Öyle anlar vardır ki sözcükler bir işe yaramaz, şu anda ağlayabilmeyi, her şeyi gözyaşlarımla söylemeyi, anlaşılmak için sözcüklere başvurmak zorunda kalmamayı ben de çok istiyorum.
Elmasları toprağın derinliğinden çıkarırlar; gerçekleri de düşüncenin derinliklerinde bulmak kabildir. Bu derinliklere indikten sonra, bir hayli zaman bu karanlıkların karanlığında el yordamıyla arandıktan sonra en sonunda elmaslardan birini bulabilmiş, onu eline alabilmişti; ona bakarken gözleri kamaşıyordu.
“Belki orada olduğumuzun farkındaydı, bilmiyorum. Ona yararı olmadı. Onun için hiçbir şey yapamıyordunuz. O anda şunu anladım... Hiç kimse için hiçbir şey yapamayacağımızı... anlıyor musunuz... Birbirimizi kurtaramayız. Kendimizi de.”