Heyecanlar, yaşamın en önemli enerjisini bir kapsül gibi içlerinde tutarlar. Bu enerjiye ifade olanağı verilmezse, kapsül içinde sıkışıp kalır ve kişinin doğal gelişimini kösteklemeye başlar.
İçimizdeki Çocuk sağlıksız aile ve kültür ortamında normal psikolojik gelişimini gerçekleştiremez. Böyle sağlıksız ortamda yetişen kişiler, kendileri yetişkin olunca, kendi çocukları için sağlıksız bir ortam yaratmak için ellerinden gelen her şeyi yaparlar. Çocuklarının da kendileri gibi sağlıksız yetişmesi onlar için önemlidir; ancak bu şekilde kendi sağlıksız durumları onlara "normal" gözükür. Bu durumu devam ettirebilmek için sağlıksız aile kendine özgü gelenekler, sağlıksız toplum da o topluma özgü kültür değerleri yaratır.
Korkusuzca Tanrı'ya başkaldırıyor, başlarına bunca dert, bela açtığın insanların demirden yapıldığını mı sanıyorsun, diye hesap soruyordu. Bu soruyu üsteledikçe aklı büsbütün karışıyor, çekip gitmek, bir yabancı gibi başıboş dolanmak için karşı konulmaz bir istek duyuyordu. Kendisine son kertede bir an olsun başkaldırmak hakkını tanımak istiyordu. Kaç kez niyetlenip ertelediği bu özlemi gerçekleştirmek, her şeye sıçıp batırmak, koca bir yüzyıl boyunca tatsızlık olmasın diye yuttuğu bütün ağır sözleri, sövgüleri sayıp dökmek, içini boşaltmak için yanıyor tutuşuyordu.
"Sadeliğin üstünlüğünü, ayrıcalığını anlayabilmesi için otuz iki savaş çıkarması, ölümle bütün anlaşmalarını bozması, ün denilen pisliğe bir domuz gibi bulanması ve tam kırk yıl yitirmesi gerekmişti."
"... siyasal danışmanlarının arasındaki sandalyeye oturdu elçilerin önerilerini dinledi. Öncelikle, Liberal toprak sahiplerinin desteğini yeniden kazanmak için, tapu kadastro kayıtlarını incelemekten vazgeçmesini istiyorlardı. Sonra Katolik kitlelerin desteğini sağlamak için, din adamlarının nüfuzuyla uğraşmayı bırakmasını istiyorlardı. Son olarak da aile bütünlüğünü korumak amacıyla, evlilik dışı doğmuş çocuklara eşit haklar verilmesini amaçlamaktan vazeçmesini istiyorlardı.
- "O halde," dedi, "yalnızca iktidar için savaşıyoruz demek ki."
+ "Şu sıra önemli olan şey, savaşın halka dayanan tabanını genişletmektir. Sonra, bunları yeniden ele alırız."
× "Burada bir çelişki var. Bu değişiklikler yararlı ve yerinde ise, o zaman Muhafazakar rejim de iyi demektir. Dediğiniz gibi, savaşın halka dayanan tabanını bu değişikliklerle genişleteceksek, Muhafazakar rejim geniş bir halk temeline dayanıyor demektir. Sözün kısası, demek oluyor ki, biz yirmi yıla yakın süredir halkın duygularına karşı savaşmışız."
Hiç rızam olmaksızın dünyaya getirildim,
Hayretlerimden başka artmadı hiçbir şeyim.
Bir gün yine aniden gideceğim dünyadan;
Maksat neydi gelmekten hiç anlamış değilim.
...Önemli olan deneyimler, anılar ve gerçek anlamın bulunabileceği kadar geniş bir uzamda yaşamanın büyük hazzı. Tanrım, yaşamak harika bir şey! Teşekkürler. Teşekkürler.
-Umarım şeytan sizi işitmemiştir, sayın bakan.
-Şeytan öyle iyi işitir ki yüksek sesle konuşmak hiç gerekmez.
-O halde tanrı bizi affetsin.
-Zahmet etme, o doğuştan sağır.
Aslında, yıllar önce başlamış bir süreç ilerliyordu. İlk aşamada, kafasında karşı koyamadığı, gizli bir düşünce belirmiş, ikinci aşamada günce tutmaya başlamıştı. Düşüncelerden sözcüklere geçmişti, şimdi de sözcüklerden eyleme geçiyordu.
Açıkçası, Parti'nin dünya görüşü, onu hiç anlayamayan insanlara çok daha kolay dayatılıyordu. Gerçekliğin en açık biçimde çarpıtılması böylelerine kolayca benimsetilebiliyordu, çünkü kendilerinden istenenin iğrençliğini hiçbir zaman tam olarak kavrayamadıkları gibi, toplumsal olaylarla yeterince ilgilenmedikleri için neler olup bittiğini de göremiyorlardı. Hiçbir şeyi kavrayamadıkları için hiçbir zaman akıllarını kaçırmıyorlardı. Her şeyi yutuyorlar ve hiçbir zarar görmüyorlardı, çünkü tıpkı bir mısır tanesinin bir kuşun bedeninden sindirilmeden geçip gitmesi gibi, yuttuklarından geriye bir şey kalmıyordu.
"Iran hasta" diyordu. "Başucunda pek çok doktor var. Çağdaş doktorlar, gelenekçi doktorlar... her biri kendi ilacını öneriyor. Onu kim iyileştirirse, gelecek onun olacak. Bu devrim başarılı olursa, mollalar demokratlaşma; olmazsa demokratlar mollalaşma zorunda kalacaklar."
Cihan, ardında bırakacağı bir varlığın yükünü kesinlikle taşımak niyetinde değildi. Hayyam da, hayranı olduğu Suriyeli şair Ebu'l-Alâ'nın sözlerini aynen benimsemişti: "Beni döllendirenin günahını çekiyorum, kimse benim günahımı çekmeyecek."
...
Ömer çocuk sahibi olmak istemiyorsa, yaşamın güçlüğünü düşündüğü içindir. "Dünyaya hiç gelmemiş olana ne mutlu!" deyip dururdu.
-neden kör olduk?
-bilmiyorum, belki bir gün nedenini öğreniriz.
-ne düşündüğümü söyleyeyim mi sana?
-söyle.
-bence biz kör olmadık, biz zaten kördük.
-gören körler mi?
-gördüğü halde görmeyen körler.
Dünya bizi giderek daha çok depresyona sürüklemek üzere planlanıyor. Mutluluğun ekonomik bir değeri yok. Elimizdekilerle mutlu olabilseydik, başka neye ihtiyacımız kalırdı ki?