani dayısından hamile kaldığını sandı felan.
Ya kitabı okumamı sürdürmemin tek sebebi Samim ve simeranyaydı.. Onun hayal gücü onun cümleleri..
Kitabı hiç sevmedim. Kimin eli kimin cebinde gibi bir karmaşa. Meral yolluymuş annesi de öyleymiş tabi, e ne derler anasına bak kızını al
Peyami Safa’dan beklemeyeceğim kadar garip bir kitaptı. Samim de olmasa kitap bitmezdi yani ..
Neyse merak eden okusun
Kino ve karısı Juana, Coyotito adında kundakta oğullarıyla birlikte bir sazlık kulubesinde yaşıyordu.
Kino’nun babasından kalma ve sürekli onardığı bir kanosu vardı.
Geçimlerini sağlamak için, kanoyla denize gidip denizin derinlerinden inci çıkarıyorlardı.
Kino şimdiye kadar görünmemiş en büyük inciyi buldu denizde. Ve başına ne geldiyse o inci yüzünden geldi ..
Kitap okunmaya değer, bir solukta bitecek kadar akıcı ve güzeldi.
Okuyun derim
8.5/10
Jack London’ın Kızıl Veba’dan sonra okuduğum ikinci kitabı.
Hırsın ve intikamın bir insana yaptırabileceği güç ..
Okumaya değer bir kitaptı bu gecenin kitabı da bu olsundu
Kamran senden nefret ediyorum!!
-Dikkat spoiler içerir.-
Geleneksel örf ve adetleri kitabın yazıldığı dönemin şartları Feride’yi içinde bıraktığı durum.
Kitap mutlu sonla bitse de ben Feride’nin yaşadıklarına ordan oraya savrulmasına çok üzüldüm.
Sadece Feride’nin değil kitabın da naif bir ruhu vardı sanki. Eskilerde olduğu gibi anne babası ölmüş bir kızı aileden biriyle evlendirme niyetindeler, güzel olan tarafı bu iki birey birbirlerini seviyorlar. Ama tabi ki konu bu kadar güzel ilerlemiyor. Her zamanki gibi bir aldatma klişesi daha. Ah bu erkekler!
Feride aşık olduğu kuzeni Kamran tarafından aldatıldığını öğrenip nişanı olduğu akşam evi ve tüm akrabalarını terk ediyor ve yolculuğu böyle başlıyor.
O köyden bu köye çeşitli zorluklar yaşayan Feride, küçücük cüssesine aldırmadan bir kız çocuğu evlatlık alıyor.
Anne babasını kaybettiği yetmiyormuş gibi bir de evlat acısı yaşıyor Feride. Okurken çoğu satırda Feride’nin Çalıkuşu hallerine gülerken, yaşadığı zorluklarda içten içe yanında olup ona destek olma isteği bürüdü içimi ne yalan söyleyeyim.
Feride’nin ayrıldıktan sonra yazdığı günlük Kamran’aydı baştan sona. Ve yine o günlük bir araya getirdi onları.
Kitap okumaya kesinlikle değer mükemmel bir kitaptı mutlaka okumalısınız
10/10
Eskilerin Kıymetini Hissettiren Kitap..
Yeni nesil buna yetişti mi bilemem ama 90lar ve önceleri bilir. Eskiden yaşanmışları çok olan yaş olarak büyük insanlar karşılarına bir genç çıktı mı onlara öğütler verir, hoş sohbetler ederlerdi. Gün geçtikçe bu kıymetli sohbetlerden mahrum kaldık kalıyoruz ne yazık ki. Çocukları yaşlı insanlarla büyütmek ne büyük nimetmiş meğer.
Gülistan kitabını okumaya başladığım anda karşımda yaşlanmış ama gönlü hala genç bir teyze/amca benimle sohbet ediyor bana mesajlar veriyor öğütler anlatıyor gibi hissettim.
Kitap çok akıcı ve çok güzeldi. Anlayabilene ..
10/10
Dünyada gördüğüm yaşadığım en acı günleri yaşadım bu hafta. Dahasını da göreceğim belki ömrümün geri kalanında. Rabbim göstermesin yaşatmasın. (امين Amin) Depremin şokunu, hüznünü üzüntüsünü atlatmak bi yana kafayı yememek için kitap okumam gerektiğini düşündüm.
Kitap genç bir kızın intihar hapları içmesiyle başladı, ve bu sebepten bir akıl hastanesine yatırıldı. Orada ona bir haftaya kalmaz kalbinin dayanmayacağı ve öleceği söylendi. Kalan günlerinde yaşamın değerini anladı Veronika.
Tıpkı deprem olduğunda hissettiğimiz gibi.
Veronikanın bir haftalık deliler hastanesinde geçirdiği serüveni ve oradaki bazı insanların yaşamlarından kesitlerini okudum. Duyguların bize açacağı yolları gösterdi kitap.
Ben her okuduğum kitapta şuna dikkat ediyorum. Dini konular ele alınmış mı?
Kitap gerçekten çok güzel, fakat Hz Adem babamızla Hz Havva annemiz, Hz Meryem kitapta kaleme alınmasaydı daha güzel olabilirdi.
Yazarların inancı yada bakış açısı beni ilgilendirmiyor fakat okurken rahatsız olduğum şeyler..
Kitap fazlasıyla altını çizdiğim okurken depremin acısını bir nebze de olsa unutturan satırları düşündüren bir türdeydi.
Okuyun derim..
