' Belki de şiir iyi zamanlardan bize kalan şeydir. Bunu geleceğe taşırmak, iyi zamanların ruhunu diri tutmak insanı anlamak ve tamamlamak açısından çok gerekli sanırım.'
" Ateş ağaca değdiğinde, tüm gücüne ve ısısına rağmen, onun ancak toprağın üstündeki kısmını yakar ; su ise, tüm yumuşaklığına ve soğukluğuna rağmen, ağacı kökleriyle birlikte söker götürür."
' Zenginin övüldüğü özellikler yoksul için yerilme sebebidir; yoksul cesur ise ona deli, cömert ise tutumsuz, uysal ise güçsüz, ağırbaşlı ise ahmak derler. '
.. Şimdi biliyoruz ki, ışık nasıl gölgeyi büyütürse, iletişim araçları da bilinçsizliği öyle yaygınlaştırıyor; ışıldak ne kadar güçlüyse, gölge de o kadar koyu oluyor.
" Zaman bana da bir nehir gibi geliyor. O nehirde yüzüyorum. Sular akıyor ama hangi damla arkamda, hangisi önümde; nehir mi daha hızlı akıyor, ben mi; su önüme mi geçiyor, arkamda mı kalıyor anlayamıyorum. Gerçek olan tek şey sonsuz bir akış. "
-Ben sizi denemek istemiştim, dedi. Sinirleriniz nereye kadar dayanıyor diye.
-Bunun bir sınırı yok. Canıma zarar vermediği sürece hiçbir şeye aldırmam ben. Çünkü insanları yöneten o diktatörü, yani egoyu yendim.
"... Kırmızı abajurun altında karşı karşıya çay içecektik... Parasızlığımızdan bahsedip biraz üzülecek, birbirimizi avutmaya çalışarak biraz gülüşecek ve nihayet birbirimize sarılarak yarı aç midelerimizle yatağa girecektik...
"Kendimizi bu geceden ayırmaya gücümüz yeter mi? Fakat ne garip, şimdi küreklere sarılarak sahile dönmeye ve insan kokan sokaklardan geçerek evlerimize gitmeye mecburuz. Hatta bunu hemen yapmamız lazım. Çünkü vakit geçti. Sevgili teyzelerimiz, amcalarımız var... "
"Dünyadaki insanların acaba kaç binde biri şu anda başını aya çevirmiştir?
... Şu dakikada Sarı Nehir üzerindeki kayıklarında uyuyan yorgun Kulileri, iri Hindistan ceviz ağaçlarının dalları arasında tüneyen papağanları, başlarını Nil'in kırmızı sahillerine yaslayarak dinlenen timsahları ve herhangi büyük bir şehrin herhangi bir eğlence bahçesindeki sevgilisini belinden kavrayan sarhoş kibarzadeleri aydınlatan hep aynı ışıktır. Hâlbuki ne kadar masum bir yüzü var; savaş meydanlarında bağırsaklarını avuçlayarak ölenleri, apartman kapılarının önüne bırakılan çöp tenekelerini karıştırıp gıda arayanları, aynı gecede ikinci âşığını pencereden içeri almaya çalışanları gördüğü hâlde güzelliğini ve saffetini koruyabilir. Bizler, her gördüğümüz kötülüğün ve rezaletin bir parçasını ruhumuzda sonsuza kadar beraber taşımaya mahkûm insanlar, onun yanında ne kadar zavallı ve küçük şeyleriz... "