Bir gün yok olacağını kuvvetle hissederse, yaşamın nasıl sonsuz bir değere sahip olduğunu da asıl o zaman anlıyordu. Madalyonun bir yüzü ne kadar büyük ve belirginse, diğer yüzü de o kadar büyük ve belirgindi. Yaşam ve ölüm aynı şeyin iki yüzüydü.
Özlem, şimdi-burada, senin bulunduğun yere yağan yağmurun, o’nun bulunduğu yere de yağması konusundaki ikircikliliğindir :
” Keşke, burada, yanımda olsa da, yağmur yağsa birlikte üzerimize – keşke, orada, yağmasa üzerine de ıslanmasa…"
Özlediğin, gidip göremediğindir;
ama, gidip görmek istediğin…
Özlem, gidip görememendir; ama
gidip görmek istemen…
Özlediğin, gidip görmek istediğin-
ama gidip göremediğin…
Özlem, gidip görmek istemen-
ama gidememen, görememen;
gene de istemen…
Hep, olmamız gerektiğini düşündüğümüz kendimiz ile
-hep biraz 'şaşarak' - olmakta olduğumuzu gördüğümüz kendimiz arasındaki aykırılık, sanki,
orası burası delik bir şemsiyeyle sağanak altına çıkmışız gibi bir etki bırakır üzerimizde.
Ama burada yeni bir öykü başlıyor: Bir insanın yavaş yavaş yenilenmesinin, yeni bir hayat bulunmasının, bir dünyadan başka bir dünyaya geçmesinin, hic bilmediği yepyeni bir gerçekle tanışmasının öyküsü.. ve bu öykü yeni bir kitabın konusu olabilir. Bizim şimdilik öykümüzse burada bitiyor.
Son.