Kitabı beğendim. Okunmasını herkese öneririm. Dicle’nin Yakarışı da aynı ölçüde güzeldi.Keşke bu kadar erken ölmeseymiş Mehmed Uzun daha çok yazabilseymiş. Osmanlı-Kürt, Yezidi, Keldani,Nasturi, Ermeni hatta Rum ilişkileri, politikaları ve hatta Kürtlerin kendi aralarındaki ve bölge halklarıyla olan girift ilişkileri Yezidi Bıro’nun yaşamı ve tek gözü ile gördükleri onun dengbej yani gece sohbetlerinde yani Şevbuherk’lerde masal anlatan, müzikle anlatan kişi olarak anlatmasıyla veriliyor.
Girit’e sürülen Bıro Girit yerlileri ile Kürtleri’de karşılaştırıyor. Her iki halk sürekli Osmanlı’ya isyan halindeler ve başarısız olduklarında Giritliler ne yapıyor Kürtler nasıl davranıyor... Aralarında dağlar kadar fark olduğunu görüyor ve bu kez sadece Giritli-Kürt veya Mezopotamya halkları arasındaki farka değil Giritli-Türk arasındaki farka da kendimiz bakıyoruz. Kitapta hiç Türk kelimesi veya topluluğu yok hep Osmanlı var. Tabii Türkmenler de var. Ama o da Osmanlı tarafından ezilen halk olarak var. Aslında ben de burada sizlere bu çok beğendiğim kitabı bir solukta anlatabilirim. Mir’i son karışı Ruşen Hanım’ı , Bıro’nun Kürt,Ermeni,Yezidi ve Müslüman arkadaşlarını, onların kız kardeşleri Armine ve Gülizer’i, Yahudi kocakarı Amojna Reşe’yi, şairleri, Mam Safo’yu kendiniz tanıyın istiyorum.