Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

S ü m e y y e

S ü m e y y e
@Nayisumeyye
'23 Psikoloji
6 okur puanı
Mart 2020 tarihinde katıldı
"Bunlara göre garbı, tekniği ve kültürü ile olduğu gibi kabul etmek zorunludur. Evimize kabul ettiğimiz misafirin ayaklarını ve bedenini içeri alıp başını dışarıda bırakmayı düşünmek, gülünç bir şeydir. Garbın kafası, garplı denilen şey, onun edebiyatı, musikisi, ahlakı ve aile hayatıdır ve bunları garbın tekniğinden ayırmak kabil değildir."
Reklam
"Nefsanî istekler peşinde ömrü telef edersek, 'Biz Allah'ın kuluyuz' dememiz çok abes olur, değil mi?"
Sayfa 36
"Bir gönülde îlahi muhabbet varsa bu, Allah'ın lütfundandır, keremindendir. Kulun yaptıklarının karşılığı değildir. Bir gönülde ilahî muhabbet ve aşk ile Rahmân'a yöneliş yoksa o kul oturacak, tövbe edecek. Kendi günahından arınıp Rahmân'ın zikrinde ve muhataplığında mutmain oluncaya kadar tövbesinde devamlı olacak."
Sayfa 19

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Her lütfun ve keremin karşısında biz Rabbimize mutlaka şükretmiş olmalıyız. Zira her keremin ve her nefesin bir bedeli vardır. Şükür ise; yaşadığımız her türlü tecelliden hoşnut olmaktır; ama ne yaşarsak yaşayalım. Hiçbir şekilde şikayet etmeden... Yaşadığımız her türlü tecellinin bizi imar için, bizi kâmil bir insan kılmak için yaşandığının bilincinde olursak, yaşadığımız her türlü tecelliden istifade eden oluruz."
Sayfa 18
"Ehl-i talip olan her iddia sahibinin olmazsa olmazı; zikrullah ile rabıta-i şerif ile yaşama gayretinde olmasıdır. Böyle gayretler de talibin gönlünü ısındıracak, Allah'a ve Resûlullah'a olan bakışını farklılaştıracaktır. Talibin gönlü coşmadan, dili de Allah ile meşgul olmaz. Gönülde ilahi aşkı oluşturmadan, dilimizde ve gönlümüzde Rahmân'ın zikri ile meşgul olmanın zorluğunu hep yaşadık, yaşıyoruz da..."
Sayfa 17
Reklam
"Gözümüz görür de dilimiz 'gördüm' der. Kulağımız duyar da dilimiz 'duydum' der. Elimiz tutar da dilimiz 'tuttum' der. Bu örnek bizi aslında çok güzel tanımlıyor. İşte biz de bütün işleri failin halk etmesine rağmen 'ben yaptım' deriz. Onun için insan kendi nefsini bilmeli ki, Rabbini bilmiş olsun, Hakk'ın şahidi olsun."
Sayfa 16
"Nefs merkezli aklın bizin götüreceği yer sadece esfel-i sâfilin olur. Akıl, gönül merkezli, gönül de aşk-ı Sübhan merkezli olursa; gideceğimiz yer cemal-i Îlahi olur. Bunun için de biz iştiyakımızı, sevgimizi ve muhabbetimizi artırmalıyız."
Sayfa 12
"Akl-ı beşer; beş duyu terkibi olmakla beraber, zanların çoğuludur. Onun için akıl, hakikate rehber olamaz. Akıl, görmediğini tanımlayamaz. Akıl, ancak aşkın rehberliğinde ma'şuka yol bulabilir. Yani dana aşkın refref olacak. Mirac'a rehber olan refref; aşk-ı Sübhân'dır. Senin iştiyakın ve senin sevgindir seni ma'şukuna ulaştıracak olan."
Sayfa 11
"Birlik ve beraberlik içinde olmayan veya inancı zayıf, imanı sönük olan bir topluluk, bilek ve silah gücünü kullansa da onun sonu neticede yine felakettir."
Zaman zaman İslami alanda tabii ve olağan olmayan görüntüler su yüzüne çıkar. Bu görüntünün arkasında onu hareket ettiren kuvvet gizlidir. Bu kuvvetler Müslümanları esas problemleriyle meşgul olmaları yerine onları zayıf düşürmek için iç mücadele ve çekişmelerle meşgul eder. Bu görüntüler gerçekte ilmî ve İslami olmaktan uzak olmasına rağmen çoğu zaman ilmî ve İslami kisvelere büründürülür.
Reklam
"Grupçuluk, İslam coğrafyasında bütün çelişkilerin doğması için münasip bir ortamdır. Düşmanlar tarafından istenilen de budur. Çünkü İslam düşmanları Müslümanlar arasında çelişkiler oluşturarak onları oyalamayı arzu ederler."
"Umut tek teselli. Umut etmeyi bilen vuslattaki sırra da aşinadır"
"Düşünmenin bir onuru vardır. Çok telaşlı düşünüyoruz; yürürken, yolculukta ya da diğer şeylerde. Düşünce hıza dayalı değildir. Düşünce gelince yolun ortasında da olsan otur, saatlerce keyfini sür. Toprak hızlı yağan yağmuru nasıl emmezse yürek yavaş aheste ve ağırlığınca onu olan düşünceyi sever."
"Allahu Teâlâ sana hem akıl vermiş, hem göz ki kâinatı görünce mutlaka sahibini arayıp bulasın. Eğer bulamıyorsan hakiki gözden ve gönülden mahrumsun demektir. Bu kimseye tasavvuf dilinde 'ölmüş, meyyit' denir.
"Çocuğunu faydasız işlere köle etme. Onu namuslu ve şerefli işlere, sanatlara alıştır."
"- Efendim şimdi sizi dinleyince benim de gönlümden iki ilmi birden yapmak geldi. Acaba becerebilir miyim? - Bu, gönül arzunun şiddetine bağlı, şiddeti fazlaysa becerebilirsin. Şunu unutma, elde edeceğin her hayır, mutlak doğru bir çaba sonucudur. O sevgilinin düzeninde hiçbir şey bedava değildir. Kur'an-ı Kerim'de belirtildiği gibi; Hazreti Meryem doğum sancısı çekerken, karnı acıkmış, işittiği ses; ona ağacı sallamasını söylemiş. Yani ona bile, dikkatinizi çekerim Kur'an'da övülen tek kadın Hazreti Meryem'dir, evet, o bile doğum sancısı çekerken, karnını doyurmak için uğraş vermiş, yoksa gökten zembille ona hurma inmemiş! Velhasıl oğlum eğer iki ilim sana nasip edilmişse, Allah gönlüne şiddetli bir arzu koyar, sen de yaparsın."
Reklam
"Evet ne diyordum, yeter ki insan, bu güzellik ve gücün Allah'ın kendisine vermiş olduğu emanetler olduğunun idrakine varsın ve bütün şeyler gibi tekrar O'na döneceğini bilsin. Ve güzelliği ile de gücü ile de olsa asla böbürlenmesin. Zira insanın kendisinde bulunan emanet ve ariyetlerle başkalarına kibretmesi ahmaklıktır!"
Hareket Felsefesi
"Ahlâkî manada iş veya hareket dediğim şey, bu hayatın cezası olan bir çile, varlığı törpüleyici, gerçek huzuru tüketici boş bir didinme, bir mâhkumiyet, dünyaya gelmiş olmaktan ötürü çektiğimiz bir günah mıdır? Bilakis benliğimizden her adım benliğimizden her adımda koparılan bir parça, insan denen muhterem varlığı harâbeden bir yük veya insan sefaletinin âlemde vücut kazanması gibi bir şey olmak şöyle dursun, o bizim cevherimizdir. Varlık olmaksızın herhangi bir âlem tasavvur etmek nasıl gülünçse, hareket hadisesini yok sayarak insanı düşünmek de öylece abestir. O, varlığımızın her an yenilenmesi ve kendi kendisini, daima sonsuzluğa yöneltme isteğiyle yeniden yaratmasıdır."
"Fakat sürekli bu acıyı dillendirmek ve çok geride bıraktıklarımızı suçlayarak nereye varabilirdik ki? Kendimizi suçlamaktan da vazgeçmeliydik. Bundan hiçbir şekilde kazançlı çıkamayız."
Sayfa 177Kitabı okudu
"Baba kavramı evimizi yuva yapan ne varsa hepsini alt üst ederek yıkıcı bir niteliğe sahip olmanın yanında insanın geleceğe dair kurduğu hayallerini de eriten kötücül kodlara sahipti."
"Dilerseniz cevap vereyim. İnsan, dünya üzerindeki bütün canlılardan farklı ve özeldir. Bu sebeple diğerleri üzerinde egemendir. Ama asla kendi neslinin üzerinde acı ve gözyaşıyla egemenlik kurmamalı. İnsanlar, geleceklerini belirleme iradesine sahiptir evet, hedeflerini seçebilir ve bunlara ulaşma yolunu öğrenebilir lakin asla gerçekleri ve var olan tabi düzeni bozmadıkları ve buna ihanet etmedikleri takdirde bunu yapabilirler."
"Yok saydığımız, derinlere gömdüğümüz ne varsa mutlaka er ya da geç gün yüzüne çıkmak istermiş. Bunun için üzerini örttüğümüz kalın örtüleri çürütüp kendini gölgeler halinde belli etmeye başlarmış. Gölge oyunundaki perdede izlediğimiz suretler gibi."
Reklam
"Derler ki: 'Namerd insan gururunu satar, mert insan ise onu kırar.' Elbette dost için kırılmalıydı, dostta 'biz'leşmeliydi. Nasıl ki, gururlar isyan ile sulanırsa, dostluk ise teslimiyetle sulanırdı."
Sayfa 205Kitabı okudu
Cezaevine girmenin toplumsal bir racon olarak prim yaptığı ülkemizde cezalardaki haz/acı dengesinin peşinen bozulduğunu söylemek ise şaşırtıcı değildir.
Sayfa 140Kitabı okudu
Bütün hafta boyunca cuma akşamını, yıl boyunca yaz tatilini, ömür boyunca omzumuza konacak bir mutluluk kelebeğini beklemek, bir tür gönüllü kölelik değilse nedir?