Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Melek Ceylan

Melek Ceylan
@Tosmakangel
Tarih-Sosyal Bilgiler Ne kedisiz ne kitapsız ne de kahvesiz Harabeler Manyağı Kitap platformudur. Saçma mesajlar çekmeyiniz lütfen
Bilmek için okumak lazım, anlamak için sorgulamak. Ama birbirimizi ötekileştirmeden, inançlarımıza saygı duyarak, birlikte ne kadar güçlü olduğumuzu, kurtuluş mücadelemizde dünyaya verdiğimiz dersi, tarihimizi unutmayarak. Çünkü kuyruk acısı olanlar yüzyıldır bu hezimeti unutmadı. Görüldüğü üzere unutmaya da niyetleri yok... Biz de unutmayalım, gerçeklerden sapmayalım. Atalar boşuna dememiş, "Gücün azalırsa, düşmanı kapında bulursun..."
Reklam
Benjamin Franklin
"Yemek masasının sayısız lüksü arasında kahve en değerlisi kabul edilebilir. Bizi sarhoş etmeden neşelendirir. Hoş bir ruh halini teşvik eder... Kahve içince üzüntü ve sıkıntılar unutulur."
Dar koridorun ucunda bir oda keşfetmiştik. Yerden tavana kadar dört duvarı kitaplarla doluydu. Bir gün bu kitapların bizim olacağını bilmeden, kitapların ne işe yaradığını kendi aramızda konuşup durarak, henüz okuyup yazamazken, kitapların müptelası olduk. Her gittiğimizde bu odaya girip boynumuzun uzandığı yerdeki kitapları alıp içlerine bakardık. Uzayıp giden satırlar. Sanki dünyanın yükünü taşıyan kelimeler, öylesine mağrur, öylesine ulaşılmazdı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Gelmiyordu artık, cevap vermiyordu. Sabahları, bu durumdan faydalanıp kitap okuyordum. Gene erken uyanıyordum ya Bella'dan yoksundum, moda kitapları, Istrati'yi, Ossendowski'yi okuyordum.
Yalnız hayali, zevki için okumaya başlamıştı. Eline ne geçerse okuyor, İstanbul'dan kitaplar getirtiyordu.
Sayfa 107Kitabı okudu
Reklam
İnsanoğlunun en basit, en büyük geçinme yolu, en büyük, en şerefli işi toprak kalmış. Kendi emeğiyle toprağı ekip biçerek, yahut kendinden başka türlü görmediği insanlarla ekip biçerek yaşama tarzın namuskar bir çalışma tarzı olduğu muhakkak.
Sayfa 103Kitabı okudu
Dolayısıyla buradaki temel tartışma konusu, "Cadı avının asıl amacı, güçlü kadınları yok etmek miydi?" sorusudur. Aslında cevap "Evet" olabilir. Çünkü amaç, Tanrıça'yı öldürmek ve bu tarz kadınların var olduğu toplumu saflaştırmak idi.
Süleyman Han deden, oğlu Mustafa'yı devlet meselesi için boğdurdu diyelim, peki arkasından cellat gönderip torununu niye öldürttü? Kocasını yitirmiş acılı ananın elinden yavrusunu hile ile alıp da yağlı kementle boğdurtnaya utanmadı mı? O masum yavrunun ne günahı vardı? Osmanlı sülalesi en büyük kötülüğü kendi kendine yapmadı mı?
Sayfa 146Kitabı okudu
Uyumadan önce kitaplıktan rastgele bir kitap aldım, inşaatta kullanılan taşlar hakkında eski bir kitaptı. Meğer lahit, Biga Yarımadası'ndan çıkartılan, cesedi kemiklerle beraber tamamen yok etme özelliği bulunan ve tam da bu yüzden mezarların yapımında kullanılan bir taş türüymüş. Bir tür etçil. Taşın bir insanı özüne katmasıne tuhaf.
Sayfa 251Kitabı okudu
Bir şey daha var, çok önemli. Belki de ilk kez bir savaşa katılıyor olmamdandır, bilmiyorum ama artık burada her şeyi tüm keskinliğiyle hissediyorum; etrafımdaki her şey, tüm dünya bana karşı daha açık sanki, daha olgun, daha mert. Her şeyi başka türlü görüyorum artık, daha net, sanki daha önceleri hayata ardından baktığım örtü kalktı. Tüm duyularım ardına kadar açık, geceyi tüm geçirgenliğiyle hissediyorum; tüm uğultular, kuşların çığlıkları, otların rüzgardaki hışırtısı. Başımın üzerindeki yıldızlar daha yakın, daha büyük. Sanki önceleri bu dünyanın sahtesinde yaşamışım da, şimdi gerçek olanına başlıyormuşun gibi.
Sayfa 114Kitabı okudu
Reklam
Bugün de hava, İstanbul'da bulunduğumuz süre içindeki bütün günlerde olduğu gibi güzeldi. Sakin esintiden suyun üzerinde küçük dalgalar titreşiyordu. Eski İstanbul'un minareleri cesur ve zarif şekilde mavi semaya saplanıyordu, bunların altında ise kademeli şekilde evler aşağıya salınıyor ve ta deniz kıyısına iniyordu.
Bu kuş hastaydı. Yapayalnızdı yaralarıyla, hastalığıyla, yapayalnız, yapayalnızdı fıkara. İşte böyle kumların ortasında yalnız, tek başına, umarsız, kimsiz kimsesiz kalakalmıştı. İşte bu kimsesizlere, ağzı var dili yok gariplere aklı olan, yüreği, acıması, sevgisi olan insanların yardım etmeleri gerekmez miydi? Üstelik de, bu kadarcık, küçücük kuşlara yardım edeceklerine onları vuruyorlar, öldürüyorlar insanlar.
ÖRÜMCEK AĞINDA RIBEYRO
"Yalnız kalabilirdi, zaten yalnızlığa belli bir eğilimi vardı, sadece sükunetini tehdit etmeyen ya da zevzekliğiyle onu bunaltmayacak insanların eşliğini kabul ediyordu."
Sayfa 261Kitabı okudu
"Bir hayvana ne zaman dikkatle baksak içinde bizle dalga geçen biri olduğu hissine kapılırız" diyor Elias Canetti, ben de kedilere bakınca ona hak veriyorum. Ama bu dayanışmacı bir dalga geçme biçimi, bir tür bitmeyen ironi. Kedilerin refakatçi hayvanlar olduğu varsayılır fakat biz refakat edilen miyiz yoksa refakat eden mi asla bilemeyiz. Bu tereddüt gerçek dostluğun doğasında da mevcut.
Sayfa 119Kitabı okudu
İlk kütüphaneler bu bakımdan numuneliktir. En fazla on Kitabımız olur ama hepsini neredeyse ezbere biliriz. Zamanla her nasılsa bu bütünlük kaybolur: Raflarda belirsiz ciltlerin sayısı giderek artar ve sık sık başa geldiği üzere kendimizi koleksiyonculuğa kaptırırız, bu tedavisi olmayan müthiş hastalık bizi ilk ya da nadir baskıları, hatta sırf kapak tasarımı, yazı karakteri ya da boyutu hoşumuza giden kitapları istiflemeye kadar götürür.
826 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.