"Sen sevgiline ne verebilirsin sanki? Kalbini mi? Pekâlâ, ikincisine? Gene mi o? Üçüncü ve dördüncüye de mi o?.. Atma be adaşım, kaç tane kalbin var senin?"
"Ben baharım, sen toprak
Ben toprağım, sen ağaç
Ben ağacım, sen bahar
Yağmur parmaklarının nazı bahçeye çeviriyor beni
Ormanlar arasında tak yapıyor beni
Büyüksün sen gece gibi.
Mehtap olsun veya olmasın
büyüksün sen
gece gibi."
"Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde, ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz?"
"Korktuğun zaman bil ki" dedi fısıltıyla, "korku da cesaret de, aynı çemberin parçalarıdır. Bil ki çember senin içindedir. Demek ki, korkak olduğun kadar cesur olabilirsin. Ne kadar derine düşersen düş, bir o kadar yükseğe çıkabilirsin. Daima çemberi hatırla. Korkuya tosladığında, felakete uğradığında, çukura düştüğünde tek yapman gereken çemberde yürümektir, ta ki zıt parçaya ulaşana dek. Sebeb-i felaketin her neyse onun zıddına ulaşana dek."
"Birlikte mısralar düşünüyoruz ama iyi ama kötü
Boynun diyorum,
Boynunu benim kadar kimse değerlendiremez
Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna
diziyorlar
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil."
"Tam ortasındaydı hayatın. Günün tam ortasında, güneş nasıl tam tepede olur ve ortalık en sıcak ve en aydınlık hâli yaşarsa, o da hayatın tam ortasında, hayatının en hareketli, en kızgın dönemini yaşıyordu."