Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Betül

Betül
@KyBtl
İnsanları sevmek gibi memleketi sevmenin de tek şekli yoktur Aşk vardır ki cezbeye benzer; insana sevdiğini hiç bir eksiği olmıyan bir ideal gibi gösterir. Bu belki aşkin en makbul şeklidir. Fakat öylesi de vardır ki karanlıkta nöbetçi gibi daima pusuda ve kuşkudadır; en ehemmiyetsiz gölge ve patirdidan evhama düşer. Gene aşkın öylesi vardır ki sevdiğinde kusur görmeye tahammül edemez. iyi giden taraflardan ziyade aksıyan ve geri kalan tarafları görmeğe ve bunlardan endişe duymağa meyleder. Bu nihayet bir kabiliyet ve istidat meselesidir ve zannediyorum ki saydığım sevgi çeşitlerinin hepsi bir memleket için ayrı ayrı lâzımdır; faydalıdır. Ben herhalde bu son kategoriden bir insan olacağım ki aşkın bu tarzmnı, sakat, geri ve tehlikeliye arka çeviren idealist bir aşka daima üstün tutuyorum.
Reklam
Okumak, bir kitaptan alınan elemanlarla kendine bir manevi dünya yapmak, onun içinde tek başına yaşayabilmek demektir. Bu, tâ çocukluktan başlamış uzun itiyatlar ve egzersizler neticesidir.
Hakiki bedbahtlar, hakiki fakirlere benzerler; sefaletlerini birdenbire açığa vurmaktan utanç duyarlar

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
/Bir kalbiniz vardır onu tanıyınız. Bir şehir kadar kalabalıktır bazıları Bir dehliz kadar karanlıktır bazıları Konuşurlar İsterler Susarlar Dinlememişseniz nice yıl kalbinizi Ev meslek iş para geçim diyerek Düşünün şimdi bir de Şehirlerde kasaba ve köylerde Başını eğmiş kalbiyle söyleşen bir kişi olduğunuzu./
"Kimseden daha iyi olmadığınızı anlayacak kadar mütevazı, herkesten farklı olduğunuzu kavrayacak kadar bilge olun."
Reklam
İlim ve ahlak bu ikisi birlikte olmadığı zaman o insanın kendisini ve çevresini geliştirmesi mümkün değildir.
Kabullenmeyen insan çözüm üretemez. Kabullenmeyen insan göremez. Kabullenmeyen insan anlayamaz. Kabullenmeyen insan gerçeği ile karşılaşamaz. İlkönce kabullenmemiz şart. Her şeyi inkâr ederek, yokmuş gibi davranarak mutluluğa ulaşılması imkânsızdır. Sorunları görmezden gelmek her zaman büyük felaketlere sebep olmaktadır. Bunun olmama ya da teğet geçme gibi bir imkânı yoktur. Aman bir şey olmaz mantığı sağlıklı bir insan mantığı değildir. Bu hastalıklı cahilce rahatlığa kapılmamak çok önemli. Kolay olanı bu doğrudur diye yapmak yerine gerçek doğruyu bulup zor da olsa onu yapabilmek için mücadele edebilmeliyiz...
Gerçekten ihtiyaç duyduğumuz şey, hayata yönelik tutumumuzun değişmesidir. Kendimizin de bunu öğrenmesi ve dahası umutsuz insanlara hayattan ne beklediğimizin önemi olmadığını, önemli olanın hayatın bizden ne beklediği olduğunu öğretmemiz gerekir. Hayatın anlamını sorup durmak yerine, kendimizi her gün ve her saat yaşam tarafından sınanan insanlar olarak düşünmemiz gerekir. Cevabımız sözle ve meditasyonla değil, doğru eylem ve doğru tavırla olmalıdır. Hayat, nihai olarak sorunlara yönelik doğru cevaplar bulmak ve her bireyin sürekli karşısına çıkardığı görevleri tamamlamaktır.
Bir mizah duygusu geliştirme ve olayları mizahın ışığında görebilme çabası, yaşama sanatında ustalaşırken öğrenilen bir hile gibiydi.
Gelir bir bir, gider bir bir, kalır Bir. Gelen gider, giden gelmez bu bir sır. Gelirse gelir, bir kıl ile eyleme tedbir. Giderse gider, eylemez bir koca zincir.
Sayfa 240 - HayyKitabı okudu
Reklam
Yerli ve yabancı birçok bilimsel araştırma maneviyatin fiziksel ve ruhsal sağlık problemlerinin önlenmesinde, iyileşmesinde büyük bir fayda sağladığını ortaya koyuyor. Savaş sebebiyle ülkesinden ayrılmak zorunda kalanların, inançları sebebiyle türlü zulümlere maruz bırakılanların, tanklara karşı avuçlarında taşla göğüslerini siper edenlerin, günlük rutinlerini sürdürenlerin ayakta kalmasını sağlayan şey inandıkları değerler yani maneviyatlarıdır. Maneviyatın temelinde yatan şey ise güzel huy, güzel ahlaktır. İşte, özellikle bulunduğumuz coğrafyada unutturulmaya, üzeri örtülmeye çalışılan hazine bu maneviyat, yani ahlaktır. İnsan ruhunu ayakta tutan, dünyanın karanlıklarına ışık veren, hakikat için mücadele etmemizi kolaylaştıran en büyük güç ahlaktır ve ahlak dünyanın kurtuluş için sığınacağı son limandır. Ahlaklı insan kalp kırmaz, yalan söylemez, hak yemez, gıybet etmez, adildir ve emindir. Tüm bu güzellikleri sebebiyle de bizi anlamsızlığa sürüklemek isteyenlerin bir numaralı hedefidir.
"Gençlik bilseydi, ihtiyarlık yapabilseydi" ... İnsan, yaşla hakikate eriyor ama, onu kullanmak, ona göre yaşamak gücünü kaybettikten sonra...
Kur'an'dan uzaklaşıldığında insan acımasızlaşır. Kur'an'ın, yaşamında tecelli ettiği Hz. Peygamberin metodundan, yönteminden uzaklaştığında insanlar acimasiz hale gelir. Bunu psikolojik olarak kendi hayatınızda da görebilirsiniz. Eğer ailenize muamelenizde öğretmen iseniz öğrencilerinize muameleniz, eğer evli iseniz eşinize muamelenizde bir sertlik, kabalık, acımasızlık varsa bu Kur'an'dan uzaklaşmanızın sonucudur. Çünkü Kur'an insanın duygu durumunu dengeler. Sadece insanın tefekkürüne müdahale etmez, insanın duygu durumunu da düzenler.
Mü'minlerin bir özelliği şudur diyor ayet: Günaha düşmemesi lazım ama düştü, düşmüş, düşmüşler, eskiler de düşmüş, biz de düşüyoruz, yine düşeceğiz... Sarhoş günahkardır belli... Şeyh Sâdi-i Şirazi diyor ki: “İçki içti, sarhoş oldu, o içki onu ele verdi, yalpalayarak yürüyor besbelli günah işlemiş. Peki, haram yiyen de sarhoş olsaydı, gıybet eden de sarhoş olsaydı, iftira atan da sarhoş olsaydı, sû-i zan yapan da sarhoş olsaydı, zulmeden de sarhoş olsaydı, sen sokağa, çarşıya, pazara çıktığında kimseyi ayık göremezdin.
Bizim sahibimiz Allah'tır ve biz Allah'a dönüyoruz. Acılar geçecek; sürekli değiller. Sefalar ve nimetler de geçecek; onlar da sürekli değil. Biz Allah'a dönüyoruz. Bu duygu insanın kalbinde egemen olduğunda kalbindeki her acı katlanılabilir bir hal alır. Nimetler de insanı çeldiren, caydıran, insanı yoldan çıkartan, azdıran, tuğyana düşüren, sapkınlaştıran seküler vaziyetler olmaktan çıkar. O zaman insan eşyanın baki olmadığını, dünyanın ahiretin tarlası olduğunu fark eder. Bu çok büyük bir mefkûredir. Biz Allah'a dönüyoruz. Bu bütün acıları hafifleten, bütün sıkıntıları katlanılabilir hale getiren, çok büyük, çok derin bir ifadedir. Zaman bizim için döngüseldir, düz çizgisel değildir. Biz yaşadığımız her an, geldiğimiz yere, varlığımızı bulduğumuz kaynağa, Allah'a dönüyoruz. Bizim bilincimizde zaman döngüseldir, daireseldir. Ayet bize böyle söylüyor.
110 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.