Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İttihat ve Terakki Cemiyeti
... Yurt dışına sürülen veya kaçan İttihatçılar Paris'te toplanmıştı. Orada gazeteler çıkarıyor, bunları gizli yoldan Türkiye'ye sokuyor, padişah aleyhtarlığını yaymaya çalışıyorlardı. Kâh İngiltere, kâh Fransa, kâh Rusya bunları destekliyordu. Çünkü Sultan Abdülhamid gibi bir siyasî ve dinî otoritenin Osmanlı Devleti'nin başında bulunması, yabancıların menfaatlerine aykırı düşüyordu. Ermeniler Doğu Anadolu'da bir devlet kurmak, Yahudiler Filistin'e yerleşmek, İngilizler Arap Yarımadası'nda kökleşmek, Ruslar Balkanlar'dan sıcak denize inmek, Fransızlar imparatorluktan pay almak, Yunanlılar İstanbul'u geri almak için İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne sızmışlardı... Samimi İttihatçıların düşüncesine göre, Abdülhamid devrilince Avrupa devletleri Osmanlı Devleti'ni rahatsız etmeyecek, sıkıştırmayacaklardı. Böylece Osmanlı Devleti rahatlayıp bütün enerjisini kalkınma yolunda harcama fırsatını bulacaktı. Oysa bunun tam tersi oldu ve Osmanlı Devleti kısa süre içinde acemi ittihatçıların elinde parçalandı.
Sayfa 494 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Abdülhamid Han’dan ayrılık… Afakında salalar titredi payitahtın Dediler… Göçen Abdülhamid Han’dır… Gülistanım feryad ile yasında artık
Reklam
Şu var ki, Sultan Abdülhamid uzun süren saltanatı müddetince ancak birkaç idam kararını imzalamış, kendisini öldürmek isteyenleri bile bağışlamıştır... Orman gibi sehpalar ondan sonra kurulmuş, binlerce kişi mahkemeli mahkemesiz öldürülmüştür. Ve onu düşürenler, Osmanlı Devleti'ni Birinci Dünya Savaşı'na sokmuşlar, yıkılışını hazırlamışlardır. Bu durumda, Sultan Abdülhamid hakkında hüküm verirken, tarih bizi insaflı olmaya davet etmektedir.
Sayfa 494 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
240 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
KİM LAN BU İTTİHATÇILAR!
Enver, Talat, Cemal. İttihatçılar denince akla gelen üç isim. Müfredat öğretisinde de müfredat haricindeki öğretilerde de üzerine tam olarak durulmayan, hem islamcılar hem de sekülerler tarafından cami avlusuna bırakılmış gayrı meşru bir çocuk muamelesi gören, menfi veya müspet yönlerinin hala tam olarak ortaya konulmadığı o ekip,
İttihatçılık
İttihatçılıkSüleyman Tekir · Kronik Kitap · 2023146 okunma
Her kademedeki yeni mekteplere büyük ihtimam gösteren padişahın (Sultan Abdülhamit) medreselerin ve tekkelerin ıslahı için parmağını zaman zaman da olsa oynatma ihtiyacı bile duymadığını hatırlamak lazım. Halife-padişahın bu ilgisizliğinin ve doğrudan-dolaylı yollarla mesafeli, zaman zaman karşı duruşunun birçok göstergesi var. En "göze batanı" cins atlar dahil olmak üzere Osmanlı topraklarını kurumları, insanları ve "medeni" zenginlikleri ile resmettiren padişahın bu fotoğraf albümlerinde medrese ve tekkelerle alakalı, ne kurumsal ne de insan unsuru itibarı ile -tesadüfler hariç- neredeyse hiçbir karenin yer almamış olmasıdır. Her türden, her cinsten on binlerce memleket fotoğrafı fakat Osmanlı Devleti'nin kurucu ve sürdürücü iki büyük kurumundan, onların hoca ve şeyhlerinden, talebe ve müridanından hiçbir iz yok. Nisyana terk edilmiş, üstü örtülmüş, kalmayan "kendi yağı"nda kavrulmaya bırakılmış, "her şeyi gösteren" objektiflerden kaçırılmış...
Padişaha Ermeni Suikastı
Teröristler, padişahın cami kapısından arabasına kadar olan yolu 1 dakika 42 saniyede yürüdüğünü dahi hesaba katmışlardı... 21 Temmuz 1905 Cuma günüydü... Ermeni katiller 80 kilo patlayıcı ve 20 kilo demir çelik parçasından meydana getirdikleri saatli bombayı güzel bir at arabasına yerleştirip Yıldız'da Hamidiye Camisi'ne geldiler. Dikkat çekmemek için aralarına bazı Ermeni ve Yahudi kadınları da almışlardı. Aslında Yahudiler de Sultan Abdülhamid'e düşmandı. Çünkü dünyanın dört bucağına dağılmış Yahudiler için Filistin'den toprak istenmiş, karşılığında odalar dolusu altın teklif edilmişti. Ama padişah, "Değil odalar dolusu, dünyalar dolusu altın verseniz, memleketimin bir karış toprağını vermem!" şeklinde şahane bir cevapla Yahudi temsilcilerini huzurundan kovmuştu.
Sayfa 489 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Reklam
Ermeni patırtılarına Osmanlı padişahının papuç bırakmaması, aldığı isabetli tedbirler ve yürüttüğü akılcı dış politika sayesinde Ermeni emellerine set çekmesi, Ermenileri çileden çıkarmıştı. Son çare olarak "padişahın ortadan kaldırılması"na çalıştılar. Ermeniler için başka çare kalmamıştı. Çünkü zaman geçtikçe Sultan Abdülhamid'in siyaseti ağır basıyor, Ermeni propagandasına kapılmış bazı Avrupalı aydınlar gerçekleri görmeye başlıyordu. Bu sebeple Ermeni çeteciler Sultan Abdülhamid'i öldürmeye karar verdiler.
Sayfa 489 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
İçimizdeki Yabancılar! / Kızıl Sultan!
Terörist Ermeniler, Osmanlı Devleti'ne karşı bir başarı beklemiyorlardı. Niyetleri sadece Avrupa devletlerinin dikkatini çekmek ve propagandalarının tesiri altına almaktı. Hem öldürüyor, hem de öldürüldüklerini yayıyor, caniler "mazlum" postuna bürünüp dünyayı aldatıyorlardı. Bu kesif faaliyetin sonucu olarak bazı Avrupalı aydınlarda şiddetli bir Abdülhamid düşmanlığı başladı. Meşhur Fransız tarihçisi Albert Vandal, Sultan Abdülhamid'e bu sebeple "Le Sultan Ruge," yani "Kızıl Sultan" lakabını taktı. İngiltere Başvekili ve Whigs Partisi Genel Başkanı Gladstone da "The Great Criminal," yani "Büyük Cani" tabirini kullandı. Onlar düşmandı. Onlar Ermeni yanlısıydı. Bu bakımdan Osmanlı padişahına "Kızıl Sultan" ya da "Büyük Cani" diyebilirlerdi. Ama bu sıfatları aynen alıp kullanan bazı Türk aydınlarını ve okul kitaplarımıza geçirenleri, bu toprağın çocukları olarak bağışlayabilir miyiz? Ermeni teröristlere karşı Türkleri, Avrupa ve Rusya'nın istekleri karşısında milli toprakları korudu diye bir Osmanlı padişahını suçlayabilir miyiz?
Sayfa 488 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Taşnaklar
Terörist Ermenilerin kurduğu Hınçak Cemiyeti 1895'te bölündü. Hınçak'tan ayrılanlar "Taşnak" (Birlik) adını aldılar. İstanbul başta olmak üzere, bazı vilayet ve kazalarda irili ufaklı isyanlar çıkarttılar. Sultan Abdülhamid, Ermeni çetecilerle mücadele için "Hamidiye Alayları"nı kurdu.
Sayfa 488 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
93 Harbinin Bilançosu
... Osmanlı Devleti'nin Avrupa kıtasında kaybettiği toprakların toplam yüzölçümü 237 bin 298 kilometrekareyi buluyordu. Bu topraklarda toplam 8 milyon 184 bin kişi yaşıyordu. Sultan Abdülhamid'in siyasi dehası olmasaydı, Ayastefanos Anlaşması harfiyen uygulanacak ve hiç şüphesiz, kayıplarımız en az iki, hatta üç misli fazla olacaktı. İşte, şehitlerin, yaralıların dışında, "93 Harbi" denilen facianın bilançosu budur. Bu bilanço, başlangıçta da ifade ettiğimiz gibi, Mithat Paşa, Mahmud Celaleddin Paşa, Redif Paşa, İbrahim Ethem Paşa ve taraftarlarının eseridir. Yazık ki, bunlardan bazıları okul kitaplarımızda birer "kahraman" olarak tanıtılmaktadır... Günü gelince elbette gerçek tarih yazılacaktır...
Sayfa 484 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Reklam
Evet!.. Etrafımıza bir bakalım. Bir zamanlar İslâm kanunlarının geçerli olduğu topraklarda olup bitenlere bir bakalım. Bu ülkelerin insanlarının büyük çoğunluğunu iki halden birinde görmekteyiz. Birinci sınıf; Rabbanî olan şeriatın hükmünü terk ederek tağutun hükmüne razı olur, halbuki kendini dinden çıkaran bu musibetin büyüklüğünü idrak edemez. İkinci sınıf; Allah'ın dinine düşmanlığını ilan ederek tağutun hükmüne razı olur. Bütün çevresindeki insanlar ve nüfus kâğıdı onun İslâmına şahidlik yaptığı halde İslâm ve iman ile tüm alakası kesilmiştir. Evet, tehlikeli olan bu iki durum gizlice Müslümanlar arasına sirayet etmiştir. Şöyle ki: Selanikli bir yahudi dönme, Sultan II. Abdulhamid'i halifelikten düşürmek için yapacağını yaptı. Müslümanların halifesi ve İslâm'ın hükümleri ortadan kalktı. Bütün bunlar yahudilerin çeşitli adlar altında kurdukları gizli cemiyetlerin yürüttüğü korkunç planlarla gerçekleşti. Mason locaları, Jön Türkler, İttihat ve Terakki cemiyetleri bunların bazılarıdır. Kendini Müslüman sayan birçok kişi bunların ağına düştü. Hatta bu ümmete dinî önderlik, ruhanî liderlik yapanların birçokları bunların ağına düştü. Öyle ki Ezher ulemasının önde gelen simalarından biri bu dönemde mason localarından sedef madalya ödülüne nail olmuştur. Bundan daha garibi, Mısır'daki ilk mason locasının İslâm davetçilerinin önde gelen simalarından sayılan bir zatın eliyle kurulmasıdır. İkinci mason locasını da onun talebesi kurmuştur.
Samiha Ayverdi
"Artık Sultan Abdülhamid saltanatından Siyonist saltanatına geçtiğimizin farkında bile olmayarak, sadrazamından şeyhülislamına kadar farmason olan bir iktidarın gafil ellerine düşüyorduk"
İslam dünyasında yaşayan mirasyedi Müslümanlar olarak, Amerika ve Avrupa veya dünyanın başka yerlerinde, tırnaklarıyla kazıyarak İslam'ı keşfeden insanlara yardım eli uzatmak hiç aklımıza geldi mi? Yıldız Sarayı arşivinde yapılan son araştırmalar, Sultan Abdülhamid'in Amerika'daki Müslümanları desteklemek için el altından Muhammed Web isimli beyaz bir mühtediye para yardımı yaptığını göstermektedir. Muhammed Web, Osmanlının desteği ile New York'ta İslam'ı tanıtan kitaplar yazıp yayınlamış ve bir dergi çıkarmıştır. Ancak daha sonra Amerika'daki Müslümanlara İslam dünyasından el uzatan çıkmamıştır.
... 13 Şubat 1878 Çarşamba günü yayınladığı fermanda, "Meclis-i Mebusan'ın süresiz olarak kapatıldığı"nı duyurdu. "Sultan Abdülhamid'e düşmanlık" modasına kendini kaptırmamış tarafsız tarihçiler, "bunun mecburiyet hâline geldiği"nde birleşmektedirler. İsmail Hami Danişmend'in bu husustaki görüşü şöyledir: "Herhalde ilk Meclis-i Mebusan dağılmayıp devam etmiş olsaydı, Osmanlı İmparatorluğu yirminci asrı idrak etmeyip, daha on dokuzuncu asrın sonlarında inhilal edip [yıkılıp] giderdi..."
Sayfa 481 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Sultan II. Abdülhamid, "bir meclisin kurulması, problemlerin burada görüşülmesi gerektiği"ne öteden beri inanırdı. Yalnız onu düşündüren önemli bir konu vardı. Osmanlı Devleti'nin genel nüfusu içinde Türkler azınlıkta kalıyordu. Oysa devletin kurucusu ve sahibi Türklerdi. Sayıları az olduğundan, mecliste azınlıkta kalacaklar, böylece, asırlardır İslâm adına devlete sahip çıkan bir milletin sağladığı istikrar tehlikeye düşecekti. Bu da devletin selâmeti açısından mahzurluydu.
Sayfa 468 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.