Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Semra Toprak

Semra Toprak
@Semra_TOPRAK
Merhaba yarın, hoşçakal dün.
Kirlilik düzen dışıdır.
Kirlilik düzen dışıdır. Düzen sağlanmak isteniyorsa, pislik ve karışıklığa yer yoktur. Kirliliği yok ederken, ortalığı temizleyip yıkarken, çevremizi yeniden düzenleriz; ayırarak, düzelterek ve paklayarak her şeyin düzenle uyumlu olmasını sağlarız.
Sayfa 123 - İletişim Yayınları
Reklam
Bireyler, istedikleri var olma biçimini seçmekte ve aynı şekilde inançları değiştiğinde var olma biçimlerini değiştirmekte serbesttir. Bireyin ahlaki değerinin tek kaynağı kendisidir. Bu da, bireylerin çıkarını kapsamayan bir ortak çıkar dayatacak bütün önlemleri dışlar. lkinci temel, devletin tarafsızlığıdır: Devletin tek görevi herkese, serbest­çe seçtiği, yaşamaya değer bir hayatı sürmenin koşullarını sağlamaktır. Dolayısıyla ortak taleplere verilecek her türlü destek tarafsızlık idealine halel getirmiş, kişisel hakları sı­nırlamış gibi görünecektir.
Sayfa 45 - İletişim Yayınları
İnsan aynı düşünceleri beslemeden de birbirini sayabilir…
Sayfa 419 - İş Bankası

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Siyaset Psikolojisi
Bir bireyin politik, ekonomik ve toplum­sal inançlan, adeta bir 'zihniyet'le ya da 'tin'le bağlanmışça­sına, geniş ve kaynaşmış bir model oluşturur ve bu model, onun kişiliğinde derinde yatan eğilimlerin bir ifadesidir." Asıl ilgi, 'potansiyel faşist' bireye, yani yapısı gereği antide­mokratik propagandaya özellikle açık kişiye yöneliyor. Bu propagandaya duyarlı insanların birçok ortak özelliğinin bu­lunduğu, araştırmanın başlıca bulgulanndan biri. "Potansiyel faşist birey mevcutsa, o kesin olarak nasıl biridir? Antidemokratik düşünceyi oluşturan şey nedir? Böyle birinin içindeki düzenleyici güçler nelerdir? Bu birey mevcutsa, gelişme tarzı ve bu gelişmeyi belirleyen etkenler neler­dir?"
Pierre Nora’nın belirttiği gibi, artık “kaynak toplamak ve geçmiş olaylara yönelik kesin hüküm vermek tarihçilere düşerken, tanıklık etmek ve sorumluluklarını etraflıca açıklamak tarihteki aktörlerin ve devlet memurlarının işiydi”.
Sayfa 97
Reklam
Köle anlatıları ve yazdırılan otobiyografiler, kölelerin acılarını etraflıca göstermenin ve duygularını aktarmanın değil, ayrıca eşit insan olarak kabul edilme ihtiyaçlarını vurgulamanın yöntemlerini de sağlamıştır.
Sayfa 89 - Türkiye İş Bankası
Biyografi ve psikoloji arasındaki ilişki her zaman zor olmuştur. Biyografi yazarlarının çoğunun genel olarak bilinçdışının varlığı ve önemini ve çabucak görülemeyen niyetlere, anlamlara erişme ihtiyacını kabul ettikleri açıktır. Birçok biyografi yazarı için bu durum aile dinamiklerine, çocukluk çağında yerleşen ve genellikle yetişkin hayatta da belirgin olan davranışların tekrarlayan biçimlerine, kendi kendini yıkıyormuş gibi görünen bireylerin yaşam ve davranışlarının veçhelerine ve daha genel olarak yaşamın altta yatan gerilim ve çatışmaları akla getiren yönlerine özel ilgi duyulmasına yol açmıştır.
Sayfa 54 - Türkiye İş Bankası
Osmanlı Devleti’nin son yüzyılıyla ilgili bir biyografi yazmak isteyen araştırmacıyı bekleyen esas sorunlardan birisi, sıradan insana dair veri kayıtlara sahip olmamasıdır. Bunun nedeni, tarihi süreç içerisinde devletin halkla irtibat kurduğu alanların vergi, askerlik ve güvenlikle sınırlı kalması; bu konularla ilgili ortaya çıkan verilerde de insanın özne olarak, istatistiki bir veri konumunda bulunmasıdır. Ali AKYILDIZ/ Tarihçilik ve Yöntem Üzerine, s.19.
Sayfa 19 - Timaş Akademi
-Kimi adam vardır ki sabahtan akşama kadar oturur ve düşünür. Onun bir hazine-i efkan vardır, yani fikir cihetinden zengindir; kimi adam da vardır ki sabahtan akşama kadar ayak üstü çalışır, mesela bir rençper, fakat yaptığı iş dört tuğlayı üstüste koymaktan ibarettir. Evvelki insan tenbel görünür velakin çalışkandır, diğer insan çalışkan görünür velakin yaptığı iş sudandır. Zira birisi maneviyat ile zihin gayretiyle yapılan iştir; öbürü vücut ile bedenle yapılan iştir. Maneviyat daima daha âlidir, vücut sefıldir. Yapılan işlerin farkı da bundandır
Tarih, hukuk, ekonomi, siyasal bilimler, sosyoloji, hepsi de insan eylemlerini ve bunların sonuçlarını tartışır. Bu da pay­laştıkları çok şey olduğu anlamına gelir ve dolayısıyla gerçekten aynı gruba girerler. Gelgelelim, eğer bütün bu bilgi kümeleri aynı alanı araştırıyorlarsa, onları birbirinden ayıran şey, varsa, nedir? "Farklılık yaratan farklılık", bölünmeyi ve ayn isimleri haklılaştı­ran şey nedir? Bütün benzerliklerine ve ortak ilgileri ve alanlarına rağmen, hangi gerekçeyle tarihin sosyoloji olmadığında ve ikisinin birden siyaset bilimi olmadığında ısrar edebiliriz?
Sayfa 12
Reklam
Dünyanın hiçbir Nüzhet'i yalan söylememelidir. Öyle bir yaşta idim ve öyle bir mizaçta idim ve çocukluğumda o kadar az oyun oynamıştım ve aldatmasını o kadar az öğrenmiştim ki, yalan bana suçların en ağırı gibi geliyordu; ve bir yalan söylendiği zaman insanların değil, eşyanın bile buna nasıl tahammül ettiğine şaşıyordum. Yalana herşey isyan etmelidir. Eşya bile: Damlardan kiremitler uçmalıdır, ağaçlar köklerinden sökülüp havada bir saniye içinde toz duman olmalıdır, camlar kırılmalıdır, hattâ yıldızlar düşüp gökyüzünde bin parçaya ayrılmalıdır filân... Zavallı mürâ-hik... Nüzhet bana yalan söyledi.
Meçhul ümitlere inanmadığım an, beni kurtaracak şeyin ne olduğunu bilmek istiyorum. Ümit etmek bile az. Emin olmak ihtiyacı. Yalancı istikbalin şüpheli vaitlerine değil, teminatına ve senedine ihtiyacım var.
Sayfa 27
İçimde hep ne olduklarını bilmediğim gizli ve meçhul ümitlere sarılmıştım; onlar olmasa bir saniye nefes alamazdım; çünkü bütün hesaplar aleyhime çıkıyordu, bu meçhul ümitler beni aldatırlarsa mahvolacaktım.
Sayfa 26
Laiklik
Modern siyasal anlamda laiklik Hristiyanca’dır. Kökenleri, ilk Hristiyanların tecrübeleriyle teyit edilmiş Mesih’in öğretilerinde görülebilir; sonraki gelişimi ise Hristiyanlığın sonraki tarihi ile şekillenmiş ve bir bakıma ve dayatılmıştır. İlk başlarda kilisenin katlandığı zulüm, devlet ile arasında bir ayrımın mümkün olduğunu açıkça ortaya koymuş; daha sonraki kiliselerin uyguladığı zulüm ise birçok Hristiyan’ı böylesi bir ayrımın gerekli olduğu hususunda ikna etmiştir.
Sayfa 113 - Kronik
Ortaçağ-Yeniçağ Karşılaştırması
Bütün bu çabalara ve okulların kurulup neredeyse bütün yeni üniversitede fen fakültesi açılmasına rağmen modern bilimin-ya da Batı bilimi mi denmeli?- özümsenmesi içler acısı biçimde yavaştı. Müslüman Ortadoğu’nun Avrupa bilimini kabul etmekteki inatçılığı modern bilimin gelişmesine Ortaçağ’da İslam uygarlığının muazzam katkısı düşünüldüğünde çok daha çarpıcı bir hal kazanır. Çeşitli bilim dallarının gelişimi ve aktarılmasında Ortaçağ Ortadoğu’sunun erkekleri-bazıları Hristiyan, bazıları Yahudi, çoğu Müslüman- hayati bir rol oynadı. Mısır ve Babil’in kadim bilgeliğini tevarüs ettiler. İran ve Yunan’ın bilgeliği ile biliminin çoğunu çevirerek korudular; aksi takdirde bunların çoğu kaybolup gidecekti. Girişimleri ve açıklıkları Hint ve Çin’in bilim ve tekniğine birçok yenilik eklemelerini mümkün kıldı.
Sayfa 93 - Kronik Yayınevi
111 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.