Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mîna

Tüm askeri dehalar kendi güçlerini artıran merkezileşmeye meraklı ve tüm merkezileşmeci dehalar da ulusları tüm kuvvetleri devletin elinde toplamak zorunda bırakan savaşa meraklıdır. Dolayısıyla insanları devletin imtiyazlarını sürekli artırmaya ve özel kişilerin haklarını sürekli sınırlamaya yönelten demokratîk eğilim, konumları itibariyle sık sık büyük savaşlara sahne olan ve varlığı sık sık tehdit altına girebilen demokratik halklarda, diğer her yerde olduğundan daha hızlı ve daha kalıcı etki eder.
Reklam
Hayatında bir anlam, bir amaç, bir hedef bulunmadığını, bu yüzden de devam etmesine gerek olmadığını söyleyen kişiye acıyın; yakında kaybolacaktır. Tüm destekleyici argümanları reddeden insanın tipik cevabı şöyledir: "Artık hayattan bekleyecek bir şeyim kalmadı." İnsan buna nasıl bir cevap verebilir?
Sevgi bir başkası tarafından etkilenme anlamında bir "etki" değildir. Kökleri insanın sevebilme yetisine uzanan, sevilen insanın gelişip mutlu olması için harcanan çabadır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
... soylu kişilerle yüksek tabakaların sayısını büyük kitlenin sayısına göre aşırı bir oranda arttırmak bir devleti hızla yoksulluğa sürükler. Din adamlarının sayısını arttırmak da öyle, çünkü bunlar ülkenin gelirine hiçbir katkıda bulunmazlar. Ülkede öğrenim görenlerin sayısı, kullanılabilecekleri iş yerlerinden daha çok olursa gene aynı sonuç doğar.
Kendi değeri olmayan insan başkalarının değerini hiçbir zaman çekemez, çünkü insan gönlü, ya kendi üstünlüğü ya da başkalarının kötülüğü ile beslenmek ister, bunların birinden yoksunsa ötekine dayanmak zorunda kalır, bir başkasının üstün değerine ulaşmak umudunu yitirince de, o kişiyi bulunduğu yüksek yerden aşağıya çekmekle bir eşitlik kazanmaya çalışır.
Reklam
Her şeyden önce şunu biliniz, kendi kendini övenleri züppelik ve küstahlıkla suçlayan bilgeler hiç de umurumda değil. Bunu yapana deli desinler, iyidir! Değil mi ki Deliliğin kendi Üstün niteliklerini göklere çıkarması, kendini öven şarkılar mırıldanmasını görmek kadar doğal bir şey yoktur. Kim, olduğum gibi beni, benden daha iyi çizebilir? Ancak, beni benden iyi tanıdığını iddia eden biri çıkarsa...
Dil ile lehçe arasındaki ayrım en belirsiz olanlar arasındadır. Bir dilbilimci için temel fark yoktur: Bir dil parlamış, başarıya ulaşmış bir lehçedir. İsveççe ile Norveççe iki farklı dil olarak kabul edilir, bununla birlikte İsveçliler ile Norveçliler birbirini, kendi lehçelerini konuşan bir Savoie'lı ile bir Picardie'linin birbirini anladığından daha iyi anlarlar. Norveççe ve İsveççe parlamış dil olmayı başarmıştır: Devletler tarafından benimsenmişlerdir, buna karşılık Savoie lehçesi ile Picardie lehçesi kendi bölgelerinin içine hapsolmuşlardır.
Çağımızın başlangıcında Dünya'da iki yüz elli milyon insan yaşıyordu. Tarım dünyanın birçok yerinde hemen hemen aynı zamanda, 12000 yıl önce Yakındoğu'da, 10000 yıl önce Çin'de, Mavi Irmak Vadisi'nde ve biraz daha yakın bir tarihte de Güney Amerika'da icat edildi. Bu eşzamanlılık şaşırtıcı gibi görünebilir, ancak durum bir kıtadan öbürüne bir kültür aktarımının sonucu değil de son buzullaşmanın bitiminde iklimdeki ısınmanın sonucudur. Tahıllar ve sürü hayvanları, av hayvanlarına ve meyvelere göre daha çok kişiyi beslemeye olanak verdiği için tarımla uğraşan topluluklar oldukça kısa sürede gelişirler, yayılırlar, onlarla birlikte Dilleri de yayılır. Avcı toplayıcıların dilleri ise ortadan kalkma eğilimi gösterir, çünkü bu dilleri konuşanlar tarıma elverişli hale getirilen bölgelerde artık yaşayamadılar; kendilerine, tepelerde, dağlarda sığınacak yerler bulmak ya da yer değiştirmek zorunda kaldılar. Tarım yapanların işgal ettiği yerler büyüdükçe, iktisadi önemleri arttıkça, Yontma Taş Çağı'nın son dillerini konuşanlar da bu dilleri konuşmaz oldular ve artık yalnızca tarımla uğraşanların dillerini konuşmaya başladılar.
Bir engereğe avucunuzdan yemek yemeyi öğretebilirsiniz ama ısırma arzusunu içinden söküp alamazsınız.
ağacın kendi kökünden duyduğu esenlik duygusu, kendisinin bütünüyle keyfi ve rastlantıdan değil de, mirasçı çiçek ve meyve olarak bir geçmişten çıkıp gelmiş olduğunu bilmek mutluluğu ve bu geçmişten çıkmış olmakla varoluşunun hoş görüleceği, hatta haklı çıkarılacağını bilmek mutluluğu - şimdi, üstünlükle, gerçek tarih duygusu olarak gösterilen şey işte budur.
Reklam
Büyük işler yapmak isteyen insan, genellikle geçmişe gereksinme duyduğunda, anıtçı tarih aracılığıyla bu geçmişi ele geçirir; buna karşın alışılmışta ve eski değerlerde kalmakta direnen kimse, eskiyi koruyan bir tarihçi olarak geçmişle ilgilenir; ancak bugünün bir gereksinmesiyle göğsü daralan ve ne pahasına olursa olsun yükten kurtulmak isteyen kimse, eleştirici tarihe yani yargılayıcı ve mahkum edici tarihe gereksinme duyar.
Tarihle her şeyden önce, etkin ve güçlü olan, büyük bir savaşa girişip de örneklere, ustalara, avutucu ve öğüt vericilere, ermişlere gereksinim duyan ve bunları çağdaşlarıyla arkadaşları arasında bulamayan kimse ilgilenir. Schiller de tarihle böyle ilgilendi: Çünkü zamanımız öylesine kötü ki diyor Goethe, artık ozana kendi çevresindeki insanların yaşamı içinde yararlanabileceği örnek bir yapı görünmüyor pek.
An, birden burada, bir yok, daha önce bir hiç, daha sonra bir hiç, yine de hayal gibi yeniden gelir ve daha sonraki bir an'ın rahatını kaçırır. Zaman tomarından boyuna bir yaprak çözülür, düşer, uçup gider - birden yeniden insanın kucağına geri döner. İşte o zaman insan "anımsıyorum..." der ve hemen unutan, her an'ının gerçekten öldüğünü, sis ve gece içinde geride kalıp yittiğini ve bütün bütüne söndüğünü gördüğü hayvanı kıskanır. Hayvan işte böylesine tarih-dışı yaşar: Çünkü hayvan, geriye hiçbir kesir bırakmayan bir sayı gibi şimdinin içinde yitip gider, kendini başka türlü göstermeyi bilmez, hiçbir şeyi gizlemez ve hiçbir anda hiçbir zaman olduğundan başka türlü görünmez...
Tanrısal gücün sınırları bellidir. Tanrı insana ne yapabileceğini göstermiştir, ama insana sağladıklarını değiştiremez. Oysa insan iradesi sayesinde aklını ön plana alıp tutkularından arınırsa ve kötü talihin (adversa fortuna) saldırılarına azimli bir ruhla direnirse, bu talihi iyiye (secunda fortuna) çevirebilir ve dolayısıyla talihin üstüne çıkabilir.
Allah'ım insan doğasında Brahms'ın soneleriyle bir lağım arasında gizli ve kasvetli geçitler olması ne kadar üzücü!
36 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.