Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
·
Puan vermedi
Hey gidi üstat hey!
Merhabalardan bir demet. Spoi ve Gilleri bulunmamaktadır. Bir okurdan da görüp uyguladığım gibi önce yazarı araştırır, okur, tanıyabildiğim kadar tanırım... - Biz şairi biliyoruz sen kitaba geç. Baaalım ne kadar tanıyorsun. Çay kahve al istersen, biraz uzun. Dikkat et çenen çıkmasın, çünkü çok şaşıracaksın. Ööle şaşıracaksın yani. Eğitim,
Çile
ÇileNecip Fazıl Kısakürek · Büyük Doğu Yayınları · 201821bin okunma
Şehit evlerine düşen ateş, Abdullah Öcalan ve Selaattin Demirtaş'a özgürlük isteyenlerin evine de düşsün!!!👊😡 Aminn🤲🥀🇹🇷🤘🇹🇷🤘
Reklam
Marksist-Leninist Abdullah Öcalan bayrağındaki orak-çekici bir yana iterken açıkca Kuzey Irak'ta ABD öncülüğünde kurulacak böylesi bir denklem içinde "ben de varım" diyordu.
Sayfa 51 - Timaş Yayınları, 1997Kitabı okudu
376 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Kürt meselesi aklımı üniversiteye gelip de Doğu'dan gelen dostlarla münasebet kurup uzun sohbetler yaptıktan sonra beni meşgul etmeye başladı. Bu raddeden sonra ise bugüne kadar entelektüel saydığım şahısların kıymetini sorgulamaya başladım. Bilhassa kendi cenahımın önde gelen mütefekkirlerinin bu konuya neden bigane kaldıklarını merak ettim.
Barışa Emanet Olun  Kürt Sorununa Yeni Bakış
Barışa Emanet Olun Kürt Sorununa Yeni BakışHasan Cemal · Everest Yayınları · 2011111 okunma
120 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Saygı Öztürk'ün kaleme aldığı 33 kurşun, yaşanmış olaydan yolaya çıkarak çıkardığı bu kitap beni derinden etkiledi. Malatya'dan yola çıkan askerlerin silahsız ve savunmasız dağıtım yerlerine gönderildiği sırada, Elazığ-Bingöl kara yolunda PKK'lı teröristler tarafından durdurulup acımasızca kurşuna dizilmelerini ve sadece 2-3 erin sağ kurtulduları katliamı, tabi tekerlekli sandalyeye mahkum kalan gazilerin bizzat ağzından o geceyi dinleyip kitap haline getirmiştir. Bu olay 1993 yılında ve teröristlerin en yoğun olduğu bölgelerde şehire kadar inerler. Olay nasıl oldu sorumluları, yani komutanlar, telsiz görevlisinin ihmali ve mahkemeye çıktıkları halde, ceza almadan bir kaçı 1-2 yıl yatıp çıkmaları, sanırım en acısı da bu. Olan yine masum erlere oluyor. Bu olayın gerçekleşmesini sağlayan Şemdin Sakık ile de görüşen, Saygı Öztürk, o gece olayın nasıl olduğunu bizzat onun ağzından dinleyip ve kaleme aldı. Şemdin Sakık suçlamaları kabul etmeyip, bu olayın gerçekleşmesini isteyenin kendisi olmadığını bizzat Abdullah Öcalan'ın istediğini ve olayın üzerine kaldığını söylüyor. Bana göre bu olayda herkes suçlu, askerlerin savunmasız silahsız, bir otobüse doldurup görev yerlerine dağıtmak acımasızca. Herkesin ceza alması gerekirken, ne komutanlar ne diğerleri ceza almıyor. Okurken gözyaşlarıma hakim olamadım, böyle bir olayın 33 askerin şehit edilmesi, teröristler tarafından kol kola girin deyip acımasızca kurşun yağmuruna tutulmaları. Çok acı bir olay.
33 Kurşun
33 KurşunSaygı Öztürk · Doğan Kitap · 200884 okunma
Bir Ülkede Özgürlük, Özgür Düşünce Ve Kokuşmuş Düzen
Evet! İşte buydu: Polis barikatı, aşılması gereken bir engel değil bir amaçtı. Polis, rejimi temsil ediyor, onu koruyordu. O aşağılık, sahtekâr ve bütün gençlerin nefret ettiği kokuşmuş düzenin simgesiydi. Ve gençler içlerindeki dürüstlük ve başkaldırı duygusuyla her dönemde bu düzene isyan ediyorlardı. '70'li, '80'li yıllarda aynı üniversitenin önünde yine polis barikatı aşılmak isteniyor ve yine coplar inip kalkıyordu. Ama o zaman öğrenciler sol sloganlar haykırıyorlardı: "Tek yol devrim! Kahrolsun oligarşi!" Düzene başkaldırmalarının yolu soldan geçiyordu. 90'lı yıllarda üniversitenin önü yine polis barikatlarıyla ve öğrencilerle doluydu, yine coplar çalışıyor, panzerler su sıkı yordu. Öğrenciler, "Kurdare Azadi!" ve "Biji serok Apo!" diye bağırıyorlardı. Boyunlarında kırmızı-yeşil-sarı fularlar ve ellerinde PKK'nın başı Abdullah Öcalan'ın Stalin bıyıklı posterleri vardı. 2000'li yıllarda ise aynı meydana başörtülü kızlar dolmuş ve polislerle çığlık çığlığa çatışmaya başlamışlardı. Panzerler üstlerine su sıkıyordu. Kısacası polis kıtaları ve öğrenciler her dönemde aynı oyunu sürdürüyorlardı, sadece sloganlar ve kılıklar değişiyordu. Değişmeyen şey ise bu kokuşmuş düzenden nefret eden gençlerin içlerindeki isyanı bir biçimde dışa vurma ve başkaldırı ihtiyacıydı.
Sayfa 273Kitabı okudu
Reklam
107 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Sevgili Uğur Mumcu'nun ölmeden önce yazdığı (yarım kalan)son kitabı, hatta yasaklanan, toplantılan kitabıdır. Basımı yapılamadığı için birçok sahaf gezdikten sonra zar zor bulabilmiştim. Ama o kadar aramama değdi çünkü bulduğum kitap Uğur Mumcu'nun kendi imzası olan bir kitap.. Kitabı tamamlama şansı olsaydı ülke tarihinde birçok karanlık noktayı ortaya dökecekmiş, izin vermediler. Ki yazabildiği kadarıyla bile Abdullah Öcalan'ın kim olduğunu kanıtlı belgeleriyle birlikte ortaya dökmüş. Ölümündeki sır perdesi hasır altı edilip kapatıldı. Uğur Mumcu, Türkiye Siyasetinde çok önemli bir yere sahiptir. Türkiye'nin en iyi araştırmacı gazetecilerinden biridir. Anısına saygıyla..
Kürt Dosyası
Kürt DosyasıUğur Mumcu · UM:AG Yayınları · 2015985 okunma
"Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyet'ini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!" 20 Ekim 1927 Mustafa Kemal Atatürk
Sayfa 139Kitabı okudu
Reklam
215 syf.
·
Puan vermedi
·
10 saatte okudu
...Ahmet Cem...Kurtler,Pkk ve Ocalan... ben ne "kürtleri seviyorum" derim. nede "kürtleri sevmiyorum" derim. ben kişiyi sevip sevmememi onun ırkına göre belirlemem. ben birisini seviyorsam yada sevmiyorsam burada onun ırkının bir önemi yoktur. ben o kişinin yaptıklarını sevmişimdir yada sevmemişimdir. tek kriter budur. bu sadece kürtler için değil. tüm ırklar için böyledir. Çok samimi olarak şu noktaya temas etmek istiyorum, benim milliyetçiliğim, kültür milliyetçiliğidir. milliyetçiliğimin temelinde dilde, fikirde, işte birlik vardır. kültür milliyetçiliği esastır. Anadolu kültürüne herkes uymak zorundadır. çünkü bu kültür beşbin yıllık turan kültürüdür. laz'ı, çerkez'i, tatar'ı, azeri'si, kürt'ü, türkmen'i bu kültürün içindedir. biraz haysiyetli olmak lazım. " bence bu kitlenin sayıları öyle milyonlar falan da değildir. öyleymiş gibi gösteriliyor ki; ortalığa, pkk misyonunu başarılı bir şekilde yerine getiriyormuş havası vermek için. çünkü abdullah öcalan gibi bir bebek katili, hiçbir zaman, hiçbir kitleye, önder olamayacak kadar aciz bir insandır ve bu aciz adamı önder olarak kabul eden ufak kitle de acizdir.!!! her konuda "özgürce" ve "cesurca" fikir beyan eden bu kitle nedense Abdullah Ocalan gibi bir adamı neden önder kabul ettikleri konusunda fikir beyan etmez... eee teröristin tarafında olmak kolay değil. kaypak, yanar döner, yüzsüz, terbiyesiz, arsız ve hatta alçak olmak lazım...
Kürtler, PKK ve A. Öcalan
Kürtler, PKK ve A. ÖcalanAhmet Cem Ersever · Milenyum Yayınları · 2011175 okunma
Yıllardır her fırsatta Türkleri ve Türkiye Cumhuriyeti devletini barbarlıkla, hukuksuzlukla suçlayan kişi, kurum ve devletler önce aynaya, kendi geçmişlerine ve halen yapmakta olduklarına bakmaladırlar.
Kongredekileri baskı altında tutmak ve militanları etkilemek için yapılan plan gereği; "Kontrgerilla, kongreyi sabote etmek ve Abdullah ÖCALAN yoldaşı öldürmek amacıyla bölgeye gelmiştir." söylentisi yayıldı. Söylentiye göre Kontrgerillanın bazı adamları da örgüt içerisine sızmıştı. İlk etapta kampta, 10 militan ajan olmakla suçlanıp kurşuna dizildi. Daha sonra AZMAN denen sapık, Suriye istihbaratının da yardımı ile Lübnan'ın çeşitli şehirlerindeki otel ve çarşılardan ele geçirdiği Türk vatandaşlarını toplayarak HELVE Kampına getirdi. Klasik Kontrgerilla ve ajan suçlamalarından sonra bu şahıslar da kurşuna dizildiler. Ardından, Suriye'nin Şam ve diğer şehirlerindeki Türk vatandaşlarına sıra geldi. Böylece kongre öncesi ve sonrası kongrenin yapıldığı HELVE Kampı'nda yüzlerce insan kurşuna dizilmiş oluyordu. İnfazlar vahşi işkence seanslarından sonra yapılıyordu. Eğer bir gün HELVE Kampı civarındaki çukurlara gömülen cesetler gün ışığına çıkarılırsa, bunların sayısı en az beş yüz civarında olacaktır.
Milenyum YayınlarıKitabı okudu
947 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.